Üyelik tarihi: Mar 2006
Mesajlar: 17.217
Tecrübe Puanı: 38   | a)Psikolojik Stres Belirtileri 1. Gerginlik: Stres yaratan bir durumla karşılaşıldığında bireyde, kas ve sinirsel gerilim ortaya çıkar. Gerginlik hem kendisi bir stres belirtisidir hem de gerginlik nedeniyle ortaya çıkan diğer tepkilerin başlatıcısıdır. 2. Geçimsizlik: Genellikle stres, kişi ile sınırlı kalmamaktadır. Stres, sözel ve fiziksel olarak başkalarına kötü davranışlara yol açar. Stres içindeki birey, bu sıkıntısını iş ve aile çevresine olumsuz bir şekilde yansıtmaktadır. Geçimsizliğin önemli nedenlerinden biri olan öfke, kişinin kendi yetersizliğinden kaynaklanan aşağılık duygusu ve kaygıdan kurtulmak için başvurduğu bir savunma nedeni olarak ortaya çıkmaktadır. Genellikle öfke, kızgınlık ve saldırganlık birbiriyle yakından bağlantısı olan kavramlardır. Saldırgan davranışların duygusal düzeyinde, öfke ve kızgınlıktan başka farklı derecelerde kin, nefret, düşmanlık gibi bütün yok edici duygular da bulunabilir 3. İşbirliğinden Kaçınma: Stres altındaki bazı bireyler toplumsal yaşantıdan kendilerini çekerek, yalnızlık duygusuna kapılırlar. Bu durum aile, toplum veya iş ortamındaki diğer bireylerle ilişkilerden yalıtıma neden olur. Böylece bireyin toplumsal destek ve paylaşım olanaklarını ortadan kaldırır. İnsanların aniden içine kapanması, diğer bireylerden uzaklaşması önemli bir stres göstergesidir. 4. Sürekli Endişe: Stres tepkisi nedeniyle veya aşırı yorgunluk durumlarında endişe artar. Stres tepkisinin en belirgin belirtilerinden biri, bireyin sürekli endişe içinde olmasıdır. Beden hareketleri yapılarak, derin nefes alındığında oksijen miktarı artar ve endişeye neden olan laktik asitin oksitlenerek kandan atılması çabuklaşır. Ancak hareketsizlik durumu devam ederse endişe de sürecektir. 5. Yetersizlik Duygusu: Yetersizlik ve işlevsizlik bireyleri acı, ümitsizlik ve bunalıma götürür. Böylece oluşan kötü döngü bireyin enerjisini alır ve iş yapacak güç bırakmaz. 6. Yersiz Telaş: Herkes beklenmedik ve alışılmadık durumlarda telaşa kapılabilir. Ancak önemli ve uzun süreli stres durumları bireylerin normal ve alışılmadık işlevleri yerine getirmelerini engelleyerek, sürekli ve yersiz bir telaş içine girmelerine yol açabilir. § ROWSHAN (1998, s.17), stres belirtilerini, ruhsal,sosyal, duygusal, zihinsel, fiziksel olmak üzere, 5 başlık altında incelemiştir. Buna göre, *Ruhsal Stres Belirtileri: İçinde bir boşluk hissetme, hayatın anlamının kaybolması, yönünüzün kaybolması, suçluluk duygusu, diğer insanlara düşmanlık duyma, suç işleme vb.. (Rowshan, 1998, s.18) *Sosyal Stres Belirtileri: Diğer insanlardan soyutlanmak, acı duyma ve gücenme, ben merkezli olma, yalnızlık, geriye çekilme, toleranslı olamama, insanlarla ilişki kuramama,insanlara sıkıntı verme vb.. (Rowshan, 1998, s.18) *Duygusal Stres Belirtileri: Duyguların sık sık değişmesi, huzursuzluk duyulması, kızgınlık, depresyon, üzüntü, soğukluk, kabus görme, ümitsizlik duygusu, sakinleşememe, aşırı ağlama, sinirsel gülme krizleri, heyecan duymama, vs... (Rowshan, 1998, s.18) *Zihinsel Stres Belirtileri: Sık sık hafıza kaybı, düşüncelerin zihne hücum etmesi, konsantrasyonda güçlük çekilmesi, karar vermede güçlük çekilmesi, can sıkıntısı, kafa karışıklığı, karamsarlık, fobiler, intihar etme düşüncesi vs... (Rowshan, 1998, s.19) *Fiziksel Stres Belirtileri: Kalp çarpıntısı, kan basıncının artması, kabızlık, titreme, kulak çınlaması, sırt ağrısı, göğüs ağrısı, kalp spazmı, kas gerilmesi, ellerin ve ayakların buz kesmesi, deri hastalığı, ani kilo değişmesi, kronik yorgunluk, uykusuzluk, baş ağrıları, el