Tekil Mesaj gösterimi
Alt 13-06-2006, 14:25   #67
ALPAY
 
ALPAY - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Zabitler şehit düşüyor, kıt'alar kumandansız kalıyordu. 25. Alay çavuşlarından Ayvacık'lı Rifat Çavuş yaralı olarak geldi, başsız kalan efradın durumundan haberdar olan düşmanın her tarafta mukabil taarruza geçtiğini söyledi. Bölüğüm bu sırada ihtiyatta bulunuyordu. Alay Kumandanı zabitsiz kalan diğer bölüğü de alarak ileri atılmamızı emretti. Dere içindeki bine yakın er teşçî ve teşvik ederek kumandama aldım. Bölüğümle beraber taarruza geçtik. Biraz sonra düşman kaçıyordu. Bunu gören diğer kıt'a efradımız da fasılasız ilerliyordu. Muharebe böyle muzafferhane şekilde devam ederken, kıt'aların Soğanlıdere'ye doğru çekilmesine dair Alay emri geldi.
26. Alay Kumandanı karargâhı ile birlikte Alçıtepesi'ne doğru gidiyordu. Düşmanın bütün cephede ricat etmesinin manevî kuvvetimizi arttırdığı bir sırada bölüğüme gelen bu Alay emrini dinlememeye karar verdim. Bu topraklarda çarpışmış, birçok şehit ve yaralı vermiş, Seddülbahir'e "Zafer Sütunu" dikmeye namus sözünde bulunmuştuk. Böyle yeminli bir kıt'anın savaşı yarı bırakarak geri gitmesi yarımadanın mukadderatını tayin edecek
mühim bir mevkii bırakması çok şerefsiz bir iş olurdu. Nitekim askerlerimle birlikte çekilmedim ve taarruza devam ettim. Bu topraklarda ölecektik. Bu anlayışla düşmanı ta Morto Limanına kadar sürdük. Düşman askerleri gemilere binerek kaçmak istiyordu fakat kendi askerleri tarafından üzerlerine ateş açılıyor, savaşa mecbur bırakılıyorlardı.
Bir müddet sonra Alçıtepe eteklerinden Domuzderesi'ne doğru, telefata bakmayarak bir kıt'a geliyordu. Bu 19. Alaydı. Alay Kumandanı Sabri Bey, Alçıtepe'sine geldiği zaman, 26. Alay Kumandanını ve bazı müfrezeleri geride görünce, cephe hattına bakmış, çarpıştığımızı görünce Alayını ateşe sürmüştü. 19. ve daha sonra 20. Alayın imdadımıza yetişmesi üzerine düşman bir daha sürüldüğü yerden ileriye bir adım atamadı.
Askerlikte emir dinlememenin cezası idamdır. Eğer mukavemetimiz başarı ile neticelenmeseydi, bu cezaya çarptırılacağım muhakkaktı. Kader böyle tecelli etti.Alçıtepe'yi düşman eline geçmekten kahraman erlerimle birlikte kurtardım. Geri çekilme emrinin, Alay Kumandanına bazı müfreze kumandanları tarafından verilen yanlış bilgi neticesi olduğunu sonradan öğrendim.
Liman Von SardersMn bu muharebe hakkında Başkumandanlığa çektiği iki telgraftan birinde öğleden evvelkinde şöyle denilmişti: Düşmanın zayiatı 10.000 kadardır.
27-28 Nisan tarihleri mevzii muharebelerle geçti. 29-30 Nisan gecesi umumî hücuma, 19. Alayla birlikte katıldım. Sabaha karşı idi, siperde iken tepemizde bir şarapnel patladı, yanımda bulunan zabit vekili Galip Efendi ile birlikte beş yerimden yaralandım. Bir şarapnel parçası sol diz kapağımı parçalamış, bir diğeri sağ bacağıma girmişti ki, bu hâlâ bacağımın içindedir. Yaralanınca bayılmışım. Gözlerimi açtığım zaman, şiddetle devam eden muharebe gürültüleri arasında, yanıma uzanmış bulunan onbaşıya şunu dediğimi hatırlıyorum:
"- Beni alınız!"
Bir sedyeye koydular, sargı yerine götürdüler. Zabit vekili Galip Efendiyi daha evvel götürmüşler. Orada akşama kadar kaldık. Çünkü geriye hastaneye götürmek üzere geceyi beklemek lâzım geliyordu. Sargı yerinde iken tepemizde tayyareler uçuyordu. Nihayet bahriye hastanesine getirildim. Burada ayağımı kesmek istediler. Razı olmadım. Yedi ay tedavi sürdü. İyileştim fakat sakat kaldım
Güzeller güzeli Hüseyin Hüsnü; kabrin ismin gibi cennetül fırdevs'inmürgızarlarından biri olsun. Vatan sağolsun
GENELKURMAY YAYINLARI

