DERGAHIN KUYUSU
-Büyük babama
Ne içli bir dua, ne içli bir ah,
Uyuyor serviler atında dergah…
Kaç kere dinledi gönlümü bu yer.
Tektük kandillerde yorgun alevler
Titriyor gecenin sert rüzgarıyle.
Gece sanki sönen yıldızlariyle
Gölgeli dergahın dolmuş içine…
Bir inilti, bir ses… Bu yalvarış niye?
Yarabbi ne içten anıldı adın!
“Ölmeden öl!” diyen bir itikadın
Gönülden duyarak sesini,
Ruha şifa sunan felsefesini,
Biri zikrediyor dergahta işte.
Göklere yükselen bu inleyişte
Elemi gizlidir bu ahu vahın.
Çoktan dervişleri yattı dergahın…
Bu yalvaran kimdir, kim bu zikreden?
Yoksa ağlıyor mu gönlüm bilmeden?
Gönül! Bu inilti senden mi geldi?
Hayır, işte o ses yine yükseldi,
Yine yalvarıyor, yine ağlıyor.
Gözümü dumandan eli bağlıyor,
İçimde yakılan bir buhurdanın….
Vuruşu duruyor kalbimde kanın.
Bir hayalet oldu benliğim:
Bu kuvvetli ruh kim? Bu zikreden kim?
Kim bu varlığımı kendine çeken?…
Şimdi bir zulmette gölge gibi ben
O yalvaran sese ilerliyorum,
“Benliğim ölmeden öldü!” diyorum….
__________________ |