Üyelik tarihi: Mar 2006
Mesajlar: 17.217
Tecrübe Puanı: 38   | 4. Biyo-Feedback (Biyolojik Dönüt)* Biyofeedback, insanın normal ve normal dışı olan ve kendisinin farkında olmadığı fizyolojik tepkilerinin, bir araç yardımı ile farkında olduğu bir eğitim programı içinde otonom etkinliklerini (beden sıcaklığı, terbezi salgısı, kalp atışı, oksijen tüketimi, mide asiti salgısı vb.) istenilen yönde düzenlemeyi öğrendiği bir yöntemdir. Biyofeedback araçları , deriye bağlanan elektrodlarla kaydedilen bu etkinlikleri analiz ederek kişiye görülebilen sinyaller olarak yansıtır. 5. Gevşeme (Relaxasyon)* Gevşeme ve rahatlama için birçok yol vardır. Gevşeme hareketlerinin yalnız gerginlik durumunda kazanılan rahatlayabilme becerisi, bireylere stresli durumlarda daha çok yardımcı olmaktadır. Gevşeme eğitimi, stres altındaki bireyde başlayan stres tepkisinin tam karşıtı bir etki yapar. Stres tepkisinde kaslar gerilir, kan basıncı ve kan şekeri yükselir, solunum artar. Oysa gevşeme hareketleri ile kaslar rahatlar, tansiyon düşer, solunum yavaş ve derin olur, kan şekeri azalır. Gevşeme tekniği kullanıldığında bedende başlayan psikosomatik stres tepkisi kırılır ve zararları engellenmiş olur . 6. Beslenme* Araştırmalar, beslenme ile stres arasında bir ilişki olduğunu göstermiştir. Bazı yiyeceklerin stres tepkisini başlattığı, artırdığı, hatta strese karşı daha duyarlı hale getirdiği bilinmektedir. Aşağıda stres ve beslenme ilişkisi temel noktalarda özetlenmiştir. a) Yetersiz kalori insan organizmasını zayıflatarak, stresle ilgili hastalıklara daha kolay yakalanmasına neden olmaktadır. b) Mineral ve vitamin eksikliği de yetersiz kalori gibi aynı zayıflatıcı etkiyi yapmaktadır.Örneğin B Vitamini eksikliği kaygı, depresyon, uykusuzluk, kalp sorunları, midede hassasiyet, kas zayıflığı gibi tepkileri başlatmaktadır. c) Rafine şeker aşırı alındığında büyük bir enerji kaynağıdır. Ancak birkaç zararlı yan etkisi vardır. İlk olarak diş çürümelerini başlatabilir. İkincisi kan şekerine salgılanan insülin dengesi bozulur. Üçüncü olarak, birçok şekerli ürün (şeker, kekler, çeşitli içecekler) vitamin ve minerallerden yoksundur. Bu nedenle vücut, metabolizma işlevlerini yerine getirmek için çeşitli vitaminleri, özellikle B vitaminini diğer kaynaklardan ödünç alır. Bu durum vücutta B kompleksi vitaminini tüketme eğilimini başlatır. Yüksek oranda şeker alındığında, dengesiz bir diyet uzun dönemli stresle bütünleştiğinde, B Vitamini yetersizliği başgösterir. Bu da zaten var olan kaygı, sinirlilik ve genel sıkıntı gibi stres belirtilerini iyice ağırlaştırır. d) Kahve, çay, kakao ve çikolatada bulunan kafeinin kendisi stres tepkisi yaratan bir maddedir. Günde iki veya üç fincandan fazla alınan kahve kan basıncını artırır, kalp atışını şiddetlendirir, kalbin oksijen gereksinmesini artırır, kalp ritmini bozar ve kaygıya neden olur. e) Yüksek oranda kolesterol, doymuş yağ ve tuz içeren yiyecekler yüksek kan basıncı riskini artırır ve kalp damarlarında plaklar oluşmasına neden olur. Dolayısıyla bu durum diğer stres etkenlerinin kalp hastalıkları ve yüksek kan basıncı üzerindeki etkilerini daha da şiddetlendirir. Çok aşırı tuz nedeniyle vücutta fazla su tutulması da ayrıca doğrudan zararlı stres ve sıkıntıyı başlatır. f) Sigara içmek veya dumanlı ortamda uzun süre bulunmak, normal miktardan daha fazla C Vitamini tüketilmesine neden olur. Sigaranın hem kendisi bir stres nedenidir hem de diğer stres nedenlerinin daha fazla etkilenmesine yol açar. Çok fazla kalori alınması, özellikle de hareketsizlik ile birleştiğinde ortaya çıkan şişmanlık, beden üzerinde doğrudan stres yaratır. Psikolojik olarak sıkıntı verir ve enerji düzeyini düşürerek bireyin kendisine saygısını azaltır. Aşırı kilo, enerji düşüklüğü nedeniyle bireyin günlük sıkıntılarla başa çıkma yeteneğini de azaltır. 7. Toplumsal Destek* Toplumsal destek terimi, bireyin başka bireylerle veya gruplarla varolan iletişimini anlatır. Birçok araştırma göstermiştir ki; yalnız yaşayan ya da diğer insanlar veya kümeler tarafından benimsenmeyen kişiler, stresle ilgili süregelen hastalıklara karşı daha duyarlıdırlar. Toplumsal yalıtılmışlık bir erken ölüm nedenidir. Stresle başa çıkmada güvenilen, sevilen, açık iletişim kurulabilen insanların desteği, bireyleri rahatlatarak, stresin olumsuz etkilerinin azaltılmasında büyük yardım sağlamaktadır. 