[HandaN]

Pes... Pes... Pes... Beşiktaş’ta, skandalsız bir gün geçmez mi yahu... Burası 105 yıllık bir kulüp...
Burası Baba Hakkıların, Şevket Yorulmazların, Şeref Görkeylerin, Süleyman Sebaların, Şükrü Gülesinlerin, Vedii Tosuncukların yetiştiği, hizmet ettiği, gücüne güç kattığı Beşiktaş...
Burası bakkal dükkanı değil...
Burası, seyircisiyle herkesi kıskandıran, renginin asilliği ile kurulduğu günden beri, ya şampiyonluğa oynamış, ya da adı 3 büyükten aşağıya düşmemiş koca Beşiktaş Kulübü...
Bir iki kişinin, 108 yıllık maziyi hiçe sayıp, işi komediye dönüştürmeye hakkı yok...
Hele dalga geçilen bir kulüp yapmaya hiç hakkı yok...
***
“Gordon’a göre, Maradona aldık”
Bu sözler, her skandal haberin altında ismi olan Sinan Engin’e ait...
Kimin için söylemiş ?
Seric için...
Hani şu Panathinaikos’tan alınıp, hava atılan Hırvat asıllı, Avustralyalı futbolcu var ya...
Peki aşağılanan futbolcu kim ?
Gordon Sciheldenfel...
Daha geçen sezon “defansa müthiş bir adam aldık” diye övünülen Hırvat futbolcu...
Teknik Direktör Ertuğrul Sağlam ve menajer Sinan Engin’in ortaklaşa beğenerek Beşiktaş’a kazandırdıkları ama siyah-beyazlı takıma en ufak bir katkı sağlayamayan Gordon, bu kadar kısa zamanda “tu kaka” mı oldu ?
Alanlar şimdi yine “zeytinyağı” Yugoslav futbolcu ise, orta malı...
Ve sıkılmadan şöyle konuşabiliyorlar:
“Gordon’u gönderir göndermez, Seric’le tekrar anlaşacağız”
Yâni işin Türkçesi; Gordon köle, Seric transfer kerizi...
***
Bunlar, Higuain’i getirdiler “yaramaz” diye kovdular...
Şimdi o Arjantin’de haftanın futbolcusu seçildi daha dün...
Diatta’yı aldılar, o şimdi futbolun beşiği İngiltere’de top koşturuyor...
Burak’ı beğenmediler...
O şimdi F.Bahçe’nin, ileriye dönük yatırımı...
İbrahim Toraman ve Üzülmez’i, silmeyi kafalarına koydular, bir yolunu ve bahanesini bulup, defterlerini dürdüler...
Şimdi affetmek için, onları ekran karşısına çıkarıp, tek tek özür diletiyorlar...
Çünkü defansta sıkıntılar baş gösterdi...
Bilinçsizce söyledikleri sözleri, koyacak çuval arıyorlar...
Fahri Tatan’a yapılanı, dost değil ancak bir düşman düşünür...
Saymakla bitmeyecek kadar fiyasko, yanlışlık, ayıp, vefasızlık...
Bu işin baş aktörleri, konuştukça batıyor, konuştukça taraftarı çileden çıkarıyor, imza attıkları her olay, onlara olan güveni bir timsah dişi gibi koca koca kemiriyor...
***
Şu serzenişlere ve eleştirilere bir göz atın...
Bunlar Beşiktaşlı taraftarların isyanı:
“Beşiktaş’ı bu hallere düşürüp alay konusu yapmaya kimsenin hakkı yok. Biz gerçek taraftarın içi yanıyor. Ama gücümüz yok. Gücü yeten gerçek Beşiktaşlıları göreve davet ediyorum. Lütfen bu gidişe dur deyin. Kemirgenler Beşiktaş’ı yiyip bitiriyor.
Böyle bir rezillik görülmedi... Adam daha lig maçına çıkmadan gönderiliyor, yazıklar olsun...
Bu kadar basiretsiz bir yönetim yoktur... Ertuğrul efendiye söyleyecek bir sözüm yok...O biliyoruz ki hiçbir şeyden anlamıyor.. Şimdi tam bir zavallı oldu”
İmza: Ezel Ebet.
Ve bir başka isyan:
“Arkadaşlar bilmenizi isterim ki; yapılan tüm transferler Sinan Engin’in yakın dostu bir menajerlik bürosunun üstünden yapılmıştır.”
İmza: Orhan F.
***
Daha yüzlercesi...
Hepsinde isyan, hepsinde öfke ve hepsinde bir beceriksizliğe örnek var...
Lig başlamadan beliren bu umutsuzlukta suçlular bir değil, iki değil, üç değil...
Eğer, bu takımın teknik direktörü “İbrahimler kamptan kovulduktan sonra, hayatım boyunca görmediğim futbolcu kaynaşmasına şahit oldum.. Onların kovulmaları takıma yaradı” derse...
Eğer, bu takımın menajeri, gazeteleri ve muhabirleri kafasına göre seçip, özel röportaj izni verirse...
Ve yine bu takımın menajeri, kendisini istemeyen yöneticilere “Karnınızdan konuşmayın, gazete manşetlerinin arkasına saklanmayın” deme cesaretini kendinde görürse...
Eğer, bu takımın iki yöneticisinden birisi, “Bu sene maçlarımız yine İnönü Stadı’nda” derken diğeri “Olimpiyatta oynayacağız” açıklamasını yaparsa...
Eğer, bu takımın en güçlü taraftar grubu bile küstürülüp dağıtılmışsa...
Bu Beşiktaş’ın işi çok zor...
Bu kadar kötü yönetilen, bu kadar saçmalıkların yaşandığı, her kafadan ayrı seslerin çıktığı bu Beşiktaş’a, Allah yardım etsin...
Lig başlar, onunla beraber dağılmalar da başlar...
Çünkü köy, karşımızda...
Kılavuz istemez...