Tekil Mesaj gösterimi
Alt 28-04-2008, 15:36   #1
be$ikta$_tek_a$k
Dişi Kartal
 
be$ikta$_tek_a$k - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
bedava bilet ve çarşı

Beşiktaş tribünleri denince ilk akla gelen Çarşı’dır. Geçmiş yıllarda hep küfürle, münferit bir olay olsa da cinayetle bile anılmıştır. Son dönemlerde ise entelektüel havası, yaratıcı tezahüratları, sosyal içerikli pankartları ile.

Çarşı’nın konuşlandığı kapalı tribün aslında kozmopolit bir yapıya sahiptir. Kendi ifadelerine göre anarşisti de oradadır, aşırı tutucusu da ateisti de vardır.

Ayakkabı boyacısı da, simitçisi de Çarşı’dır, doktoru da mühendisi de öğretim üyesi de.

Çarşı her zaman ön plandadır belki ama özellikle kapalıda başka gruplar da yer alır. Önde gelenlerden biri de Karagümrüklüler’dir.

Karagümrüklüler sağcı, Çarşı solcu olarak bilinir. Ama tribünde herkes kardeştir, siyasetin girmesine izin verilmez. Birlik, beraberlik vardır. Orada herkes Beşiktaşlı’dır.

Kısacası Beşiktaş taraftarına göre hepsi Çarşı’dır.

Onlar için “Aslolan hayattır, hayatta Beşiktaş”.

TRİBÜNLER NE DERSE O

BEŞİKTAŞ taraftarı kapalı tribünüyle de numaralı tribünüyle de son yıllarda büyük bir güç oldu, yönetimde de takım üzerinde de baskı kurdu.

Bunun geçmişte çok örnekleri yaşandı. “Ahmet dursun, Seba, gitsin” sesleri aylarca İnönü’yü inletti, en sonunda Süleyman Seba’yı bile koltuğundan etti. Tribünler “Serdar Bilgili” dedi, başkanlığa Bilgili geldi. Sonunda onun da süresi doldu, tribünler bu kez Bilgili’nin ipini çekti. Tribünlerin başkanlığa taşıdığı son isim ise Yıldırım Demirören oldu.

Taraftarlar sadece başkanların gönderilmesinde ya da seçilmesinde rol oynamadı. Sevdikleri, forma aşkı için oynadıklarına inandıkları isimleri bağrına basan tribünler, sevmediklerine ise İnönü’yü adeta dar ettiler. Özellikle son yıllarda futbolcuların takımdan ayrılmasında da etken oldular. Veysel, Adem Dursun, Erman, Youla, Çağdaş’ın taraftar baskısından dolayı kulüple yolları ayrıldı. Peki bugünlere nasıl gelindi, bu ortam nasıl oluştu.

İNDİRİMLİ KOMBİNELER

BU durumun geçmişi Serdar Bilgili dönemine kadar uzanır.

Süleyman Seba başkanlığında kulüple en ufak bir bağı bile olmayan taraftar grupları, Bilgili’nin başkanlık koltuğuna oturmasından sonra iyice güçlenmeye başladı.

Gruplar, Seba’dan bulamadığı desteği Serdar Bilgili ve Yıldırım Demirören’den buldular.

Bu dönemde, her kulüpteki gibi bedava bilet olayı Beşiktaş’ta da hortladı.

Yeri geldi bedava bilet aldılar, yeri geldi indirimli fiyatlarla kombine sahibi oldular.

Deplasmanlara kulübün tuttuğu otobüslerle gittiler. Yurtdışı maçlarında takımın uçağında yer aldılar, kulüp olanaklarıyla otellerde konakladılar.

Hatta ve hatta belki de en önemlisi kulübün kongre üyesi oldular.

Hem de bir bölümü iddialara göre hiçbir ücret ödemeden.

Beşiktaş taraftarı ile kulüp yönetimi arasında öylesine sıkı bir bağ oluşmuştu ki, yine iddialara göre Serdar Bilgili resmi ortamlarda bile bunu dile getiriyordu. Bunun en somut örneği ise şöyle veriliyordu:

Olayların iyice arttığı yıllarda dönemin valisi Beşiktaş, Fenerbahçe ve Galatasaray başkanlarını toplantıya çağırır. Artık bedava bilet dağıtmamalarını, otobüs kaldırmamalarını ister. Aziz Yıldırım ve Özhan Canaydın bu çağrıya uyar. Ancak Serdar Bilgili’nin sözleri şaşırtıcıdır:

“Ben taraftarlarıma söz verdim. Bunu yapamam.”

İşte Beşiktaş yönetimi ile taraftarın iç içe girdiğinin en net göstergesidir bu sözler.

“SATILDIK MI BİZ AĞBİ?”

TABİİ taraftar içinde bu olayları tasvip etmeyen kesim de vardır. Hatta bunlardan birinin tavrı oldukça enteresandır.

Kapalı tribünün müdavimlerinden olan bu isim bir gün maça girer, her maçtaki koltuğuna oturur ve dert yanmaya başlar.

“Süleyman ağbi zamanında maça girmek için bir hafta işte çalışırdık. Nereden çıktı bu bedava biletler. Kendimizi satılmış gibi hissediyorum” der ve tribünü terk eder, maçı da gider kahvede izler.

Serdar Bilgili döneminde filizlenen, büyüyen taraftar grupları Yıldırım Demirören’in başkanlığında ise iyice tavan yapmıştır.

Özellikle kongre üyelerinin sayısı ciddi rakamlara ulaşmıştır.

