Tekil Mesaj gösterimi
Alt 13-07-2006, 00:19   #3
GoD of WaR
 
GoD of WaR - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

3.BÖLÜM…………………….
Cezayir Bağımsızlığına Karşı Fransa-İsrail İşbirliği

İsrail, 1954 yılındaki ayaklanmadan önce de Cezayir'deki gelişmeleri çok yakından izliyordu. Özellikle MOSSAD, Cezayir'de gelişen bağımsızlık hareketini yakın takibe almıştı. Ayaklanma ile birlikte de İsrail, Fransız sömürge yönetimine aktif destek vermeye başladı. İsrailli askeri uzmanlar, gerilla savaşı konusunda tecrübesiz olan Fransız birliklerine özellikle de gerilla savaşında helikopter kullanımı konusunda eğitim verdiler. S. Steven'in yazdığı The Sypmasters of Israel adlı kitabında bildirdiğine göre, Fransız birliklerini eğitmek için iki İsrailli general Cezayir'e gitmişti. Bu iki general de oldukça tanıdık isimlerdi: İzak Rabin ve Haim Herzog, yani İsrail'in eski başbakanı ve eski cumhurbaşkanı.
Crosbie, The Tacit Alliance adlı kitabında Cezayir ayaklanması boyunca Fransa ve İsrail'in tam bir "ittifak" kurduklarına dikkat çekmiştir.
Ayaklanmanın son dönemlerinde de İsrail'in Fransızlara verdiği büyük destek sürdü. İsrail, Fransızların kurmaya çalıştığı "kontrgerilla" örgütü OAS'ye de büyük yardımlarda bulunmuştu. Hallahmi: "1961 ve 1962'de İsrail'in, Cezayir'de Fransız kontrolü sağlamaya çalışan Fransız yerlilerinin aşırı sağcı örgütü olan Fransız OAS (Organisation de l'Armée Secrét: Gizli Ordu Örgütü) hareketini desteklediğine dair birçok rapor vardır" diyor. Cezayir tam bağımsızlığını kazanıp, Birleşmiş Milletler'e katıldığında da sadece İsrail, Cezayir'in kabulü aleyhinde oy kullanmıştı.
İnsanlar Kitleler Halinde Öldürüldü

Cezayir'de 1 Kasım 1954'te başlayan ayaklanma 19 Mart 1962'de ilan edilen ateşkese kadar devam etti. Yani yaklaşık yedi buçuk yıl. Gün olarak ise toplam 2694 gün. Bu süre içinde bir buçuk milyon Cezayirli şehit edildi. Yani savaş süresince günde ortalama 557 Cezayirli hunharca katledildi. Bu rakam Cezayir'deki Fransız katliamının ne kadar vahşice, ne kadar hunharca olduğunu apaçık bir şekilde gözler önüne sermektedir. Ölü sayısının bu kadar fazla olmasının sebebi yukarıda da ifade ettiğimiz üzere saldırılarda özellikle kalabalık kitlelerin hedef seçilmesiydi.
Tarihi bilgilere göre Cezayir'in bağımsızlık mücadelesi verdiği dönemde nüfusu 8-10 milyon civarındaydı. Buna göre Fransız işgal kuvvetleri ülkedeki nüfusun % 15'ini öldürmüşlerdi. Yani her 6,6 kişiden 1 kişi 7,5 yıl süren bir bağımsızlık savaşı esnasında öldürülmüştü. Bu ise her aileden en az bir kişinin hayatını kaybetmesi anlamına geliyordu. Bu ise apaçık bir soykırım niteliği taşıyordu.
Fransız vahşetinden ülkeye yerleştirilen bazı Fransızlar da nasiplerini almışlardı. Başkent Cezayir'in Babu'l-Oueyd semtine yerleştirilen Fransız kökenliler işgal yönetiminin tutumuna itiraz ettiklerinden ve Cezayir'deki halka Fransa'daki halka tanınan hakların aynısının tanınmasını istediklerinden dolayı işgal kuvvetlerinin hışmına uğradılar. Ünlü general Charles de Gaulle'ün emriyle Babu'l-Oueyd'e giren Fransız işgal kuvvetleri burada ikamet eden birçok Fransızı öldürdüler.
Her Şeye Rağmen İstiklal