8. Sosyal, Kültürel, Sportif Etkinliklere Katılma* Stresle başa çıkmada önemli bir konu da, stres içindeki bireylerin iş dışındaki boş zamanlarını geçirme ve bu zamanlarda gösterdikleri etkinliklerdir. Boş zamanı değerlendirme, bireyin özbenliğine uygun ve yapmaktan zevk aldığı toplumsal, kültürel ve sportif etkinliklere katılarak, kişinin günlük yaşamının sıkıcılığından kurtulması ve insanlarla etkileşerek toplumsal bir kişilik kazanması olarak açıklanmaktadır . Sinema, tiyatro, opera , sergiler, spor karşılaşmaları gibi etkinliklere katılmak ve izlemek, izleyicide bazı duyguları uyandırmak ve harcatmak yolu ile bireyleri daha rahat ve psikolojik yönden sağlıklı kılar. Ayrıca hobilerle uğraşmak, bireylere boş zamanda değişik bir işle uğraşmak, zevk almayı ve gevşemeyi yaşamak, başarmak ve kendini anlatmak gibi çok önemli yararlar sağlar. 9. Masaj* Masaj, stres tepkisinin yavaşlatılması ve önlenmesinde birçok açılardan yarar sağlar. Masaj, kasların gevşemesine yardım eder ve masaj sırasında bütün vücuda kaygıyı azaltan, düşünmekten çok hissetmeye olanak tanıyan tatlı bir rahatlama duygusu yayılır. Böylece bilinçli yapılan bir masaj, bireyi stresin kargaşasından uzaklaştırarak, sağlıklı bir dinlenme olanağı sağlar. 10. Dua ve İbadet* Yüzyıllardır dua, gerilimle başetmek için kullanılmıştır. Dua sırasında tekrarlanan ayetler, meditasyonda olduğu gibi odaklaşmayı sağlayarak, bireyin gevşemesini sağlayabilir.Dua etmek bireyin ümit ve iyimserliğini de yükseltebilir . 11. Zaman Yönetimi* Zaman yönetiminin amacı, zamanı gereksinim ve istekleri karşılayabilecek biçimde kontrol altında tutabilmektir. Zaman yönetiminde , amaç saptamak, amaca ulaşmak için planlama yapmak, planı uygulamaya hemen başlamak , bitiş zamanını saptamak ve son olarak amaca ulaşana kadar çalışmaya devam etmek gerekir. Zaman baskısının yarattığı stresle başa çıkmada zamanı iyi yönetmek en uygun yoldur *(Pehlivan, 1998, s.25) 12. Stres Planı Kişinin üç dört hafta boyunca başından geçen olayları ayrıntılı bir şekilde kaydedip, bunlardan hangilerinin onu hüsrana uğrattığı, duygularını ve davranışlarını alt üst ettiği ve rahatsız ettiğinin araştırılmasıdır. Bundan sonra kişi bu olaylarla ilgili olarak bir planlama yapabilir. Bu olayları ortaya çıkaracak stres kaynakları araştırılır ve öğrenilir. Böylece kişi bu olaylara karşı davranışlarını yeniden programlayacaktır. Bu ise, stresin azaltılması ya da ortadan kaldırılması demektir. (Artan, 1985, 147) 13. Hayal Kurma Görüntülü hayal kurma iyileşmek için çok etkili bir yöntemdir. (Rowshan,1998, s:59) 14. Olaylara Bakış Açısı Olaylara bakış açısını olumlu yönde değiştirmek, duruma olan reaksiyonu da değiştirir. (Rowshan,1998, s:71) 15. Mizah, Komiklik ve Gülmek Mizahın kan basıncını düşürüp endorfin hormonunun açığa çıkmasını sağladığını belirtiliyor. Endorfinler beyine etki ederek kişinin kendisini mutlu hissetmesini sağlıyor. Gülmek ayrıca, dolaşımı düzenliyor, kalbi, sinir ve bağışıklık sistemini güçlendiriyor. Ayrıca direk olarak bir kişiye gülmüyorsanız kimseye bir zarar vermiyor. (Rowshan,1998, s:78) §Klarreich, stresle etkili bir şekilde başedebilmek için kullanılabilecek 5 adımı şöyle özetlemiştir: 1.Stop! Durun’ : Strese girdiğiniz an, yaptığınız her işi bırakın. 2.Gevşeyin : Zihniniz dağınık ve dalgın olmamalıdır. 3.Düşünün : Strese neden olan mantıksız fikirleri belirleyin. 4.Karşı- düşünün:Bu mantıksız fikirlere karşı çıkın. Onları yerine daha gerçekçi şeyler düşünün. 5.Riske girin : Eski davranış alışkanlıklarınızı kırın. Yeni bir şeyler deneyin. (Şimşek ve diğerleri, 2001, s:232) §Psikiyatrist Dr. Osman Abalı ise, stresi azaltma yollarını şöyle açıklamıştır: " .Kendinize dinlenmek için zaman ayırın,
.Temiz havada yürüyün,
.Sevdiğiniz bir arkadaşınızla sohbet edin, sevdiğiniz müziği dinleyin,
.Hayatınızda iyi iden şeyleri gözünüzün önüne getirin,
.Fiziksel aktivitede bulunurken kaslarınızı gevşetin,
.Gerekli miktarda uyumayı ihmal etmeyin,