ve ayak parmaklarında hissizlik, seks isteğinin kaybolmasıdiş gıcırdatma, tırnak yeme, alkol ve sigara içiminde artış, hazımsızlık, alerjiler, ülser, aşırı terleme, boğazda ve ağızda kuruluk, titreme, sinirsel tikler, sık sık idrar yapma, sık sık adet görme, düzensiz aralıklarla yemek yeme, nefes kesikliği, baş dönmesi ve bayılma, kekelemek vs... (Rowshan, 1998, s.19) §Uzm. Psk. YEŞİM TAŞve Uzm. Psk. SEVDA SAKARYA tarafından, Gary Ginter'ın "Stress Management" adlı broşüründen yararlanılarak hazırlanan makalede ise (http://www.bilkent.edu.tr/~dos/ogdm/b_stres.html) stres belirtileri 3 başlık altında incelenmiştir: *Fizyolojik belirtiler arasında adele ağrıları, mide bozuklukları, hazımsızlık, başağrıları, kalp çarpıntıları, ishal/halsizlik, ellerin terlemesi, ağız kuruluğu, yerinde duramama ya da yorgunluk sayılabilir. * Psikolojik belirtiler ise endişelenme, konsantrasyon güçlüğü, unutkanlık, sinirlilik ya da kontrolsüzlük duygusu, kendini üzüntülü, kızgın ya da zaman baskısı altında hissetme şeklinde sıralanabilir. *Davranışsal belirtilere örnek olarak da şunlar verilebilir: bir maddeye aşırı düşkünlük (alkol, ilaç ya da yemek gibi), uykusuzluk ya da aşırı uyuma, gevşeme ya da sakinleşme açısından güçlükler, telaşla oradan oraya koşuşturmak, sosyal ortamlardan kaçınma, huzursuzluk, kızgınlık ya da sakarlık. (http://www.bilkent.edu.tr/~dos/ogdm/b_stres.html) §ATKİNSON VE DİĞERLERİ(1995, s.591), stresli zamanlarda insanların geçmişte işlemiş olan davranış örüntülerine başvurma eğilimde olduklarını söylemişlerdir. Buna göre, tedbirli kişi daha tedbirli olup tamamen içine çekilebilir; saldırgan kişi denetimi kaybedebilir ve dikkatsizce her yöne saldırabilir. Yine Atkinson ve diğerlerine göre (1995, s. 592), stresin bir çok fizyolojik etkileri vardır. Şiddetli stres, (merkezi sinir sistemini etkileme yoluyla, hormonal dengeleri değiştirip) bir bireyin bağışıklık tepkilerini bozabilir ve böylece vücudun bakteri ve virüslerle mücadele etme yeteneğini azaltabilir. Gerçekten de, duygu- heyecan ile ilgili stresin, tüm tıbbi sorunların yüzde ellisinden fazlasında rol oynadığı tahmin edilmektedir. Psikosomatik tıp – psikolojik değişkenlerle fiziksel sağlık arasındaki ilişkiyi inceleyen dal- disiplinlerarası araştırmaların giderek artan öneme sahip olan bir alanı olmuştur. “Psikosomatik” terimi, Yunanca psyche (“akıl”) ve soma (“vücut”) kelimelerinden türemiştir. Alerjiler, migren, başağrıları, yüksek tansiyon, kalp hastalığı, ülserler ve hatta akne, duygu- heyecanla ilgili stresle bağıntılı olduğuna inanılan hastalıklardan bazılarıdır. Stres belirtilerinin bir başka sınıflandırması ise, şöyle yapılmıştır: Stres, bazen depresyon, iç sıkıntısı, kendini bitkin hissetme, cinsel isteksizlik, çevredeki insanlara karşı kırıcı davranma gibi psikolojik ve duygusal belirtilere neden olur. Bazen de, başağrısı, sırt ağrısı, uykusuzluk, çarpıntı, mide-barsak sistemi şikayetleri, cilt problemleri gibi fiziksel şikayetlere yol açar. Çoğunlukla da bu iki grup belirtiler beraber görülür. Sonuçta kişinin çalışma yaşamındaki performansı bu durumdan etkilenir. Kişi kendini disorganize hisseder, işine yeterince konsantre olamaz ve normal koşullarda yapmayacağı hataları yapabilir.. (http://www.duzen.com.tr/bulten/mart2000/6.htm) üI.ALARM EVRESİ Bir tehdit karşısında vücut derhal ‘savaşa hazırlık yapmak üzere’harekete geçer. §Beyin Stres acı duygusunu azaltır. Hafıza ve düşünme yetisi güçlenir. §Gözler Daha iyi görmek için göz bebekleri küçülür. §Akciğerler Oksijen tüketimi artar. §Karaciğer Stoktaki glikojen şeklindeki şeker, glükoza dönüşür. §Kalp