Tekil Mesaj gösterimi
Alt 16-01-2008, 23:46   #1
Ayche
Dişi Kartal
 
Ayche - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Ariel Dorfman

Kimbilir kaç neslin çocukluk yılları Walt Disney çizgileriyle yaratılmış Ördekköy kırlarında geçmiştir? Miki Fare, Gufi, Deyzi, Pluto, Vak Vak Amca, Donald, Şansı Bol, Bay Bilgin ve maskeli haydut çetesiyle benim tanışıklığım sanıyorum 1966’ya kadar uzanıyor. Piyasadaki diğer çizgi romanlardan çok daha kaliteli, büyük boy ve kısmen renkli kitapları kadar zaman zaman sinemalarda gösterilen kısa ve uzun metrajlı animasyon filmleriyle de gönüllerin sultanıydı Walt Disney kahramanları. “Şiddet içermeyen”, “zararlı mesajlar vermeyen” “masum” hikayeleriyle o günden bu yana sürüyor saltanatı. Ördek Ailesi Darbecilerin Hizmetinde
Aslına bakarsanız çizgi romanların barındırdığı ideolojleri keşfetmek zor değildir. Süpermen, Betmen gibi Marvel Comics’in süper kahramanlarının yaymak istediği üstün Amerikalı mitini, Teks’te doğallaştırılan polis şiddetini, Kinova’daki ırkçılığını kolaylıkla anlayabiliriz. Ama Disney’e gelince iş değişir. Maskeli haydutların tehdit edip bozmaya muvaffak olamadıkları Ördekköy’ün pastoral kır hayatında emperyal kültürün izlerini sürmek zaten kimin aklına gelebilir?

Peki gerçekten masum mu Disney ürünleri? Popüler kültürün belki de en sevimli yaratıkları göründükleri kadar zararsız mı? Şimdi ele alacağım kitap işte bu soruları yanıtlamak için kaleme alınmıştı. Yıl 1971, yer Şili’ydi. Dorfman ve Mattelart’ın niyeti, tıpkı diğer devrimci yazar ve sanatçılar gibi, ABD ve işbirlikçilerinin Şili’de Allende iktidarına karşı sürdürdükleri ideolojik ve kültürel saldırıyı göğüslemekti. Kendi ifadeleriyle; (Türkçe’de “Emperyalist Kültür Sanayii ve W.Disney” adıyla yayımlanan) “Vakvak Amca Nasıl Okunmalı” kitlelerin kültürel özgürlüğe doğru hızla ilerledikleri ve bu açıdan, ABD’nin Üçüncü Dünya’ya ihraç ettiği oldukça kârlı kültürel metaların da eleştirilmesinin gerektiği bir sürecin içinde ortaya çıkarıldı”. Mücadelenin göbeğinde üretilen bu kitabın amacı akademik bir araştırma yapmak değil, basit bir ihtiyaca cevap vermekti.
Ancak kitabın amacını aştığını ve barındırdığı çözümlerle popüler kültür incelemelerine ve 1980 yılından itibaren hız kazanan post-kolonyalist külliyata öncülük yaptığını düşüyorum. “Disney’in gülen maskesinin ardındaki kapitalist ideolojinin kızgın çehresini Miki Fare’nin kadife eldiveninin içindeki demir yumruğu ortaya çıkarmak, sihirbazın el çabukluğunu teşhir etmek ancak Dorfman ve Mattelart sayesinde olmuştur. Çalışmalarının değeri, özel bir çizgi-hikaye grubunu ya da özel bir kültür girişiminin aydınlığa çıkarılmasından öte, kapitalist ve emperyalist değerlerin bu kültürce nasıl desteklendiğinin ortaya konmasından kaynaklanmaktadır”.
Disney ideolojisinin ilk ayrıntılı çözümlemesi ABD’ye ekonomik ve kültürel açıdan en bağımlı ülkelerin birinden gelmişti. O günden bu yana yalnızca Güney Amerika ülkelerinde sayısız baskı yapan kitap, önce gerici kesimlerce eğitim ve yayın organlarının denetimini ele geçirmek, gençliğin “beynini yıkamak”, onlara gizli, yasa-dışı ideolojileri aşılamak ve Disney’in karakterlerine karşı zihinlerini “bulandırmak” üzere hükümetin giriştiği bir “komplo” olarak nitelendirildi. Pinochet darbesinden sonra da yasaklandı, toplatıldı ve yakıldı. Tutuklanan Dorfman ve Mattelart, ülkelerini terk etmek zorunda kaldılar. “Böylece, Şili’deki Cunta, ülkeyi Marksist ve halkçı sanat ve edebiyattan “arındırmakla” emperyalist efendilerinin kültür elçilerini korumuş oldu. Hangi kültür anlayışının kendi çıkarlarına en iyi hizmet ettiğini biliyorlardı. Ve yine biliyorlardı ki, Miki Fare’leri ve Vakvak Amca’ları onların iktidarda kalmalarına yardımcı olacaklar, sosyalizmi zindanda tutacak ve “çökmüş” bir Şili’ye “erdem ve masumiyeti” geri getireceklerdi”!..
İşin ilginci, bütün bu sürecin, Şili’deki darbe sürecinin Disney çizgi-hikayesinde de açıkça ilan edilmesidir. Son sayılardan birinde, Marx ve Hegel (belki de Engels kastediliyor) adlı iki cani akbaba tarafından simgelenen Allende hükümetinin kaba güce dayanarak uzaklaştırılması anlatılmıştır. Şöyle bir konuşma balonuyla: “Hıh! Bu allahın belası kuşlar silah gücünden başka şeyden anlamazlar zaten”.
Disney Dünyasından Üçüncü Dünyaya Bakış
Disney şirketinin en popüler çizgilerinde Varyemez Vakvak Amca, Donald, üç sevimli yeğen, Daisy ve Şansıbol’dan kurulu iyiler kadrosunun eğlenceli maceralarını okuruz. Vakvak bu maceraların hepsinde servetini biraz daha arttıracaktır. Şansıbol, tanrının ona bahşettiği şansı sayesinde elini kıpırdatmadan sürdürür hayatını. Saf ve temiz Donald ise amcasının her türlü işin yükünü sırtlasa bile –zeka, yetenek ve kara talihi nedeniyle- yoksul kalmaya mahkumdur. O her zaman amcasına el açacaktır. Kapitalist ahlakın mizah yoluyla sevimlileştirilip toplumsal eşitsizliğin kolaylıkla meşrulaştırıldığı bu hikayeleri bir yana bırakalım; Disney’den fışkıran emperyal ideoloji en açık biçimiyle kahramanlarımızın üçüncü dünyaya yaptıkları seyahatlerde çıkar ortaya.