.İşinizdeki konuları eve taşımayın,
.Yapamayacağınız şeyler için söz vermeyin,
.Eve geldiğinizde bir duş alıp rahatlayın,
.Bir arkadaşınızla oturup birf incan kahve için ancak aşırı miktarda çay, kahve içmeyin,
.Bir kişi hakkında karar verirken iyi yönlerini düşünün,
.Güler yüzle davranmayı unutmayın,
.Karamsarlık yerine olaylara olumlu bakmayı öğrenin ve bazı şeyleri zamana bırakın,
.Kendinize ve başkalarına karşı suçlayıcı ve yargılayıcı olmayın,
.Hayatın günlük akışında sizi rahatlatacak bir şeyler okumayı unutmayın,
.Sinirlenmenin ve telaşlanmanın hiçbir yeşi halletmeyeceğini unutmayın,
.Gerektiğinde başkalarından yardım almayı unutmayın."( http://www.e-bio.org/szf.htm) C. STRESLE BAŞETMEDE ETKİLİ BİR YÖNTEM: “KENDİ KENDİNE OLUMLU DİYALOG” 1. Stres yaratan bir problemle karşı karşıya olduğumuzda, problemin çözümüne geçmeden önce, kendimizi cesaretlendirelim;
"Dünyanın sonu değil ya!" "Her inişin bir çıkışı vardır." gibi cümleler buna yardımcı olabilir. 2. Problem çözümünde izleyeceğimiz yol; a. Problemi saptama,
b. Seçenekleri gözden geçirme,
c. Bir çözüm yöntemini seçme,
d. Eyleme geçme,
e. Sonuçları değerlendirme. Problemin çözümüne geçmeden, bazı sorulara yanıt aramak çözümde yardımcı olabilir. Kesin yanıtlarını, "problem saptama" aşamasında vermemizde yarar olan bazı soruları da kapsayan bir ön değerlendirme yapalım. Aşağıdaki sorular üzerinde düşünelim; Bu konuda, beni özellikle rahatsız eden ne?
Bu neden bir problem?
Ben bu probleme kendim, nasıl bir katkıda bulundum?
Diğer kişiler nasıl bir katkıda bulundular?
Problem daha büyümeden, yapabileceğim bir şey var mı?
Başa çıkabilmek için nasıl bir plan geliştirebilirim?
Olabilecek en kötü şey nedir? Gerçekten o kadar kötü olabilir mi? a. Problemi Saptama Problemin ne olduğunu açıkça ortaya koyalım, belirginleştirelim. Problemi küçük parçalara ayırmak işe yarayabilir. Bunun için şu sorulara yanıt bulmaya çalışalım; Bu durum neden bir problem oldu?
Bu, yalnızca benim açımdan mı problem, yoksa başkaları da bunu böyle mi görüyor?
Benim bir katkım var mı?
Katkısı olabilecek başka şeyler ya da kişiler var mı?
Nasıl bir sonuç elde etmek istiyorum?
Problem ideal bir şekilde çözülebilse, neler olmasını isterdim?
Karşımdaki(leri)nin güvence vermesi, ideal çözüm mü?
Karşımdaki(leri)nin tavrındaki değişme benim stresimi hafifletecek tek şey mi? b. Seçenekleri Gözden Geçirme Çözüm için olabildiğince çok seçenek bulalım, komik ve saçma bile olsa tüm seçenekleri önümüze serip, gözden geçirelim. Liste yapmak yararlı olabilir; listenin içine sadece yapacaklarımızı değil, aklımıza gelen herşeyi yazalım. Böylece yaratıcılığımızı, klişeleşmiş tepki örüntülerinden kurtarabiliriz. Herkesin listesinde bulunması gereken ve değişmeyen iki seçenek; stresli durum ya da durumlardan kaçmak ya da yok saymak,
asıl problemi bir yana bırakarak, problemin yaşattığı duygular üzerinde yoğunlaşmak. Bu iki seçeneğin hiçbirini seçmeyebiliriz. Ama, stresi kendi beklentilerimiz, bakış açımız ya da tepkilerimizi değiştirerek azaltabileceğimizi vaya stresin kaynağından uzaklaşmayı seçebileceğimizi unutmayalım. Bunlar normal tepkiler! c. Bir Çözüm Yöntemini Seçme Listeyi inceleyip, birbiriyle uzlaşan çözümler aramaya ve seçeneklerin bazılarını birleştirmeye çalışmak ve bir eylem planı çizmek yararlıdır. d. Eyleme Geçme Planı uygulamadan önce, bunu nasıl yapacağımızı bilmek çok önemlidir. İsteğimize ulaşmak için ne yapmamız gerektiğini, ne tür kaynaklara gereksinimimiz olabileceğini, zaman sınırımızın ne olduğunu ve sorunumuzla ilgili olarak her ne yapmaya karar vermişsek, bunları gerçekten yapabilmek için daha hangi bilgileri istediğimizi belirleyerek, bunları planımızın içine yerleştirelim. Bu aşamada kendimizi, güçlendirmek adına, biraz şımartmamızda ne sakınca olabilir?! Planımızı uygulamak adına kendimizi cesaretlendirmemizin yararı olabilir. Vazgeçmek ve yarım bırakmak yerine, stres düzeyimizin yükseldiğini farkettiğimizde, kendimize aşağıdakiler içinden uygun olan birini seçerek söyleyebiliriz. Bunlar dışında, duruma özgü güçlendirici ve sakinleştirici yeni cümleleri kendimiz üretebilir ve kullanabiliriz; Hemen sonuca gitmek doğru değil.