Kan basıncı artar, kalp atışı hızlanır. §Böbreküstü bezleri Adrenalin ve noradrenalin salgısı artar. §Dalak Kaslara oksijen taşımak üzere alyuvarlar organizmaya dağılır. §Bağırsaklar Hazım, enerjiyi kaslar kullansın diye, yavaşlar. §Saçlar Saçlar ve vücut kılları dikilir. üII.DİRENÇ EVRESİ Alarm evresinden bir iki dakika sonra vücut başka güçleri de devreye sokar. §Beyin Beynin öğrenme ve hafıza bölümü harekete geçer. §Bağışıklık Vücudun bağışıklık sistemi yavaşlar böylece enerji başka alanlarda kullanılır. §Karaciğer Yağ skokları, her an hazır, yakıt haline dönüşür. §Böbreküstü bezleri Korteks, metabolizmayı düzenleyen kortizol salgılar. üIII.TÜKENME EVRESİ Uzun süre kavgaya kazırlanan organizma yorulur ve ağır ağır savunma kalkanlarını indirmeye başlar. §Beyin Kortizol nöronlar için öldürücü bir tehlikeye dönüşür. İnsanda yorgunluğa, sinirliliğe ve depresyona sebep olur. §Bağışıklık sistemi Savunma hücrelerinin yok olması organizmayı zayıflatır ve saldırılara açık hale getirir. §Bağırsaklar Bağırsak cidarı hassaslaşır. §Kan dolaşımı Kan basıncının artışı ve kalp atışının hızlanışı damarların elastikiyetinin azalmasına sebep olur. *Bu bölümün tamamı, http://www.genetikbilimi.com/genbilim/ stresoldur muyor.htm adresinden alınmıştır. E.STRES KAYNAKLARI Stresin pek çok kaynağı vardır. Genel yaşam olayları (ilişkilerde olan değişiklik, mali durum, sevilen birinin ölümü); kimyasal ve çevresel etkiler (hava, gürültü, gıda), olumlu olaylar (evlilik, tatil); yaşam tarzı veya duygusal faktörler (endişe, korku, katı inançlar, sıkı programlar); ilişkiler (iletişimde çelişki, kişisel ilişkilerde sorunlar); iş sorunları (kayıp, işten çıkarılma, karmaşık iş sorumlulukları). Fark edilmeyen bir stres kaynağı da kişinin kendi mantığıdır. (http://www.gata.edu.tr/kutuphane/Kitap_Ozetleri/ NE_HISSETTIGINIZ_KENDINIZE_BAGLI.htm) Stres çevreden ya da kişinin kendinden kaynaklanabilir. Dış koşullar ve zorluklar strese yol açarken, bizim davranışlarımız ve tepkilerimiz de aynı şekilde stres yaratabilir ve gelecekteki stresli olayları hazırlar. Örneğin, her gece yüksek sesle gürültülü müzik çalarak oda arkadaşını uyutmayan biri, bir anlamda sert tepkilerle karşılaşacağı stresli bir ortamı kendisi için hazırlıyor demektir. Bu nedenle, hangi streslerin dış zorlamalardan kaynaklandığının, hangilerinin de kendi ellerimizle ortaya çıkarıldığının bilinmesi çok önemlidir. (http://www.bilkent.edu.tr/~dos/ogdm/b_stres.html) *Çevresel Stresler önemli yaşam olaylarını ve günlük sıkıntıları içerir. Önemli yaşam olayları, örneğin üniversiteye başlamak, bir yerden bir yere taşınmak, bir aile bireyinin ölümü ya da ciddi hastalığı gibi, büyük bir değişim ya da uyumu gerektiren olaylardır. Ancak stresin en büyük kaynakları, sıradan, günlük sıkıntılardır. Örneğin, oda arkadaşıyla sorunlar, birşey kaybetmek, başarısızlıklar, aşırı iş yükü ya da ekonomik kaygılar gibi. Bu ketleyici olayların sıklığının artmasının, vücudun bağışıklık sistemini zayıflatma ve hastalıklara karşı direncini azaltma gibi fizyolojik sonuçlara yol açtığı, günümüzde artık çok iyi bilinmektedir. *Kişisel Stres Kaynakları ise, zihinsel faaliyetlerimizle (düşüncelerimiz ve kendi kendimize söylediklerimiz) ya da davranışlarımızla (alışkanlıklarımız ya da beceri eksikliklerimiz) ilişkili olabilir. Yaşam olaylarına yaklaşırken ve onlarla uğraşırken kendimizle yaptığımız diyaloğun şekli yaşadığımız stresin yoğunluğunu azaltır ya da artırır. Kendi kendimize, "Davranışlarım ve dünya, .........