Yine kapalı tribündekilerin söylediğine göre kendi gruplarının şu anda yüzde 60’ı kongre üyesidir. Kalan yüzde 40 “Bağımsızlıklarını” kaybedecekleri düşüncesiyle kulübe üye olmayı kabul etmez. Ama yüzde 60 büyük bir orandır, dolayısıyla da seçimlerde ciddi rol oynarlar.

Bedava üyeliğin kulüp bünyesinde yarattığı bir sıkıntı da aralarında Fenerbahçeli, Galatasaraylılar’ın bile olmasıdır. Seçim kazanmak uğruna kulübe üye yapılan, Beşiktaş’la ilgisi alakası olmayan bu üyeler yıllardır baş ağrıtır.

Bedava bilet dağıtılmasında ise taraftarların zaman zaman kendi aralarında bile ‘sende var bende yok’ kavgasına tutuştukları olmuştur. Gün gelmiş kapalı - numaralı olarak ikiye bile bölünmüşlerdir. Numaralıdaki kongre üyeleri Çarşı’yı “satılmışlar” diye itham ederken, Çarşı da numaralıyı “seçim akbabaları” olarak nitelendirmiş, tribünlerde kişisel işler bitirmekle suçlamıştır.

Yönetim-taraftar ilişkilerinin bu boyutlarda olmasının getirdiği sıkıntılardan biri de kulüp bünyesindeki çalışanlardır.

Fenerbahçe ve Galatasaray tesislerinde, şirketlerinde yaklaşık 100 personel görev yaparken, Beşiktaş’ta bu rakamın 500 dolayında olduğu iddia edilir. Kulübe getirdiği mali külfet de iyimser rakamlarla 3-5 trilyon.

9 -10 milyar maaşlı müdürler, 20-25 milyar maaşlı çifte görev yapan genel müdürler hep sorun olmuştur.

Başkan da bu konuda da dertlidir, kongre üyelerinin bazıları da.

Ama artık bu iş neredeyse çözülemeyecek bir noktaya gelmiştir.

Öyle ki Başkan Yıldırım Demirören, bu konudan dert yanan, bu kişilerin sözleşmelerinin fesh edilmesini isteyen Beşiktaşlılara “Nasıl yapayım. Hepsi arkadaşım” yanıtını vermiştir.

Çünkü hakikaten arkadaşlarıdır. Çünkü O da tribünden gelme bir Beşiktaşlıdır.

Çarşı’dan inciler

Çarşı, bir ruhtur. New York’ta metro trenine yazılmış siyah beyaz bir grafitidir. Prag’da duvara yazılmış bir yazıdır. Zonguldak’ta maden göçüğünden çıkarıldığında ilk nefeste sorulan ‘maç kaç kaç?’ sorusundadır.

Çarşı, hakeme kızdığında ‘Satanist hakem’ diye bağırıp gündemi takip edenlerdir. ‘Erkek adam renkli takım tutmaz’ deyip alemi dut yemiş bülbüle çevirenlerdir. 2 km. bayrak yapıp dünya rekoru kıran sevgidir.

Çarşı, gırtlağını yırtan solcusudur, sağcısıdır, ateistidir, hacısıdır, Müslümanıdır, Ermenisidir, Yahudisidir, Hristiyanıdır. Çarşı’nın ‘A’sını aykırılığın ve asiliğin ‘A’sıyla yazan, güce tapmayan isyankârlıktır.

Çarşı, Nazım Hikmet’in ‘ASLOLAN HAYATTIR’ını tribünlerin Hacı Babasıyla ‘HAYATTA BEŞİKTAŞ’ diye ölümsüzleştirenlerdir. Mustafa Kemal hariç herkese, hatta kendine de karşı diyen aykırılıktır.

Çarşı, mitinglerde ‘Beşiktaşlıyız, savaşa karşıyız’ tezahüratlarında, tribünde ‘savaşa hayır’ pankartlarında tepkisini koyandır. Çarşı ruhu Beşiktaş’ın uslanmaz asi ruhu, Beşiktaş’ını taparcasına seven çılgın aşığıdır.

Evdeki hesap Çarşı’ya uymaz. Beşiktaşlılık da herkese nasip olmaz.

Biz şövalyeler masasıyız

Ankaralı Ayhan, SARI Murat (Sarı lakabını sarı renginden ötürü sevmiyor), Selim, Onnik toplanıp geldiler röportaj talebimiz üzerine ve “Bugüne kadar basınla görüşmedik. Ama sizi aileden gördüğümüz için görüşmeye razı olduk” dediler. Ve başladık sohbete. İşte bu çok zevkli geçen söyleşiden kısa notlar:

“Biz kozmopolit bir grubuz. Renkli bir mozaiğiz. Aramızda anarşist de var, aşırı tutucu da, ateist de var. Normal koşullarda birbiriyle bir arada olması mümkün olmayan insanlar Beşiktaş sevgisiyle bir araya gelmişler. Aramızda ağabey kardeş ilişkisi var. Küçükler büyükleri dinler. Bugüne kadar hiç kavga etmedik desek yalan olmaz. Bazen aşırı davranışlarla olay çıkaranlar da oluyor ama bunların nedeni aramızdaki anlaşmazlıklar değil, alkolden. Düşünün son 1.5 yıl polis müdahalesi yaşamadık hiç. Tribünde herkes birbirini en az 10 yıldır tanır. 20-30-40 yıldır birlikte olan taraftarlar var.”

“Kapalı tribünde 6000 kişi varsa bunun %60’ı kongre üyesi. %40’ ise üye olmak istemiyor. Kulübe üye olmanın bile bağımsızlıklarını engelleyebileceği görüşüne sahipler.”
__________________

tarafız tarafındayız ÇARŞI DEĞİL BEŞİKTAŞLIYIZ.
be$ikta$_tek_a$k Ofline   Alıntı ile Cevapla