Eğer kaslarımı biraz gevşetebilirsem, kendimi daha sakin hissedebileceğim.
Çok rahatsızım ama bu, dünyanın sonu değil. Bunu da atlatırım!
Kızmak, işleri daha da berbat edebilir.
Elimden geldiğince sakin olmalıyım.
Onun (onların) beni hiçe saymasına izin vermeyeceğim. Ama kendimi de kaybetmeyeceğim. e. Sonuçları Değerlendirme Eylem planında, sonuçların değerlendirileceği zamanı belirlemek çok önemlidir. Uygulamaya çalıştığımız çözüm yollarının, iyi işleyip işlemediğini kontrol etmek iyi olur. O tarihe kadar sorun ortadan kalkmamış olabilir, asla da yok olmayabilir. Ancak, sorun üzerinde çalışmaya başladığımızdan bu yana, yaşadığımız sıkıntıda bir değişme olup olmadığına bakabiliriz. Aşağıdaki sorulara yanıt arayarak, geldiğimiz noktayı değerlendirebiliriz; Eskiye göre kıyaslandığında, bu sorun şu sıralarda zamanımızın, enerjimizin, dikkatimizin ne kadarını alıyor?
Son zamanlarda durumumuzdan daha mı hoşnutuz?
Gerginliğimiz biraz olsun azaldı mı? Bu üç sorunun ikisine yanıtımız "evet" ise, yöntemimiz işliyor demektir, devam edebiliriz. Yanıtlarımızın ikisi "hayır" ise; listedeki seçeneklerimize yeniden göz atıp, hala elimizde varolanlardan yenilerini deneyebiliriz. Ya da geriye dönüp, başa çıkmaya çalıştığımız stresin ana kaynağını doğru belirleyip belirlemediğimize bakabiliriz. 3. Yöntemimiz iyi gidiyorsa, kendimizi ödüllendirmeyi hakettik! Aşağıdakilerden uygun olanı ya da kendimiz için belirleyeceğimiz ödül cümlelerini kendimize söylemekten çekinmeyelim; Bu problemden bir şeyler öğrenebilir, bir dahaki sefere daha iyi sonuçlar alabilirim.
Gerçekten çok öfkeliydim ama duygularımı kontrol altında tutmayı başardım.
Aferin bana! (http://www.geocities.com/Heartland/Estates/3026/stres.htm) STRESLE İLGİLİ YAPILAN ARAŞTIRMALAR A. STRESLE BAŞA ÇIKMA İLE İLGİLİ YURT DIŞINDA YAPILMIŞ ARAŞTIRMALAR Bu bölümde yanlızca stresle ilişkili ve önemli olduğu düşünülen birkaç araştırmaya yer verilmiştir: §Canon 1909’da, günümüzde hala geçerliliğini koruyan, stres yapıcılar karşısında, organizmanın gösterdiği dengeleyici tepkileri ele almış, bu tepkileri “savaş veya kaç” deyimiyle belirtmiştir.Burada sözü edilen stres yapıcılar, aşırı sıcak veya soğuk, gürültü, açlık, acı ya da duygusal bir heyecan olabilir. Kişinin bunların zararlı etkisinden kurtulması için, vücudun eloktro kimyasal sistemlerinin harekete geçmesi gerekir. Bu hareketliliğe “savaş ya da kaç tepkisi” denmektedir. (Artan, 1985, s. 30) §Roy Grinker ve John Spiegel adındaki iki Amerikalı psikiyatrist ise, stresin kişilik özellikleri ile olan ilişkisi üzerinde durmuşlardır. Bu konudaki ilk araştırmaları 2. Dünya Savaşı sırasında Avrupa cephesinde çalışan pilotlar üzerinde yaptıkları klinik gözlemlerdir. Bu araştırmaları sırasında stres düzeylerini yüksek buldukları kişilerin, geçmişteki birikimleri ve kişilik özellikleri gibi konuları da gözlemlemişlerdir. Araştırmalarının sonucunda, stresten etkilenen kişilerde ortaya çıkan arazların kişisel özelliklerine göre, herkeste farklı bir biçimde oluştuğu ortaya konulmaktadır. (Artan, 1985, s. 31) §Başa çıkma stratejilerinde cinsiyetler arası farklılaşmaların test edildiği bir çalışmada (Ptacek ve arkadaşları, 1992), bir grup üniversite öğrencisinden ardarda 21 gün boyunca gün içinde kendileri için en stres verici olayı hatırlamaları; olayı nasıl değerlendirdiklerini, hangi başa çıkma stratejilerini kullandıklarını ve bunların etkili olup olmadığına ilişkin algılarını, bu stratejileri hangi sıralada kullandıklarını belirtmeleri istenmiştir. Araştırma sonucunda ortaya çıkan cinsiyet farklılıkları, erkeklerin problem odaklı, kadınların ise, destek arama ve duygusal odaklı stratejilere daha yoğun bir biçimde yöneldiklerini öngören sosyalleşme hipotezi ile tutarlı bulunmuştur. (Akbağ, 2000, s. 54) §Scheir ve Carver (1987)’in yaptıkları araştırmanın sonuçları, iyimser bir yaşam yönelimine sahip bireylerin karşılaştıkları çeşitli durumlarda olumlu