Genelkurmay Ataşe Başkanlığı Stratejik Kurul üyelerinden Em. Kur. Albay Talat ÖZDOĞAN, Genelkurmay Başkanhğı'nın yayınladığı Çanakkale Muharebeleri 75.Yıl Armağanı adlı hacimli eserde "Çanakkale'de Türk Kahramanlığı" başlıklı yazısında Çanakkale Savaşlarına Türk Ordusu 700.000 kişi ile katıldığını yazıyor.50 Tarihçi Yılmaz ÖZTUNA'nın tespiti de 700.000 askerdir. "Gene adı geçen yayında tarih uzmanı Em. Top. Albay Rauf AT AKAN ise 1915 "Nisan sonunda asker alma bölgesinden Gelibolu'ya 20.000 er gönderilmiş51 ve Mayıs ayında ise 24.300 er daha ilave edilmiş; 10.000 er de hazır bulunduruluyormuştu.52 Temmuz ayında kayıp sayısı 124.000'i bulunca bu defa söz konusu kayıpları karşılamak üzere 101.000 er daha ikmal edilmiş ve 20.000 de gönderilmek üzere araç beklemekteymişti. "53" Böylece Çanakkale savaşlarına toplam gelen yedek asker sayısı 175.300 ü bulmuştur. Savaşan 17 Tümenin mevcudu ise 350.009 kişi. Toplam mevcut 525.309 "54" Yalnız 700.000 sayısını göz önüne alırsak : O zaman Çanakkale Savaşlarına katılan asker sayımız 600.000'nin üzerinde olur. İngilizler 5000.000'le katıldı ve yarısını kayıp verdi. Buna göre Türk şehit sayısı da 250.000 den aşağı olamaz. Zira karşı taraf çok üstün ateş gücü ile saldırıyor ve sizde onun üzerine gidiyorsunuz. Ve onlar 500.000 askerlerinin yarısını kaybediyor ve siz 50 ve 100.000'lerde kalıyorsunuz. Bu hem savaş mantığına ve hem de tarihi kayıtlara uygun geldiği söylenemez.
Hülasa bunlarla birlikte George H. Cassar'ın Çanakkale ve Fransızlar adlı eserinde demektedir ki: "Osmanlı İmparatorluğunda resmi kayıtlar titizlikle tutulmuyordu. Onun için bazı otoriteler kayıpların 350.000 kişiye yaklaştığını açıklamaktan çekinmemişlerdir." Sanders'in kayıpları titizlikle tespit edip Harbiye Nezaretine ulaştırdığı da şüphelidir. Kendi hatıratında da konuyla ilgili kesin bir açıklık yoktur.

JAMES'IN TESPİTLERİ
Gelibolu Seferi, sekiz buçuk ay sürdü. İki tarafın da kayıplarını, sıhhatli bir şekilde tahmin etmek son derece güçtür.
Bir ker Türk kayıpları pek gelişigüzel tutulmuş olup, resmî rakamları olan 86.692 ölü ile 164.617 yaralı ve hastaların, hakiki kayıplarından adamakıllı eksik olduğu
muhakkaktır. James, hatta yer ve isim vermeden bir Türk kaynağı kayıplarını 470.000 gibi büyük bir rakamla ifade eder, Fakat bunu: 200 - 250.000 değil; 300.000 civarında tahmin etmek daha makûldür. İngiliz ve dominyon kayıpları da 198.340 ile 215.000 arasında hatırı sayılı değişiklikler arzeder. Fransız zayiatı ile boğularak kaza sonucu ölümler dahil olmak üzere; toplam müttefik kayıpları muhtemelen 256.000 idi. Bunlardan 46.000'i harekât esnasında ölmüş veya hayatlarını aldıkları yaralar yüzünden kaybetmişlerdir. Elhasıl Türklerin savaşa katılan asker sayısı: 500.000. Ölü: 55.177, yaralı: 100.177, kayıp: 10.067., hastalıktan ölen: 21.498, hastalık nedeniyle askerliği terk: 64.440, Toplam zayiat: 251.309. Fransızların savaşa katılan asker sayısı: 79.000. Kayıpları: 47.000. İngilizlerin savaşa katılan asker sayısı: 410.000. Kayıpları: 205.000 olarak gösterilmektedir. Mamafih, bu ve benzeri sayıların gerçeği yansıttığı söylenemez.