(şu ya da bu şekilde) olmak zorunda" ya da "olmalı" dediğimizde, strese davet ediyoruz demektir. Çünkü ne kendi davranışlarımızın ne de dünyanın her zaman bizim istediğimiz şekilde olması mümkün değildir. Olmak zorunda da değildir. İnsanda stres yaratan üç genel inanç vardır: "Herkes beni sevmeli." "Her zaman mükemmel davranmalı ve hiç hata yapmamalıyım" ve "Dünya adaletli olmalı". Dikkat ederseniz bu inançların üçü de gerçekdışıdır ve "ya hep ya hiç" özelliği taşımaktadır. Benzer şekilde, kişiyi zorlayabilecek bir olayın yaklaşması da bazen olabilecek en kötü sonuç için endişelenmeye neden olur. "Biliyorum, bu sınavda başarılı olamayacağım". İnsanın kendisiyle bu türden diyaloglarda bulunması, öz değer duygularının temelini zayıflatır, kaygı ve sıkıntısını artırır; dolayısıyla da sorunun çözümü gecikir. (Bilkent Universitesi | Ogrenci Dekanligi) ·Rowshan (1998,s.29) ise, stres yaratan faktörleri, önceden tahmin edilebilen ve önceden tahmin edilemeyenler olarak iki gruba ayırmıştır: *Önceden Tahmin Edilebilen Stres Faktörleri: Hayatımızı belirli bir süre etkileyen olayları kapsar. Örneğin, hayatın doğal süreci içinde, bir çocuğun doğumu, önceden kestirilebilir bir stres faktörüdür. Yine bir çok insanın çalıştığı işi sevmemesi ve işe yalnızca hayatlarını kazanmak zorunda oldukları için gitmesi günlük stres seviyesini artıracağından, iş hayatı da önceden tahmin edilebilen bir stres faktörüdür. Gerçekleşmesi mümkün olmayan hedefler ve beklentiler de bu stres kaynaklarına örnek olarak verilebilir. *Önceden Tahmin Edilemeyen Stres Faktörleri: Hayatta karşılaşılan stres faktörlerinin bir çoğu aniden ortaya çıkar ve biz onları önceden tahmin etmekte hataya düşeriz. Hayatta karşılaşılan büyük değişiklikler, büyük stres kaynaklarıdır ve bunlarla başa çıkmak daha zordur. Yalnızca olumsuz değişiklikler değil, olumlu değişiklikler de stres yaratır. Birisine aşık olmak da aynen aşkın sona ermesi gibi, stres yaratan bir faktördür. Yine buna benzer olarak yeni bir işe girmek, yeni bir ev satın almak, yeni komşular edinmek olumlu değişiklikler olmasına rağmen stres yaratan faktörlerdir. Stres yaratan üzücü olaylar ise, çok sarsıntı doğuran olaylardır ve beklenmedik bir anda ortaya çıkarlar. Sevdiğimiz bir insanın ölümü,yaralanma olayları, doğal afetler, zulüm gibi olayları buna örnek olarak verebiliriz. Beklenmeyen stres faktörlerinin hepsinde ortak olan nokta, bunların kontrolümüz dışında ortaya çıkmasıdır. ·Cüceloğlu (1993, s. 321), stresin kaynaklarını iki yönde gruplamıştır: 1.Stres kaynağının bedenin içinde veya dışında oluşuna göre.. Örneğin diş ağrısı bedenin içinde olan bir stres kaynağıdır. Öte yandan, sürekli yüksek derecedeki gürültülü ortam, bedenin dışında yer alan bir stres kaynağına örnektir. 2.Bedensel ya da psikolojik kökenli oluşuna göre..Yukarıdaki örnekte verilen diş ağrısı ve gürültünün her ikisi de bedensel türden stres kaynaklarıdır. Bir yakının ölmesi, boşanma, iki kişi arasındaki darılma ve küsmeden ileri gelen stresler ise, psikolojik türdendir. ·Uzm. Dr. Mustafa Güveli ise, stres kaynaklarını şöyle tanımlamıştır: *Bireyin kendisi bazen stres kaynağı olabilir. Yıllar boyunca edindiğiniz alışkanlıklar bazen stres sebebi olabilir. *Fiziki şartlarında stres faktörü olabileceğini unutmamak gerekir. Aşırı gürültü ortamları, stresi ortaya çıkarabilecek bir faktördür. *Sürekli gergin iş ortamı: Günümüzün önemlice bir kısmının geçtiği iş ortamındaki gerginlik en önemli stres kaynaklarından biridir. *Sürekli gergin aile yaşantısı: Aile yaşamındaki gerginlikler kaygı derecemizi fazlaca artırabilir. (http://www.psikoturk.net/Stres.asp) Bireylerin kişilikleri stresten etkilenme düzeylerini doğrudan etkilemektedir. Kişilik,insanın bir bütünlük içinde süreklilik gösteren davranış özellikleri ve çevresine uyum biçimidir. Bu anlamda kişilik deyimi insanın dış görünüşü, kendi benliğini kullanma biçimi , ölçülebilir iç ve dış özelliklerini, kendi arasında uyum sağlamasını dış etkilere uyarlanmasını, durağanlaşmış davranışlarını kapsar. (Pehlivan, 1998, s.13) Strese yatkın kişilik yapısının özelliklerini araştıran bir çok araştırma ve çalışma yapılmıştır. 