sonuçlar elde etmeye yönelik genellenmiş bir beklentiye sahip olduklarına işaret etmektedir. Bu bireyler stres yaratan durumlarla karşı karşıya kaldıklarında güven duygularını kaybetmemekte, problemlerinin çözümleneceği yönündeki olumlu beklentilerine bağlı olarak, sürekli çaba göstererek başa çıkmada daha aktif ve problem çözmeye yönelik davranmaktadırlar. (Akbağ, 2000, s. 54) §Neil Miller, çalışmaları sonucundastresin fiziksel etkilerini azaltabilmenin kısmen de olsa olanaklı olduğunu açıklamıştır. Ortaya koyduğu “stresle başa çıkma” (coping with stress) yöntemini, yaptığı deneylerle açıklamıştır. Bu deneylerde tekrarlanmış elektrik şoklarıyla karşı karşıya kalan iki grup kobay kullanılmıştır. Birinci gruba, şokları kontrol edebilme yöntemleri öğretilmiştir. İkinci grup ise böyle bir şeyden habersizdir. İki gruba da aynı şokları uygulamıştır. Ancak deneyler sonucunda, ikinci grupta bulunan hayvanlarda, birinci gruba göre daha fazla mide rahatsızlıklarının ortaya çıktığı gözlenmiştir. Miller, hayvanlarla yaptığı laboratuar çalışmalarının sonucunda, böyle bir durumun insanlar için de söz konusu olabileceğini öne sürmüştür. Başka bir deyişle, durumu kontrol edebilen veya olaylarla ilgili bilgileri önceden alabilen kişilerde stres düzeyi düşük olabilir. (Artan, 1985, s. 37) §Richard Lazarus (Berkeley Üniversitesi Profesörlerinden,1979), stresle başetme konusuna bir başka görüş açısıyla yaklaşmış ve “stres durumları karşısında, kişinin davranımı, onun genel tutumuna göre değişecektir.” demiştir. Bu konuyu kendi çalışmaları sırasında, huzur evine nakledilen yaşlı hastaları gözlemlerken ortaya çıkarmıştır. Olaylar karşısında genel tutumu sessiz kalmak olan kişilerin, olaylardan daha çabuk etkilenip depresyona girdikleri ve bunların benzer veya aynı olaylara kızıp bağıran kişilerden daha az yaşadıkları görülmüştür. Aynı şekilde bu yaşlı kişilerden bazıları, yeni yerleriyle ilgili bir takım olumlu düşünceler geliştirerek buraya daha kolay bir uyum sağlamışlardır. (Artan, 1985, s. 37) B. STRESLE BAŞA ÇIKMA İLE İLGİLİ TÜRKİYE’DE YAPILMIŞ ARAŞTIRMALARDAN BAZILARI ¦1. Araştırma: (Doktora Tezi) “Stresle başa çıkma tarzlarının üniveriste öğrencilerinde olumsuz otomatik düşünceler, transaksiyonel analiz ego durumları ve bazı değişkenler açısından incelenmesi.” Hazırlayan: Müge Akbağ Danışman: Prof. Dr. Adnan Kulaksızoğlu Yapıldığı yer ve tarih: İstanbul, 2000 Üniversite ve Enstitü: Marmara üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü Bölüm: Eğitim Bilimleri Anabilim Dalı. Bu araştırmanın amacı, üniversite öğrencilerinin stresle başa çıkma tarzları ile sahip oldukları olumsuz otomatik düşünce düzeyleri ve ego durumları arasındaki ilişkiyi sınamaktır. Diğer taraftan; cinsiyet, sınıf düzeyi, gelir düzeyi, anne ve babanın eğitim düzeyi, algılanan ebeveyn tutumu gibi değişkenlerin öğrencilerin stresle başa çıkma tarzları, olumsuz otomatik düşünce düzeyleri ve ego durumları ile ilişkili olup olmadığı da incelenmiştir. Öğrencilerin stresle başa çıkma tarzları ile olumsuz otomatik düşünce düzeyleri arasında anlamlı ilişkiler olduğu tespit edilmiştir. Olumsuz otomatik düşünce düzeyi arttıkça, stresle başa çıkma tarzlarından kendine güvenli yaklaşım, iyimser yaklaşım ve sosyal destek arama davranışının azaldığı, çaresiz ve boyun eğici yaklaşımın arttığı saptanmıştır. Ego durumları ile stresle başa çıkma tarzları arasındaki ilişkiye bakıldığında; kendine güvenli yaklaşım, iyimser yaklaşım ve sosyal destek arama davranışı arttıkça Eleştirel Ebeveyn ve Uyumlu Çocuk ego durumu puanlarının azaldığı, buna karşın Koruyucu Ebeveyn, Yetişkin ve Doğal Çocuk ego durumu puanlarının arttığı görülmüştür. Diğer taraftan, öğrencilerin, stresle başa çıkma tarzlarından iyimser yaklaşım, çaresiz yaklaşım ve sosyal desteğe başvurma davranışı cinsiyet değişkeninden etkilenmektedir. İyimser yaklaşım en çok erkek öğrenciler tarafından tercih edilirken; çaresiz