ALAN MOOREHEAD'IN TESPİTLERİ:
İtilâf Devletleri toplam 489.000 askerle katıldılar ve toplam : 252.000 kayıp verdiler. Türkler ise yaklaşık 500.000 askerle katıldılar ve toplam 251.000 kayıp verdiler. Burada İngiliz ve Fransızların kayıpları hakkında hemen yerli ve yabancı kaynaklar: Sayılar itibariyle pek farklılık arzetmez. Yalnız Türk zayiatı hakkında aralarında epeyce farklılıklar olan sayılar verilmesi kafaları hep karıştıra gelmiştir. Hele yabancılar Türkler 500.000 / BEŞYÜZBİN / askerle katıldı derken: Türk kaynakları bu sayının 310.000 / ÜÇYÜZONBİN / olduğunu söylemesi akıl almaz bir sayı farkı olarak görülür. Şehit ve kayıpları ise; 250 - 251 - 252.000'lerden birden 57 ve 180 veya 211.000 gösterilmesi yanlışları belgeler. Bir kere 250 - 300.000'den aşağı olamaz. Çünkü karşı taraf en modern silahlarla üzerine geliyor ve 5.000 - 10.000 kişi ölüyor ve sizde 500 - 1.000 kişi zayiat olacak. Olmaz. Elhasıl kayıplar genelde eşit sayıda olmuştur. Çünkü Türkler iptidai silahlarla olsa bile, mevziide ve geleni görüyor. Çoğu kere. Karşı tarafın silahları modern ve deniz bombardımanı desteği var ama: O da çoğu kere körü körüne ve düzensiz ve disiplinsiz savaşıyor. Burada eldeki imkanlar değerlendirilince; kayıpların eşit miktarda olduğu söylenebilir.

ÇANAKKALE SAVAŞLARININ KESİN KAYIP LİSTESİ HAZIRLANAMAZ

Çanakkale Savaşlarında verilen kayıpların tespitini yapabilmek için bizzat savaşın cereyanı sırasında teferruatlı malûmatın kroki, istatistik, cetvel ve sairelerin elde bulunması şarttır. Burada kanaatim o ki, I. Cihan Savaşında, savaş durumunu gösteren cetvellerin bize tam olarak ulaştığı söylenemez. Yani bazı uzmanlara göre savaşın ilk günlerine mahsus bilgileri kapsayan cetvellerden ötesi, berisi hırpalanmış belgeler ve cetveller bizim elimize geçmemiştir. Özellikle I. Cihan Harbinden önceki Harp Tarihinin esasını teşkil eden Harp Ceridelerinin kıymeti I. Cihan Savaşından önce pek bilinmemiş ve bu sebeple Balkan Savaşında, savaşan birliklerin durumu günü gününe yazılıp ciddi bir şekilde ceridelerde-zabıtlarda saklanmamış ve en nihayet verilen ve alınan emirler lalettayin tertipsiz ve sırasız olarak bir defterden başka bir şey kalmamıştır. Ne acı ki, bunlardan ders alınmadan ve hazırlanmaya imkân bulunamadan I. Cihan ve Çanakkale Savaşlarına girmişiz. Sonra bu işlere bakacak şube de lâvedilmiş ve tekrarı ise 1332 de kurulmuştur. Bir de savaş içinde küçük kıt'aların kayıpları belki hiç ciddiye alınmamış ve ilâve cidden çok müşkül bir iş olan bu husus bilhassa heyecanlı ve buhranlı anacan, babacan günleri savaşlarında ziyâdece mühemmel kalmıştı. Yani ihmal edilmişti. Buraya şunu da eklemek lâzımdır: Gelibolu Yarımadası Savaşlarında özellikle Tümen ve Alaylardan aşağı kıtaat savaşlarında subay kayıpları çok fazla olduğundan ve bu defa sarp arazi içinde kayıp ceridelerini tutacak okur yazarın kalmamış olması ve Çanakkale Savaşları sonrası sağ kalan subaylar ise hemen diğer cephelere şevki ile savaşların uzun yıllar sürmesi ve oralarda şehit olmaları sebebiyle Gelibolu Yarımadasında cereyan eden o müthiş savaşın kayıpları hakkında bize bilgi verecek kaynaklar iyice azalmış oluyordu. Bu itibarla kayıplar hakkında söz konusu bilgilerin bize tam olarak ulaştıkları söylenemez.
Bu savaşlar o kadar şiddetli geçti ki, müdafaanın ruhu neferin ve yanlarındaki küçük zabitan ve çavuş rütbesindeki kişilerin iman kuvvetinde idi. Yani kimsenin sağ ve solundaki ahvalden haberdâr olması mümkün olamayan bu muharebelerde, düşman eline düşen esirlerden hiçbir neferin özellikle'25 Nisan - 6 Mayıs Savaşlarında geriye döndüğüne pek rastlanmamıştır".
Hülâsa, zayiat müthişti. 29/30 Haziran Muharebeleri hariç olarak Seddülbahir Cephesinde toplam 99.855 şehit, yaralı ve kayıp vardı. Subay kaybı pek büyüktü. Özellikle 7. Tümenin Taburlarından savaş boyunca 72-75 Subay kaybı olmuştur. Önce 4 km. sonra 6 km. ye çıkan bu cephede 70 günde verilen bu kayıp korkunçtu. Bunun sebebi ise tarafeynin şiddet ve asabiyet ve sonra gayet dar ve her tarafı ateşe maruz bir noktaya külliyetli kalabalığın toplan-masıdır. Binaenaleyh, en sakin günlerde dahi 150/400 asker kaybımız oluyordu