1970’li yılların sonunda ABD’de Tubey bu araştırma ve çalışmaları gözden geçirerek, insanları A, B, C olarak üç tipe ayırmıştır. Araştırmacı A tipinin strese çok yatkın olduğunu, C tipinin yatkınlık gösterebileceğini belirtmiş, B tipinin stresten en az etkilendiğini ileri sürmüştür. (Morgan, 1993, s.26) A Tipi Davranış Özellikleri A tipi davranış özellikleri genellikle acele konuşmak, diğer insanlar konuşurken acele etmek, hızlı yemek, sırada beklemekten nefret etmek, asla birşeye yetişmek durumunda olmamak, zamanın elverdiğinden daha fazla etkinlikle dolu bir programa sahip olmak, zamanı boşa harcamaktan nefret etmek, aynı anda birden çok şeyi yapmaya çalışmak, yavaş insanlara karşı sabırsızlık, dinlenme, dostluk veya zevk verici şeyler için çok az zaman ayırmaktır. Tip A sendromu, başa geçmek için bir mücadele ve başarı için zamana karşı sürekli, bir yarış biçiminde görülür. Tip A insanı yüksek sesle ve çabuk konuşur, alıntı, göze batan sözcükler kullanır, özellikle vurgulamak istediği sözcükleri tekrarlar ve başkaları konuşurken sık sık keser. (Pehlivan, 1998, s.14) A tipi davranış biçiminin birinci derecedeki özellikleri ümitsizce zamana karşı koyma duygusu ve kolayca uyandırılabilen düşmanlık duygusudur. Sürekli bir şekilde en kısa sürede en fazlasını başarma çabası olan Atipi insanı, diğer insanlara karşı şiddetli huzursuzluk, öfke ve sabırsızlık gösterir. İkinci derecede belirgin özellikleri ise aşırı titizlik, yarışmacılık , diğer insanlar ve çevreyi kontrol etme isteğidir. Bir diğer özellikleri ise, duygusal tükenme, kendine zarar verme eğilimi , tehlike ve riske girme gibi saklı özellikleridir (Baltaş ve Baltaş, 1989, s.222). A tipinde olan insanlar, başkalarıyla, nesnelerle, olaylarla kendi saplantıları ve takıntıları doğrultusunda ilişki kurarlar. Benmerkezli iletişim biçimleri kişiliklerinin temelini oluşturur.Bildiğini okur, bildiğinden şaşmaz, kafasının dikine giderler. Duygularını açıklamaktan kaçınırlar. Yaptıkları işi ciddiye alırlar. Başladıkları işi sonlandırmaya çalışırlar. Başta çalışma ve iş olmak üzere, her alanda , her konuda ayrıntılı düşünüp, eksiksiz, hatasız davranmak isterler. Bu yüzden kimi kez ana konuyu kaybedip, ayrıntılar üzerinde boş yere çaba ve zaman harcarlar. Verdikleri sözü tutmaya çalışırlar. Ama kimi kez aynı anda birkaç işi birden yapmak istediklerinden, bunu başaramazlar. Başkalarını bekletir, kendileri beklemekten hoşlanmazlar. (Köknel, 1998, s.154) Coşkulu, jestli, mimikli ve çok konuşurlar. Başkalarını dinlemekten hoşlanmazlar. Onların sözünü kesip konuşmayı kendileri tamamlarlar. Hızlı hareket ederler. Yemeleri, yürümeleri, araba kullanmaları bile bir yere yetişecekmiş gibi çabuktur. Herzaman aceleci davranırlar. Sabırsızdırlar. Zamanla yarışırlar. Başarılarını, sayısal somut kazançlarla değerlendirirler. Yaptıkları işlerden başkalarından övgü beklerler. (Morgan, 1993, s.28) A tipi kişiler saldırgan, hırslı, rekabetçi bir özellik göstermektedirler. Sürekli olarak zamanla ya da insanlarla yarış halinde oldukları için onların”savaş-kaç” tepkisi tekrar tekrar ve sürekli olarak gündemdedir. Bu da bedende adrenalin ve kortizol hormonlarının