Fransız işgal kuvvetlerinin sergilediği onca vahşete rağmen Cezayir halkı istiklalini elde etmekte kararlıydı. Çünkü ölümden kaçarak işgalin gölgesinde yaşamayı kabul etmesi durumunda maruz kaldığı baskı, şiddet ve zilletin artacağını biliyordu. Bu yüzden kararlılıkla direnişini sürdürdü.
Ulusal Kurtuluş Cephesi, 19 Eylül 1958'de Mısır'ın başkenti Kahire'de Ferhad Abbas'ın başkanlığında Geçici Cezayir Hükümeti'ni kurdu. Bu hükümet önce Kahire'de sonra Tunus'ta faaliyetlerini yürüttü. Cezayir halkının bu kararlı mücadelesi dünyada geniş yankı buldu. Bu yüzden Arap ülkelerinin tamamı ve bazı Asya ve Afrika ülkeleri Geçici Cezayir Hükümeti'ni tanıdı. Ancak Batı'da bu hükümeti tanıyan herhangi bir ülke çıkmadı. Fakat bu duruma rağmen Fransa, Cezayir halkının kararlı mücadelesi karşısında çok uzun süre dayanamayacağını anlamaya başlamıştı. Bu yüzden General De Gaulle, Cezayirlilere bazı haklar tanıdı. Ama bu, Cezayir'in tam bağımsız olması için savaşan Ulusal Kurtuluş Ordusu'nu tatmin etmedi. De Gaulle, 16 Eylül 1959'da Birleşmiş Milletler'de yaptığı konuşmada Cezayir halkına kendi geleceğini belirleme hakkı tanınacağını açıkladı. Bu arada Afrika'daki diğer Fransız sömürgeleri de birer birer bağımsızlıklarını elde ediyorlardı. Dolayısıyla Fransa, Cezayir'i daha uzun süre elde tutamayacağını anladı. Dünya kamuoyunda da Fransa'ya karşı ve Cezayir halkının lehine bir hava oluşmuştu. Sonuçta Fransa, 14 Haziran 1960 tarihinde Cezayir bağımsızlık savaşının liderleriyle görüşme masasına oturmaya hazır olduğunu açıklama ihtiyacı duydu. Bu açıklamanın üzerinden 10 gün geçtikten sonra 25 Haziran 1960 tarihinde Fransa'nın Melun şehrinde görüşmeler başlatıldı. Bu görüşmelerden bir sonuç çıkmayınca Cezayir'de yeniden toplu direniş eylemleri gerçekleştirildi. Bunun üzerine Fransa yaklaşık bir yıl sonra 20 Mayıs 1961 tarihinde görüşmeleri tekrar başlattı. Yürütülen görüşmeler 18 Mart 1962'de Evianles-Bains Anlaşması'yla sonuca bağlandı ve Cezayir Ulusal Kurtuluş Cephesi (FLN) 19 Mart 1962'de ateşkes ilan etti. Söz konusu anlaşmaya göre yapılacak bir referandumda halkın onaylaması şartıyla Fransa, Cezayir'in bağımsızlığını tanıyacak ve Messu'l-Kebir'deki deniz üssü haricinde tüm askeri güçlerini üç yıl içinde geri çekecekti. 1 Temmuz 1962'de gerçekleştirilen referandumda halkın % 91'i bağımsızlık lehinde oy kullandı ve böylece Cezayir, resmen bağımsız bir devlet kimliği kazanmış oldu. Bağımsızlık aleyhine oy kullananlar ise Fransa'dan getirtilip bu ülkeye yerleştirilenlerle, onlarla iş birliği içindeki küçük bir azınlıktı.
__________________
fb öfkemsin gs nefretimsin !




GoD of WaR Ofline   Alıntı ile Cevapla