yaklaşım ve sosyal desteğe başvurma en çok kız öğrenciler tarafından tercih edilmektedir. Sınıf düzeyinin stresle başa çıkma tarzları üzerinde etkili bir değişken olduğu saptanmıştır. Kendine güvenli yaklaşım, çaresiz yaklaşım, boyun eğici yaklaşım ve sosyal desteğe başvurma gelir düzeyi değişkeninden etkilenmektedir. Annenin eğitim düzeyine göre, kendine güvenli yaklaşım, çaresiz yaklaşım, boyun eğici yaklaşım ve sosyal desteğe başvurma puanlarında anlamlı bir farklılaşma bulunurken; babanın eğitim düzeyi açısından sadece kendine güvenli yaklaşım ve boyun eğici yaklaşım puanlarında farklılaşma kaydedilmiştir. Algılanan ebeveyn tutumunun da stresle başa çıkma tarzları üzerinde etkili bir değişken olduğu tespit edilmiştir. ¦2. Araştırma Yüksek Lisans Tezi) “Deprem bölgesinde yaşayan ilköğretim birinci kademe öğretmenlerinin stres ile başaçıkma yolları” (Sakarya ili Örneği) Hazırlayan: Elif Karaağaç Çoruhlu Danışman: Prof. Dr. Betül Aydın Yapıldığı yer ve tarih: İstanbul, 2001 Üniversite ve Enstitü: Marmara üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü Bölüm: Eğitim Bilimleri Anabilim Dalı, Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Bilim Dalı. Özet
Bu araştırmanın amacı, deprem bölgesinde yaşayan ilköğretim birinci kademe öğretmenlerinin, deprem sonrası uzun dönemdeki stres tepkileri ile başaçıkma yollarının incelenmesidir. Cinsiyetin, medeni durumun, okulun bulunduğu bölgenin (köy/merkez), deprem sonrası psikolojik destek alıp/almamasının,olası bir depreme karşı çalışılan okulun güven telkin edip/etmemesinin deprem anında deprem bölgesinde bulunup/bulunmamanın, depremde fiziksel yaralanma olup/olmamasının, depremde aile ya da yakın akraba kaybı olup/olmamasının, deprem sonrası barınılan yerin, durumluk ve sürekli kaygının stresle başaçıkma stratejilerini yordamdaki rolleri incelenmiştir.
Ayrıca çalışılan okulun bulunduğu bölgenin (köy/merkez), medeni durumun, olası bir depreme karşı çalışılan okulun güven telkin edip/etmemesinin durumluk ve sürekli kaygıyı yordamdaki rolleri de incelenmiştir.
İlişkisel tarama modeline dayalı olan bu araştırma 17 Ağustos Marmara Depremi'nden 20 ay, 12 Kasım Düzce Depremi'nden 18 ay sonra gerçekleştirilmiştir.
Araştırmanın evrenini, 2000-2001 eğitim-öğretim yılında Sakarya ili Akyazı ve Hendek ilçelerinin merkez ve köy okullarında çalışan ilköğretim birinci kademe öğretmenleri oluşturmaktadır. Araştırmanın örneklemini ise random olarak seçilmiş toplam 200 ilköğretim birinci kademe öğretmeni oluşturmaktadır. Üç bölümden oluşan anket, araştırmacı tarafından çalışmaya katılan öğretmenlere bireysel olarak uygulanmıştır. Öğretmenlerdeki durumluk ve sürekli kaygıyı belirlemek için Durumluk ve Sürekli Kaysı Envanteri (State - Trait Anixiety Inventery) deprem sonrasında yaşanılan stres ile başaçıkma yollarını belirlemek üzere Stresle Başaçıkma Yolları Ölçeği (Ways of Coping Questionnaire,WCQ)kullanılmıştır.
Toplanan veriler Student - t testi, Pearson Çarpım Momentler Korelasyonu tekniği, Leneer ve Çoklu Regresyon Analizi kullanılarak çözümlenmiş ve bu çözümlemelerden yararlanılarak yorumlanmıştır.
Araştırmanın bulgularına göre, çalışma kapsamına alınan kadın öğretmenlerin en fazla kullandıklarını belirttikleri stratejiler kaderci yaklaşım ve çaresiz yaklaşımdır. Kadın öğretmenler en yüksek ortalama puanı kaderci yaklaşımdan alırken, erkek öğretmenler en yüksek ortalama puanı problem çözme/iyimser yaklaşımdan almışlardır.
Görev yaptıkları okulun olası depremlere karşı güvenilir olmadığına inanan öğretmenlerin çaresiz yaklaşımı, depremde aile yada yakın akrabasını kaybeden öğretmenlerin ise problem çözme yaklaşımını en fazla kullandıkları belirlenmiştir.
Öğretmenlerin stresle başaçıkma stratejileri ile Durumluk ve Sürekli Kaygı puanları arasındaki ilişkiye bakıldığında, Durumluk ve Sürekli Kaygı ile duygulara yönelik başaçıkma stratejileri arasında anlamlı ilişki olduğu bulunmuştur.
