[bjk_bjk]

Ne kokar ne bulaşır kişiliksiz futbolu sevmem... Zaten kimse sevmez!

Beşiktaş ve Galatasaray; hem kadro kuruluşları hem stratejileri açısından, risk içermeyen bir yapıdaydı. İlk 40 dakika boyunca, çevir kazı yanmasın pikniği yaptılar.

Devrenin son 5 dakikası; Beşiktaş’ın üst üste 5 atağı ile maç ilk defa tempo ve heyecan kazandı. Tello’nun iki, Ali Tandoğan’ın bir şutu; skor tabelasını zorlamak isteyen girişimlerdi.

‘5 dakikada Beşiktaş’ örneğinden, ikinci yarıya avantaj taşıyacak artı değer çıkmadı. Galatasaray’ın ise bu devrede tek yapabildiği; Baki’nin kalecisine pas vermek isterken düşmesi, Hakan Şükür’ün de bu fırsattan faydalanıp boşta kalan toptan, avanta gol atma girişimiydi. Rüştü buna izin vermedi.

Galatasaray’ın bu devrede başka yapabildiği de; (Barış’ın kişisel çabaları dışında) hiçbir şey olmadı.

Kötü müydü? Değil.

İyi miydi? O hiç değil...

***

Ama işin ilginç yanı, ikinci yarıya hızlı ve baskın başlayan taraf Galatasaray’dı. Hakan Şükür kornerden gelen topa vurduğu kafayla yürekleri hoplattı.

Bu arada Beşiktaş da boş durmuyor, Galatasaray’ın başına musallat olmaya çalışıyordu. Kısasa kısas karşı atak yaptılar ve Nobre ile gol de buldular.

Maç maç gibi, derbi derbi gibi olunca, seyir zevki yükseldi. Böylece ağız tadımız yerini buldu. Hah şöyle!

***

Sorumluluk, ciddiyet, tempo ve renk kazanan maç; Beşiktaş’ın fark arttırma fırsatlarına tanık olmaya başladı. Nobre ve Holosko çok önemli fırsatları kullanamadı. Beşiktaş lider oldu ama; bu liderliğin altı çok dolu değil... Siyah-Beyazlılar’ın sezon başından beri sergilediği genel futbol; liderliğin uzun soluklu olacağı müjdesini ve ipuçlarını vermiyor.