sürekli salgılanması ve bunun sonucu olarak kanda kolesterol ve yağın artması demektir. Aynı kişilik özellikleri devam ettikçe kandaki bu maddelerin atılması da güçleşmektedir. Bu da kalbe kan taşıyan damarların zarar görmesine neden olur. (Pehlivan, 1998, s.14) Kroner kalp hastalığı açısından yüksek risk taşıyan A Tipi Davranış biçimine sahip bir kişinin özellikleri şunlardır: 1. Hareketlilik, 2. Dürtü ve ihtiras, 3. Rekabet, saldırganlık ve düşmanlık duyguları, 4. Zaman baskısı ve 5. Tek açılı kişilik. (Cüceloğlu, 1993, s. 324) B Tipi Davranış Özellikleri A Tipi bireyin tam karşıtı olan bireylerin davranış özellikleri B Tipi olarak adlandırılmıştır. B Tipi insanları katı kurallardan arınmış ve esnektirler. Zamanı sorun etmezler, rahat ve sabırlıdırlar.Kolaylıkla sinirlenmez ve tedirgin olmazlar. Yaptıkları işten zevk almayı bilirler. İşleriyle ilgili rahatlıkları onlara suçluluk duygusu vermez, sakin ve düzenli çalışırlar. Friedman ve Rosenman’ın B tipi kişilik davranışı olarak tanımladığı kişiler rekabetten fazla etkilenmeden, sağlığını bozmadan mücadele ederler. B tipi davranış özellikleri gösteren kişilerde de bazı A tipi davranışlar görülebilir. A tipi insanın tersine B tipi kolay yaşayan bir tiptir, oldukça açık ve rahat davranır. Zamanla pek ilgilenmez ve hayatın tek anlamı başarılı olmak değildir. Başkaları ile yarışa girmezler. Konuşmaları bile daha rahat ve sakindir. B tipi kendinden ve başkalarından emin bir tiptir. (Pehlivan, 1998, s.14) Bu tipte olan insanlar yumuşak başlıdır. Başkalarıyla, nesnelerle, olaylarla kolay iletişim kurarlar. Başkalarıyla konuşup tartışırlar. Duygularını, düşüncelerini açık seçik ortaya koyarlar.Planlı, programlı çalışırlar. Başladıkları işi sonlandırmadan başka bir işe girmezler. Her alanda başarılı ve becerikli olmadıklarını kabul ederler. (Köknel, 1998, s.154) Sabırlı ve hoşgörülüdürler. Sakin, yavaş ve yumuşak bir ses tonuyla konuşurlar. Konuşurken sözcükleri, cümleleri özenle seçerler. Başkalarını dinlemeye, anlamaya çalışırlar. Yarışmaktan, her alanda üstün olmaktan, üstün yanlarını belirtmekten hoşlanmazlar.Yaptıkları işin önce kendilerini mutlu ve memnun kılmasını beklerler.Kendilerine zaman sınırlaması koymazlar. Zamanı iyi kullanırlar. Sorumluluklarının sınırlarını iyi belirlerler. (Morgan, 1993, s.29) Kısaca, rahat, sakin ve güvenli kimselere B tipi davranış biçimine sahip denir. Araştırma sonuçları B tipinde olan kimselerin, A tipine sahip kimselerden daha uzun yaşadıklarını ve daha az hastalandıklarını göstermiştir. (Cüceloğlu, 1993, s. 324) C Tipi Davranış Özellikleri A ve B tipleri arasında yer alırlar. Bu iki tipe ilişkin özelliklerin bir bölümünü içerir. (Morgan, 1993, s.29) üHiçbir insan bu tiplerden birine özgü tam davranış biçimlerini göstermez. Bir tipte öteki tiplerin davranış biçimleri de bulunabilir. Örnek olarak, A tipi olan bir insan B, hatta C tipi davranış biçimlerinden özellikler taşıyabilir. (Morgan, 1993, s.27) Bu bölümde stresle başetmede kullanılan “etkili yöntemler” üzerinde durulacaktır. Etkisiz yöntemler arasında; çevresel stresörlere verilen saldırgan tepkiler, zihinsel yöntemler arasında yer alan bilişsel çarpıtmalar ve savunma mekanizmalarının yoğun kullanımı, fiziksel yöntemlerden ise ilaç, uyuşturucu ve uyarıcı madde, alkol kullanımı sayılabilir. Bu yöntemler, strese yol açan uyarıcı üzerinde etkili olmadığı gibi, bizim bunlara verdiğimiz tepkilerin yaşam kalitemizi arttırma yönünde şekillenmesine de izin vermezler. Ayrıca bunlar fiziksel sağlığımızı tehdit eden ve psikolojik olarak da çökkünlük noktasına gelmemize yol açabilecek