Tekil Mesaj gösterimi
Alt 01-03-2008, 23:55   #1
uMuT TaCiRi
Optik bArikAtı
 
uMuT TaCiRi - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Bir futbol takımı nasıl yok oldu?

Click the image to open in full size.
Beşiktaş’ın ilk on biri, üç futbolcusunu Çanakkale siperlerinde bıraktıktan sonra, Kafkas Cephesi’nde de şehitler verecekti... Sonuçta, Beşiktaş Kulübü yalnızca futbol şubesinde, ilk on birinden sekizini kaybedecekti...
Popüler Tarih’in ‘Spor Tarihi’ uzmanı Vâlâ Somalı, konuyu bütün ayrıntılarıyla inceledi...
Bir ‘jimnastik kulübü’ olarak İstanbul’da 1903’te kurulan ve adı, ‘Osmanlı Beşiktaş Jimnastik Kulübü’ diye onaylanan kuruluşun futbol alanındaki çalışmaları, 1910’lu yıllarda görülür.
Beşiktaş semtinde daha önceleri kurulmuş olan ‘Valide Çeşmesi’ ve ‘Basiret’ adlı takımların ‘Beşiktaş Osmanlı Jimnastik Kulübü’ bünyesine katılmalarıyla da Beşiktaş’ın ilk futbol takımı ortaya çıkmış olur...
‘Valide Çeşme’nin genel kaptanlığını yapan, takımı yöneten, Şeref Bey idi. Daha sonraları Beşiktaş’ın da ilk on birinde yer alacak olan Şair Kazım, Asım ve Doktor Mehmet Bey gibi oyuncular, Şeref Bey ile birlikte, ‘Valide Çeşme’ takımında yer alıyorlardı.
Basiret’in kadrosunda ise, daha sonraları yani ancak 1919’da ve 1920’li yıllarda Beşiktaş Futbol Takımı’nda top koşturacak olan Refik Osman (Top), Nuri ve Rüştü (Erkuş) kardeşler, ‘Küçük Hakkı’ ile ‘Büyük Hakkı’ ve ‘Arap Nuri’ isimli gençler yer alıyorlardı.
O zamanki adıyla ‘Osmanlı Beşiktaş Jimnastik Kulübü’, en az 10-12 branşta faaliyet göstermesine rağmen, spor yaşamlarını sadece birer futbol takımı ile sürdüren Galatasaray, Fenerbahçe ve Altonordu Kulüpleri daha fazla ilgi görüyorlardı.
Bu durumu fark eden Şeref Bey, ‘Artık tam zamanıdır’ diyerek, Valide Çeşme ile Basiret oyuncularını toplar ve hepsinin onayını alarak, Beşiktaş Kulübü’ne katılımı gerçekleştirir.
Şeref Bey, Beşiktaş Kulübü’nün Ahmet Fetgeri Aşeni, Mehmet Şamil Osman, Fuat Balkan ve Mazhar Kazancı gibi kurmayları karşısında, şu sözleri sarf eder: “Futbolcu arkadaşlarımın her biri, bu ilçenin delikanlıları ve tümü çok yetenekli sporcular. Beşiktaş camiasına resmen katılıp, ‘Futbol Şubesi’ni hayata geçirmek en büyük hayalleri... Bu isteğimizi geri çevirmeyin...”
Bu talep, tereddütsüz kabul görür: Yıl 1911’dir. Beşiktaş’ın bu ilk futbol takımı, şu isimlerden meydana gelmektedir: Kaleci: Doktor Resul, bekler: Rıdvan, Behzat, haflar: Doktor Sabri, Şair Kazım, Baltalimanlı Muallim Sadi, forvetler: Doktor Mehmet, Asım, Şerafettin (Şerey Bey), Doktor Ali ve Fahri...
Futbolları kadar, eğitimleri ve aydın kişilikleriyle, Beşiktaş’ın tarihindeki bu ilk on bir, o zamanki kırmızı-beyaz renkli formalarıyla rakiplerinin karşısına çıktıkları günlerde, spor kamuoyu bu takımın bir süre sonra, neredeyle tümüyle yok olacağını, asla düşünemezdi...
Oysa ‘kaptan’ Şair Kazım, Çanakkale Savaşları sırasında, cephedeki bir mevzide şehit düşmeden önce yazdığı ‘Beşiktaş’ şiirinde şu dizeye yer verecekti: “Biz on bir arkadaşız, lakin arkamızda daha var”...
Gerçekten de Beşiktaş’ın ilk on birinden sadece 3 futbolcu sağ dönebilmişti ‘harp felaketleri’nin ardından...
O yıllar zaten Beşiktaş’ın kırmızı-beyaz renklerini siyah-beyaza dönüştürmeye karar verdiği yıllardı: 8 Ekim 1912’de ilk ‘Balkan Harbi’ patlak vermiş, 10 Temmuz 1913’te de, ‘İkinci Balkan Harbi’ yaşanmış; büyük kayıplar verilmişti. Beşiktaş Kulübü de bu savaş felaketlerinden etkilenmiş; Müessisler (Kurucular) Heyeti’nin önerisiyle, bir olağanüstü kongre yapılarak, kırmızı-beyaz forma renkleri, siyah-beyaza dönüştürülmüştü...