Yeryüzünün bu ücra köşelerinde hazine ve heyecanlı dakikalar peşinde koşan maceraperestleri cennet mekanlar, farklı ırklar, acayip yaratıklar beklemektedir. Gündelik hayatın ve iş yaşamının tekdüzeliğinin bunaltıcı atmosferinde ruh ve beden sağlığını korumak için eğlence ve fanteziye ihtiyaç duyan “modern” toplumlarda seyahat ve macerayı konu edinen kitle kültürü ürünlerinin -tıpkı Pazar günlerinin pastoral kır ziyaretleri, dağ yürüyüşleri, tekne gezileri ya da tatilde gidilecek yerlerin hayal edilmesi gibi- bir tür güvenlik sübabı işlevi gördükleri, hoşça vakit geçirmeyi amaçlayan basit birer kaçış mekanizması oldukları iddia edilebilir. Ne var ki mesele uzak diyarları keşfetmek, bozulmamış bir doğaya kavuşmak için çıkılan seyahatlerde değil: Bu romanlardaki kahramanlar sadece insansız bir doğada dolaşmıyorlar. Elbette et yiyen nebatlar, balta girmemiş ormanlar, dağlar, buzullar, nehirler, şelaleler, fırtınalı denizler, ürkütücü hayvanlar da var; ama onların maceralarını asıl çekici kılan gittikleri uzak diyarlarda yaşayan farklı ırklara mensup varlıklar. İşte bu metinlerin kimlik oluşturucu ideolojisi tam da o varlıklarla birlikte görünür hale geliyor. Ne yöne giderlerse gitsinler, ne türden varlıklarla karşılaşırlarsa karşılaşsınlar, yerlilerin renkleri ne olursa olsun, ördeklerin maceraları her zaman, ırksal farklılıkları gösteren, hiyerarşi ve güç ilişkilerini şifreleyen ve sonu beyazların –aslında ABD’li olmanın- üstünlüğüne bağlayan hikayelerle aktarılıyor.
Disney hikayelerinde hegemonik söylem açıkça dillendirilmemiş, hatta barışçıl mesajların arkasına ustalıkla gizlenmiştir. Ancak simgesel anlamlar taşıyan kişiler, nesneler, aşklar, hüzünlü sonlar ve değerlere karşı küçümseyici ve yukarıdan bakan tavırlar, Disney çizgilerindeki sömürgeci mirası tartışmak için pek ala yeterlidir; bir metindeki yargının bize ulaşması için açıkça söze dökülmesi gerekmez, söz konusu yargıyı anlamak için doğal görünen bir ilkeler ve psikolojik tepkiler koduna başvurabiliriz.
“Emperyalist Kültür Sanayii ve W.Disney” adlı incelemelerinde Batılı olmayanların Walt Disney kitaplarında canlandırılma biçimini sorgulayan Ariel Dorfman ve Armand Mattelart, söz konusu kodları alaycı bir dille özetliyorlar.
Şili’de 1973 yılında yakılan kitap Türkiye’de 1977 yılında yayımlanmıştı. Ancak siyasi konjonktür pek farklı değildi; sansüre uğrayıp yasaklanması elbette gecikmedi. Şansı olanların sahaflardan zorlukla temin ettikleri kitap, nihayet otuz yıllık bir aradan sonra İthaki Yayınları tarafından yeniden hazırlanıyor. Belki bu sayede bizler de Dorfman ve Mattelart’ın sözlerini haykırabileceğiz;
“Bay Disney, size ördeğinizi iade ediyoruz, tüyleri yolunmuş ve kızarmış olarak. İçine bakın. Duvardaki elyazımızı göreceksiniz: VAKVAK, DEFOL!
__________________

Türküler Sustu , Halaylar Durdu Hüzün Geldi Baş köşeye kuruldu

Yoruldu Yüregim , Yoruldu



Ayche Ofline   Alıntı ile Cevapla