etkisiz yöntemlerdir. (http://www.geocities.com/hasumas/stres.html) A. Stresle Başetme Yöntemleri Aşırı stresle başaçıkmak ve yaşam kalitesini arttırmak amacıyla, durumu değiştirme ya da duruma verilen tepkileri değiştirmeye "stres yönetimi" denir. (http://www.geocities.com/hasumas/stres.html)Stresle başa çıkma ya da stres yönetimi, ruh ve beden sağlığını korumak, üretici ve verimli bir yaşam biçimi sağlamaktır. (Pehlivan, 1998, s.25) Baltaş ve Baltaş (1986), stresle başa çıkma yollarını bedenle, zihinle ve davranışla ilgili olmak üzere 3 grupta toplar. Bedensel başa çıkma yollarında, gevşeme teknikleri, değişik beden egzersizleri ve beslenme biçimleri yer alır. Zihinsel başa çıkma yolları, uyumsuzluğa yol açan inançlarla uğraşma ve zihinsel düzenleme tekniğini içerir. A tipi davranış biçiminin değiştirilmesi, güvenli girişkenlik davranış eğitimi ve zaman düzenlemesi teknikleri üçüncü gruptaki davranışçı başa çıkma yollarını oluşturur. Cüceloğlu (1993, s.324)’na göre, aynı fiziksel ve sosyal ortam içinde bazı kimseler son derece gergin ve stresli, bazı kimseler ise, daha rahat ve mutlu olabilir. Streslerin, esas olarak insanın olayları değerlendirme ve çözümleme biçiminden kaynaklanır. Bireylerin olayları anlamlandırışı, değerlendirişi ve yönlendirişi, stresi azaltmada ya da çoğaltmada temel faktördür. Stresle baş edebilmenin yolu, stresi kontrol altına alabilmekten geçer. Bu şekilde stres azaltılabilir ve sizin yararınıza işlemesi sağlanabilir. Görselleştirme, -kafanızdaki görüntüye dikkat etme – olumlu düşünme gibi, duygusal durumunuzun ve davranışlarınızın kontrolünü elinize almanızı sağlayabilir. Görselleştirme hayal kurmaktan farklıdır, kendi hatalarınızı düzeltmek için, olumlu düşleri kullanarak, olumsuz duyguları kontrol etmek için bir araçtır. Bu tekniğin anahtarı, sorunlu bir durumu zihinde yeniden canlandırmaktır. Gözünüzde canlandırmayı şöyle gerçekleştirebilirsiniz. 1. Gevşeyin 2. Gözlerinizi kapayın, kaslarınızdaki gerginliği hissedin ve bu gerginliği azaltın. 3. Burnunuzdan derin nefes alın ve yavaş yavaş verin. 4. Aklınızda güzel tanıdık bir sahne canlandırın. 5. Bu yeri ağaçlar, bulutlar, nehirler, hayvanlar, rüzgar, ışık gibi ayrıntılarıyla hayal edin. 6. Bu sahne ile bağlantılı bütün duygularınızla, -görme, ses, koku, dokunma ve tat alma- yeniden yaşayın. 7. Eğer istenmeyen düşünceler oraya girerse onları kovun. 8. Yumuşacık bir bulutun üstüne oturun ve gevşeyin. (NE HİSSETTİĞİNİZ KENDİNİZE BAĞLI) Stresle başaçıkmada kullanılan becerilerden önemli bir tanesi de stresinizi neyin başlattığını belirlemektir. Bunu yapabilirseniz başetme çabalarınızı uygun hedef üzerinde odaklaştırabilirsiniz. Stres tepkinizi ateşleyen durumları belirledikten sonra, muhtemelen bunlardan bazılarının değiştirilebilir ve kontrol edilebilir olduğunu, bazılarının da kontrolünüz dışında kaldığını ve yalnızca kabullenilmeyi ve katlanılmayı gerektirdiklerini göreceksiniz. Kontrol edilebilir ve değiştirilebilir stres kaynaklarıyla başaçıkmak için tasarlanan stratejiler, probleme odaklanan bir yaklaşım tarzını gerektirir. Bu da problem yaratan durumla mücadele etmek anlamındadır. Diğer deyişle problemi yaratan durumun değiştirilmesine, kontrol edilmesine çalışılır. Değiştirilmesi pek mümkün olmayan durumlar karşısında ise o duruma gösterilen duygular ve tepkiler üzerinde çalışılır. Bu duyguları kontrol etmek ve değiştirmek için uğraşılır. Kontrol Edilebilir Durumlarda Kullanılabilecek Yöntemler: Stres kaynağının zayıflamasına ya da ortadan kalkmasına yardım edecek şekilde probleme odaklaşan yöntemlerdir. §Davranışsal yöntemler:
