[bjk_bjk]

Beşiktaş Kayseri’de kaybederken, doğru dürüst bir kazanma girişimi yapamayışıyla eleştiri almıştı. Yenilmesinden çok, yeniliş gerekçesi tepki görmüştü. Bunlardan hem takım hem teknik direktör ders çıkarmıştı kendine. Yarı yarıya donmuş ve kar tutmuş zeminde, kar yağışı altında ve zorlu bir takım haline gelmiş rakibi karşısında oyuna girişirken takımda görülen isteklilik ve iş ciddiyeti bu dersin ürünüydü.

Ertuğrul Sağlam sağlıklı kararlar almıştı. Sağ kanattaki sorunu, İbrahim Toraman’ı kenara çekerek, göbeğe yeni transfer Gordon Schildenfeld’i koyarak ve Ali Tandoğan’ı sağ ortaya kaydırarak; forvetteki eksiği de Holosko’u sağ çizgiden kurtarıp ileri çıkararak gidermeyi amaçlamıştı. Bizim önerimizi de gerçekleştirmiş, takımı durduran Rico yerine, Aydın gibi şutu da, mücadelesi de olan bir genci görevlendirmişti.

Beşiktaş değişikliklerin verdiği enerjiyle oyuna asılırken, ligin ilk yarısında kaldığı yerden devam etti sanki! Ankara’da son anlarda Nobre’nin attığı golü ‘el kullanıldı’ diyerek hakemler iptal etmiş ve de ona bir de sarı kart göstermişti! Beşiktaş’ın iki puanını da götürmüştü o hata! Bu kez gol iptal etmediler ama ‘Nobre faullü oynar’ önyargıları sürmekteydi. Golü çabuk bulan Beşiktaş’ın ciddiyeti kaybolmadı; ama hücum isteği duruldu. Ankaraspor mücadeleyi dengeledi. Zor hava ve saha koşulları altında verilen mücadele saygıya değerdi. Takımlar koşullara esir düşmediler. Bu nedenle bireysel ve taktiksel eleştiriye sapmayacağım. Gordon’u da bir başka maça bırakalım.

Bir şeye mutlaka değinmek gerek: Bu karşılaşmayı tribünlerden daha çok televizyondan izleyen vardı. Milyonlarca kişi belki. Onlar beyaz zemin üzerinde belirsizleşen sarı topu görmeden izlediler maçı! Sanki futbolcular topsuz oynuyorlardı da top var gibi davranıyorlardı. İlgililer bunu fark edip, oraya görünecek bir renkte top koymamakla izleyenlere saygısızlık ettiler.