Tekil Mesaj gösterimi
Alt 19-04-2008, 10:34   #1
HandaN
hüngürella
 
HandaN - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Muhalefetin daha önce aklı nerdeydi? Cahit Eroğul

Beşiktaş’ın tam da Del Bosque davasını kaybetmesinin üzerinden 1 ay geçmişken, tam da ligde dördüncülüğe düşüp ufukta İntertoto ihtimali belirmişken, tam da yabancıları baş kaldırıp birer birer tüymenin yollarını ararken, muhalefet ayaklandı, Yıldırım Demirören’e karşı bir cephe kurmanın peşine düştü. Eleştirdikleri şey hep aynı; yanlış transfer politikası, kulübün uçup giden milyon dolarları ve hatada ısrar...
Yıldırım Demirören 4 yıldır bu kulübün başında. Daha son kongrenin üstünden 1 yıl geçti. Muhalefetin bahsettiği hataları her seferinde “tekrarlamayacağız” diye diye yaptılar.
İstikrarsızlığın istikrarı şu tablo:
Del Bosque - Rıza Çalımbay - Jean Tigana - Ertuğrul Sağlam...
4 yılda 40’tan fazla futbolcu alındı, bir o kadarı gönderildi...
Yönetime talip olmak, şartları uyan her kongre üyesinin hakkıdır. Da, son kongrede bu oluşum neredeydi? O zamanlar kulüp yeterince borç içinde değil miydi, o zamanlar her şey güllük gülistanlık mıydı? Transferler “cuk” mu oturuyordu? CAS’a giden davalar, kasaya geri mi dönüyordu?
Hem başarısızlığın faturasını hakem hatalarına kes, hem de “kulüp iyi yönetilmiyor” de... Hangisi doğru? Yoksa hepsi birden mi? Cevap; hepsi birden diyorsanız niye şimdi ayaklandınız. 1 yıl önce kulübün borçlarını karşılayacak paranız mı yoktu, projeniz mi?
Muhalefetin aklı daha önce neredeydi? Değişen ne, sadece bunu anlamış değilim...

ah basına gelenler
Kör talih!
Bundan 10-12 yıl önce... Seyit Kalender bizim Ankara muhabirimiz... Ankaralı fanatik bir bayan, sürekli büroyu arayarak Seyit’le akşama kadar futbol muhabbeti yapıyor. Seyit bıkmış, başından nasıl savacağını bilemiyor. Kız doğuştan görme özürlü olduğu için de tersleyip sohbeti kesemiyor.
O hafta Ankara’da Ankaragücü-Beşiktaş maçı var... Seyit’in telefonu çalıyor, yine o kız... Bir-iki “İyidir ne olsun işte, koşturup duruyoruz” muhabbetinin ardından kız aniden, “Beni de maça götürsene” diyor...
Seyit, “N’apacaksın sen maçta yaa” diye geveliyor. Ama kız ısrarlı, “Bir maçın havasını yaşamak istiyorum, taraftarın tezahüratlarını duymak istiyorum” deyince bizimki bombayı patlatıyor;
- Yav kızım ben nasıl uğraşacam orada seninle. Hem televizyon naklen veriyo, otur evinde izle!..

Unutulmaz anılar
Liverpool’un efsane kaptanı Steven Gerrard, geçen yıl çıkardığı ve hayatını anlattığı kitabında Galatasaray’a da özel bir yer ayırmış. Geçtiğimiz gün Fanatik’te de çıktı... İşte Gerrard’ın gözüyle, Galatasaray’ın Liverpool’la 2003’te Amsterdam’da oynayıp 2-1 kazandığı maçta yaşananlar...
“Ve tarih 3 Ağustos 2003... Kendimizi Hollanda’nın Amsterdam Arena Stadı’nda Galatasaray’la oynarken buluyoruz. Bu kesinlikle sezon öncesinde centilmence oynanan bir hazırlık maçı değildi. Bu, gerçek bir savaştı. En ufak bir kıvılcım bile tansiyonu artırıyordu.
Maça yedek kulübesinde başlamıştım. Türkler Michael (Owen) ve Emile’e (Heskey) sert giriyordu. Dayanamıyordum, hocamız Gerard Houlier’e sürekli beni oyuna almasını söylüyordum. Bundan yarım saat sonra (Dk.64) sahadaydım. Harry Kewell’a çok sert bir müdahale yapıldı. Bu tıpkı bir vahşi batı filmi gibiydi. İki taraf arasında savaş devam ediyordu. Benim oyunda olmadığım süreyi telafi etmem gerekiyordu...”
Devamı haftaya...

Unutulmaz sözler...
“Ben rakip takıma karşı değil, yenilme düşüncesine karşı oynuyorum”
(Eric Cantona)

Kompleks işte
Eric Gerets, “G.Saray’ı çalıştırdığım dönemde F.Bahçe’ye iki defa yenildim ve bu, camiada utanç vesilesi olarak kabul edildi. Orada F.Bahçe’yi yendin mi bütün sezonun iyi geçmiş sayılır” demiş...
Orası öyle... Hele de Kadıköy’de yenersen tadından yenmez... Hele bir de sahanın ortasına bayrak dikersen, bir ömür unutulmazsın... Bakınız; “Ulubatlı” Greame Souness...
__________________
Click the image to open in full size.
HandaN Ofline   Alıntı ile Cevapla