1. Yapmak istediğiniz bir işi önceden planlamak ya da düzenlemek.
2. Sorunları çözümlemek için bilgi istemek.
3. Yardımcı olabilecek kişilerle konuşmak.
4. Stres yaratan kişiyle yüzleşmek.
5. Stresi ateşleyen durumlardan kaçınmak.
6. Başaçıkmayı teşvik için ortam yaratmak.
7. İstenen davranışı başarmak için kendi kendine anlaşma yapmak. §Bilişsel yöntemler:
1. Başaçıkmak için kendinizle olumlu diyalogda bulunmak (olumlu, hedefe yönelik düşünceler).
2. Zihinde canlandırma (kendinizi durumla başaçıkarken canlandırmak).
3. Gerçekçi olmayan inançlarla savaşmak (kendinizle neyin mantıklı ve gerçeğe dayalı olduğu üzerinde tartışmak). Kontrol Edilemeyen Durumlarda Kullanılabilecek Yöntemler: Yaşadığınız stres tepkinizi azaltmak ve duruma daha kolay katlanabilmenize yardımcı olmak için duygularınıza odaklaşan yöntemlerdir. §Davranışsal yöntemler :
1. İnsana acı çektiren şeyleri hatırlatan durumlardan kaçınmak,
2. Gerilimi azaltmak için fiziksel egzersiz yapmak,
3. Kas gevşetme, zihinsel dinginlik ve derin nefes egzersizleri,
4. Boş zamanlarda keyifli etkinliklerde bulunmak,
5. Sosyal destek. §Bilişsel yöntemler:
1. Endişe yaşadığınız süreyi sınırlı tutmak.
2. Yeniden değerlendirme: olayların iyi taraflarını aramak.
3. Aklınıza olumsuz düşünceler geldiğinde bunları durdurmak.
4. Kendi durumunuzun diğer insanlarla olumlu karşılaştırmasını yapmak.
(http://www.bilkent.edu.tr/~dos/ogdm/b_stres.html) B. STRESLE BAŞETMEDE BİREYSEL STRATEJİLER 1.Bedensel Hareket (Egzersiz) Yapmak* Günümüzde her yaştan insan için yürüyüş, koşu, yüzme, bisiklete binme, aerobik, hafif top oyunları, tenis gibi egzersizler stresle mücadelede çok önemlidir. 2.Solunum Egzersizi* Derin nefes alma kalp ve akciğerlerin iyi çalışmasına yardımcı olduğu gibi, gerginliği de azaltır.Bu alışkanlığı kazanmak için rahat biçimde oturarak veya uzanarak yavaş yavaş ve derin nefes almak gerekir. Bir dakika içinde normalde alınan nefes sayısının yarısı kadar kadar düzenli ve ağır nefes alarak beş dakika bu alıştırma sürdürülür. Bu nefes alma tekniği günde iki defa tekrarlandığında gerginliği azaltmaktadır 3.Meditasyon* Meditasyon, bedeni fiziksel ve duygusal olarak dinlendirmek için içsel yoğunlaşmayı ve sakinliği gerektirir. Ayrıca meditasyon, bireylere stresli durumlardan uzaklaşmak ve stres belirtilerini azaltmada yardım eder. Transandantal meditasyon, çeşitli meditasyon tekniklerinin en yaygın olanıdır. Meditasyon günde 20-50 dakika arasında “mantra” adı verilen bir sözcüğün tekrarlanması yoluyla gerçekleşir. Meditasyon için gerekli unsurlar, sakin bir çevre, rahat bir duruş, tekrar edilen zihinsel
__________________
Besiktas JK . |