Evli olmanın, görev yapılan okulun merkezde olmasının ve görev yapılan okulun olası depremlere karşı güvensiz olarak değerlendirilmesinin; durumluk kaygıyı,ayrıca görev yapılan okulun merkezde bulunmasının sürekli kaygıyı arttırdığı belirlenmiştir. ¦3. Araştırma: (Doktora Tezi) “Örgütsel stres kaynakları ve yöneticiler üzerinde bir uygulama” Hazırlayan: İnci Artan Yapıldığı yer ve tarih: İstanbul, 1985 Üniversite ve Enstitü: Marmara üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Araştırmada, günümüz Türkiye’sinde endüstri toplumun yaşam tarzını benimseyen insanlarda, örgütsel stres kaynaklarının etkileri araştırılmıştır. Anket yöntemiyle ve yüzyüze görüşme yoluyla elde edilen veriler, istatistiki yöntemlerle değerlendirilerek, stresin etki ve sonuçları belirlenmeye çalışılmıştır. Araştırma kapsamına alınan yöneticilerde, stres kaynakları önem derecesine göre sıralandığında, “mesleki gelişim”den ve “rolden” kaynaklanan stres yapıcılar üst sıraları almaktadır. Stres düzeyi ve rahatsızlık durumu da aynı doğrultudadır. Bu da yöneticilerin, mesleki ilerleme konusunda tedirgin ve şüpheci olduklarını ortaya çıkarmıştır. “Örgütsel ilişkilerden kaynaklanan stres yapıcılar” her üç düzey yöneticide de en alt sırayı almıştır. Böylece toplumumuzdaki insan ilişkilerinin sağlamlığı ve kişilerin birbirlerine olan karşılıklı saygı bağlarının kuvvetliliği ortaya çıkmaktadır. Bu konu da stresi azaltıcı en önemli etkenlerden biridir. Çünkü çevresiyle iyi ilişkiler sürdüren kişiler daha az stres içine girerler. Gerek ortalama puanlar, gerekse ham puanlar incelendiği zaman, üst düzey yöneticilerinin diğer iki düzey yöneticilerinden, anlamlı bir şekilde düşük puanlar aldıkları görülmüştür. Üst düzey yöneticileri, örgütsel stres kaynaklarını, gerçekten stres yaratan bir durum olarak görmemektedirler. Alt ve orta düzey yöneticileri birbirlerinden anlamlı farklara sahip olmayan puanlar almışlardır. Ancak ham puanlar incelendiği zaman, en yüksek stres ve rahatsızlık puanlarının, orta düzey yöneticilerince alındığı görülmüştür. Çünkü orta düzey yöneticileri hem üstünde hem de altında yönetici bulunan kişilerdir. Her iki gruba karşı sorumlu olmak, stres düzeyini yükselten en önemli nedenlerden biridir. Mesleki ilerleme konusu da bu yöneticiler için önemli bir sorundur. Alt düzey yöneticileri, genelde en fazla “rolden kaynaklanan stres yapıcılarından” etkilenmektedirler. Ancak hem ham puanlar, hem de ortalamalar incelendiğinde alt düzey yöneticilerinin, orta düzey yöneticilerinden çok az farklarla düşük puanlar aldıkları görülmüştür. Her üç düzey yöneticide de stres ile rahatsızlık arasında kuvvetli ilişkiler bulunmuştur. Ortalamalar, her üç yönetici grubu için genel bir fikir verebilecek durumdadır. Ancak ham puanlara bakıldığında, her grup içinde bireysel farklılıkların bulunduğu göze çarpmaktadır. Şöyle ki grup ortalaması yüksek de olsa, düşük de olsa, her grup içinde çok düşük puanlar alan kişiler bulunduğu gibi, çok yüksek puan alanlar da vardır. Bunun en önemli nedenlerinden biri, stres kaynaklarının kişi üzerindeki etkisinin, kişiden kişiye, hatta zaman içinde aynı kişide bile farklılıklar göstermesidir. ¦4. Araştırma: (Yüksek Lisans Tezi) “Bir metal fabrikasında çalışan işçiler üzerinde stres- özsaygı- verimlilik ilişkisinin incelenmesi” Hazırlayan: Tolga Gümüşay Danışman: Suna Tevrüz Yapıldığı yer ve tarih: İstanbul, 1997 Üniversite ve Enstitü: Marmara üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Bölüm: İngilizce İşletme Anabilim Dalı, Organizational Behavior Bilim Dalı. Özet Bir metal fabrikasında çalışan işçiler üzerinde gerçekleştirilen araştırmada, işçilerin stres düzeyleri, verimlilikleri ve özsaygı seviyeleri ölçülmüştür. Stres sonuçlarını açıklayan üç faktör; “kaygı”, “fiziksel stres rahatsızlıkları”, “işten soğuma ve umutsuzluk” olarak saptanmıştır. İşçilerin yaşadığı en büyük stres sonucu fiziksel stres rahatsızlıklarıdır. Stresin verimlilik üzerindeki etkisinin oldukça düşük olduğu tespit edilirken, verimlilikle ilişkisi en yüksek stres faktörünün kaygı olduğu tespit edilmiştir. Yetersizlik duygusu ve iş kaybetme korkusunu ifade eden “kaygı” yükseldikçe, verim düşmektedir. Özsaygının, stresin verimlilik üzerindeki etkisini değiştirmediği görülmüştür. Araştırmada elde edilen en güçlü ilişki, özsaygı ile kaygı arasındadır. Bulgular, özsaygısı düşük işçilerin yaşadığı kaygının; özsaygısı yüksek işçilerin, yaşadığı kaygı seviyesinden daha yüksek olduğunu göstermektedir. Araştırma, kadın işçilerin özsaygı