ŞEHİT KELİMESİNİN ANLAMI:

Şehitlik ifadesi ve şehitlik mefhumu İslâmî bir değerdir. Hizmet karşılığında insanlara verilen bir payedir. İslâmda hizmet ise niyete bağlıdır. Niyet halis ve lekesiz olmazsa hizmetin bir değeri olmaz. İşte Çanakkale Savaşlarına gelebilmek için gece 02.00'de Askerlik Şubesinin önünde sıra beklerken heyecandan ölenler Çanakkale Şehidi'dir. İşte, o savaştan sonra her türlü zayiat ilk kaynaklarda şehit olarak değerlendirilmiş ve toplam kaybın 250.000'in üzerinde olması sebebiyle 250.000 şehit sayısı ile ifade edilmiştir ki yerinde ve güzel bir tarihe mal olmuştur. Gerçekten de mezkûr sayının üzerinde kaybımızın olduğu, görüldüğü üzere bütün kaynaklar ittifak halindedir.
Elhasıl, Allah yolunda ölen veya öldürülen kimseler şehittir. Kelimenin çoğulu Şühedâ, Türkçede yardımcı fiilde "şehid" olmak veya "şehid düşmek" şeklinde söylenir.
Şehid veya şehâdet kelimeleri hukukî anlamda şehid veya şahidlik anlamında kullanılır. Bu itibarla "Allah yolunda: Yani Allah ve milleti için hiç karşılıksız maddî ve manevî çalışmaları sırasında ölerek veya öldürülerek "çok yüksek manevî mertebelere ve ilâhî lütûflara nail olan bahtiyarlara" Şehid denilmesi onların gasil ve nakillerinde meleklerin hazır bulunup, onları görmesinden dolayı veya bizzat şehidlerin Allah katında diri olarak birçok ilâhî nimetleri görebilmeleridir. İşte bu bahtiyar insanlara şehid denmesi bu sebeptendir. Yani her şeye ayan ve beyan şahittirler, görürler. "Siz şehidlere ölü demeyiniz. Onlar diridir. Ama siz bilip anlayamazsınız."
Hülâsa, Türk Milleti 1000 yıldır: içten ve dıştan gelen son derece ağır tehdit ve terör olaylarına karşı samimiyetle hürriyet-barış ve Tevhid inancı için seve seve kanını sebil etmiş ve sayısız şehid vermiştir. Yani Tevhid-Hürriyet ve İstiklâl uğruna en çok şehid veren Millet: TÜRK Ulusu olmuştur. Onun için İstiklâl marşı şairimizin Türk vatanı için; "Toprağı sıksan şühedâ fışkıracak" şehidlerimiz için de "Bastığın yerleri toprak diyerek basma, Tanı. Düşün altında binlerce Çanakkale'de yüzbinlerce / kefensiz yatanı" ifadeleri, bu tarihî gerçeğin mübalağasız bir tespitinden ibarettir
__________________
UMUTLANDIRIP




[ U T A N D I R M A Y I N ]
aLPay by C@RSI Since 1970
ALPAY Ofline   Alıntı ile Cevapla