‘Balkan Faciası’nın ardından, Osmanlı İmparatorluğu, 1 Kasım 1914’te de I. Dünya Savaşı’na girer. Dönemin deyişiyle, ‘Harb-i Umumî’ farklı cephelerde tüm şiddetiyle sürerken, Beşiktaş Kulübü’nün 1911 yılında kurulan ilk futbol takımının 8 oyuncusu da, art arda şehit olacaktır: ‘Kaptan’ Şair Kazım ile Asım’ın ve Rıdvan’ın parçalanmış bedenleri, Çanakkale mevzilerinde bulunur...
‘Çanakkale Harbi’ kapıya dayandığı an, ayağından ızgaralı ayakkabıları çıkarıp postalları giyenler arasında yer alan Beşiktaş’ın ilk futbol takımının sağiçi Asım, eğitim görmüş İstanbul kökenli bir aydın kişidir; yedek subay olarak gider cepheye.
Asım’ın nasıl öldüğünü de biliyoruz: Bulunduğu mevziin iki-üç metre ilerisinde, yarım dakika evvel yaralanmış bir askeri daha emin bir yere çekmek için yerinden fırlamıştı Beşiktaşlı Asım.
İşte o anda, yanı başına bir top mermisi patladı ve Asım’ın başı, gövdesinden koptu.
Sporcu kimliğinin yanı sıra, bir ‘İstanbul Efendisi’ olarak da çok sevilen Asım’ın şehit düştüğü haberi İstanbul’a Beşiktaş’a ulaştığı zaman, bütün semt gerçek bir yasa bürünmüştü.
Cumhuriyet’in ilanı ile birlikte de, Beşiktaş Belediye Meclisi kararıyla ilçenin en seçkin sokaklarından birine ‘Şehit Asım Sokağı’ adının verilmesi, bu sevginin tezahürü idi...
Asım’ın takım arkadaşlarından ve takımın da kaptanı olan Şair Kazım ile Rıdvan da Çanakkale’dedirler; ama, ayrı ayrı mevzilerde çarpıştıkları için, bir araya gelmeleri pek mümkün olmaz.
Ancak İngiliz zırhlılarının top atışları altında, çok seyrek de olsa, buluşup hasret giderirler; futbol peşindeki günlerini anarlar...
Futbola olduğu kadar, edebiyata ve özellikle de şiire düşkünlüğü ile tanınan Şair Kazım da Çanakkale siperlerinde şehit olacaktı: Yanı başına düşen bir güllenin sırtında açtığı ölümcül darbeyle anında gözlerini kapamıştı Kazım...
Birliğindeki yakın silah arkadaşları, yerde cansız yatan cesedinden fırladığı anlaşılan bir kağıt parçasını, hatıra olarak saklamışlardı: Bu kağıtta, Şair Kazım’ın ‘Beşiktaş Şiiri’nin dizeleri yer alıyordu. Sonraları uzun yıllar ağızlardan düşmeyecek olan bu şiirin satırları şöyle idi: “Hayatı süsledik izharı ittihatla bugün, / Yolunda gençliği ulvi değil miydi birleşmek. / Sebatı bayrağımız yaptık, İ’tilamız için / Neticesiz ve boş olmaz sebatla hiçbir emek. / Dakikalar bize bir nağbe nişad olsun / Kulübümüzde müceddet nücumu meve vursun / Bu kainat bize hep gıpta ediyor isar, / Biz on bir arkadaşız, lakin arkamız daha var. / Bu zevk alemi dar zannedip de aldanalım, / Vekar hak gibi sakin, nezih ve saf olalım. / Fakat bu hal ile kuvvet gibi cesur olalım.”
Beşiktaş’ın ilk on biri, üç futbolcusunu Çanakkale siperlerinde bıraktıktan sonra, Kafkas Cephesi’nde de şehitler verecekti: Doktor Ali, Doktor Mehmet, Alican ve Doktor Sabri ise, Kafkas Cephesi’nde ‘tifüs felaketi’ ile telef olanlar arasındadır.
Kısa bir süre sonra, ‘Baltalimanlı’ Muallim Sadi ile Behzat’ı da savaşın ileri hatlarında vuruşurken kaybeden Beşiktaş Kulübü, yalnızca futbol şubesinde, ilk on birinden sekizini kaybeder.
Söz konusu kadronun santrforu, şube kaptanı ve ‘her şeyi’ olan Şeref Bey de ‘yedek subay’ olarak katılmıştır orduya. I. Dünya Savaşı’nın cephelerde şiddetini artırdığı günlerde, Şeref Bey de Galiçya Cephesi’ne gönderilir. Takımın diğer futbolcularından Doktor Sabri, Fahri ve kaleci Doktor Resul ise, gönüllü olarak Anadolu topraklarını savunacak birliklere katılırlar...
uMuT TaCiRi Ofline   Alıntı ile Cevapla