seviyelerinin erkeklerden daha yüksek; kaygılarınınsa daha düşük olduğunu ortaya koymuştur. ¦5. Araştırma: (Yüksek Lisans Tezi) “İstanbul Telefon Başmüdürlüğünde Çalışan Telefon Operatörlerinin Stres-iş doyumu ilişkisinin incelenmesi” Hazırlayan: Aslı Küçükaslan Danışman: Doç. Dr. Handan Kepir Sinangil Yapıldığı yer ve tarih: İstanbul, 1994 Üniversite ve Enstitü: Marmara üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Bölüm: Örgütsel Davranış Anabilim Dalı. Araştırmanın amacı, telefon santrallerinde çalışan elemanlarının iş ortamında, hangi faktörlerin strese yol açtığını, operatörlerin iş doyumunu nasıl etkilediğini ve bu durumun operatörler üzerindeki etkilerinin incelenmesidir. Bu amaç doğrultusunda İstanbul Telefon Başmüdürlüğünde iki ay süre ile bir anket çalışması uygulanmış, çalışma ortamı ve operatörler gözlenmiş, kurumun bir senelik geç kalma ve izin kayıtlarının istatistiksel analizi yapılmıştır. Örneklem grubu olarak İstanbul Telefon Başmüdürlüğünde, Bilinmeyen numaralar, çağrı ve arıza departmanlarında çalışan telefon operatörleri seçilmiştir. Örneklem grubuna arıza ve çağrı bölümünde çalışanların tamamı dahil edilmiş olup, bilinmeyen numaralar bölümündekilerden ise (218 kişiden) 50 kişi rastgele seçilerek katılmış, toplam denek sayısı 150 olmuştur. Örneklem grubuna “çalışma sorunları anketi” uygulanmıştır. Anket stres, iş doyumu ve demografik bilgiler olmak üzere üç bölümden oluşmuştur ve araştırmacı tarafından geliştirilmiştir. Ankette yer alan sorular, stres ve iş doyumunun değişik boyutlardan incelenmesine olanak sağlamaktadır. Anket “ana bileşenler” yöntemi ile faktör analizine tabi tutulmuş, stres ölçeğinde, aşırı iş yükü, tükenmişlik, endişe ve rol belirsizliği boyutlarının öne çıktığı görülmüştür. İş doyumu ölçeğinde ise ücret, terfi olanakları, ast-üst ilişkileri, işin yapısı ve işe uygunluk değerlendirmeleri ile ilgili boyutlar ortaya çıkmıştır. Bulguların değerlendirilmesinde, tükenmişlik belirtilerinin operatörler arasında çalıştıkları departmanlara bakılmaksızın çok yüksek düzeyde olduğu belirlenmiştir. Operatörlerin eğitim durumu, medeni halleri, çalışma süreleri, duydukları stresin boyutu üzerinde etki göstermekle beraber, operatörler arasında iş stresi, örgütsel şartların sonucu olarak yaygındır. Önemli bir bulgu ise, Arıza bölümünde çalışan operatörlerin ast- üst ilişkilerini olumlu değerlendirmelerine rağmen, aynı iş ortamında olmalarının bir sonucu olarak, iş ortamında hissettikleri stresin fazla olmasıdır. Özellikle bilinmeyen numaralarda çalışan elemanların yaşları ve çalışma süreleri ile ilgili olarak, iş yükleri de göz önüne alındığında stres düzeylerinin çok yüksek olduğu belirlenmiştir. İncelenen operatörler arasında geç kalma, hastalık nedeni ile ya da doktor görmek için izin alma oranlarının yüksek düzeyde olduğunu göstermiştir. Tükenmişliğin işe karşı olumsuz tavır, geç kalma ve bazı sağlık problemleri olarak gösterdiği dikkate alındığında, bu sonuç operatörler arasındaki iş stresinin bir sonucu olarak görülebilir.” STRESLE BAŞETMEDE KULLANILABİLECEK BİR OYUN İYİ, KÖTÜ VE ÇİRKİN Özet: Katılımcılar stresle başaçıkmanın yapıcı ve yıkıcı yolları arasındaki farkı öğrenmeyi öğrenirler. Süre: 15 dakika Malzeme: Teknikleri izlemek için bir kara tahta, yazı tahtası ya da tepe göz. Nasıl oynayacaksınız: Katılımcılardan stresle başaçıkmak için olabildiğince çok teknik önermelerini isteyin. Önerilen her yeni teknik için gruba “iyi” ya da “kötü” diye bağırmasını söyleyin. Tekniği tahtada uygun sütuna yazın. İyi teknikler yalnızca faydalı olanlardır, kötü teknikler ise, kısa ömürlü yararlar sağlayanlardır; arkasından örneğin organik bozukluk ya da hapis cezası gibi ciddi sorunlar gelen kısa süreli bir mutluluk gibi. Katılımcılardan bu tekniklerin bazılarının ya da hepsinin neden iyi ya da kötü olduklarını söylemelerini isteyin. Sonuçta ortaya çıkan liste şöyle bir şey olabilir: İyi teknikler Kötü teknikler Karından soluma Aşırı yemek yeme Yüzma Aşırı çikolata yeme Koşma Aşırı TV izleme Hızlı bir yürüyüş yapma Sakinleştirici kullanma Gevşetici pozisyonlar bulma Uyuşturucu kullanma Bir yastığı yumruklama Birine bağırma 10dan geriye doğru sayma İşten ayrılma Şimdi gruba sorun: İyi ve kötü teknikler arasındaki fark nedir? Aradaki farkı anlamak neden önemlidir? Neden olabildiğince çok sayıda iyi tekniği öğrenmemiz ve ustalıkla kullanmamız gerekir. (Epstein, 2000, s:24) “Daha mutlu bir yaşam için her gün yemeklerden önce ve sonra gülümseyin.
__________________
Besiktas JK . |