[Gokhan]

Premier Lig, dünya zenginlerinin mücadele alanı olmaya doğru gidiyor. 128 yıllık Manchester City'nin Süleyman El Fahim tarafından satın alınması, futbolda paranın hakimiyetine dair tartışmaları alevlendirdi.


Geçen hafta haber ajanslarına düşen flaş gelişme herkesi şaşırttı. Premier Lig'in yabancı sermayeli ekibi Manchester City, el değiştirmişti.

Kulüp, Taylandlı yatırımcısı Thaksin Shinawatra tarafından Arap işadamlarının oluşturduğu bir gruba satılmıştı. Ancak asıl şaşırtıcı olan, kulübün tam 210 milyon sterlin ödenerek alınışıydı.

Birleşik Arap Emirlikleri'nin Başkenti Abu Dabi'de yaşayan ve serveti 1 trilyon doları bulan kraliyet ailesinin genç üyesi Süleyman El Fahim, "zenginler kulübü" Premier Lig'e, gerçek zenginliğin ne olduğunu göstermeye gidiyordu. Ya da başka bir deyişle 2003 yılından bu yana Chelsea ile istediği futbolcuyu alıp, istediğini gönderen, istediği teknik adamla çalışıp, istemediği teknik adamı yollayan Abramoviç'e bu işin nasıl çılgın boyutlara taşınabileceğini öğretmeye...

Tayland Eski Başbakanı Thaksin Shinawatra'nın, İngiltere'nin köklü kulüplerinden Manchester City'i El Fahim'e satmasıyla, futbol dünyası birçok farklı flaş gelişmeyle karşı karşıya kalacağa benziyordu. Çünkü satışın üzerinden henüz saatler geçmişti ki, Real Madrid'in sorunlu yıldızı Robinho, 42 milyon Euro'ya Ada'nın yolunu tuttu.

Futbolun beşiği İngiltere, futbola giren ve bir anlamda futbola da 'yabancı' ülkelerin yatırımının da beşiği olmuştu. Rus Roman Abramoviç, Taylandlı Thaksin Shinawatra ve Birleşik Amerikalılar Malcom Glazer ve Tom Hicks'den sonra Arap Süleyman El Fahim...

El Fahim'in futbola olan ilgisinin resmiyete ilk dökülüşü aslında İtalyan futbol kulübü Inter ile kurduğu ortaklık ile başlamıştı. Arap iş adamı anavatanında da futbola yatırım yapmış ve Inter'le birlikte Abu Dabi'de bir futbol okulu açmıştı.

Ancak bu son girişimle Süleyman El Fahim'in futbol dünyasındaki etkinliği farklı bir boyut alacak gibi görünüyor. Çünkü Fahim bu işi biraz da adını tüm dünyaya duyurmak için yapıyor. En azından art arda yaptığı açıklamalar futbolseverler arasında bu izlenimi bıraktı.

Dünyanın en zengin adamı, kulübü satın aldıktan sonra yaptığı açıklamada, "Dünyanın en iyi takımını kuracağım. Bu yıl ilk dörde girer, ikinci yıl şampiyon olur, ondan sonraki yıl da Şampiyonlar Ligi'ni kazanırız. Bunları yapmak için de biraz para harcamak lazım. Ortalama değeri 60 milyon dolar olan 18 oyuncuyu kadromuza katmayı düşünüyorum. Abramoviç'i 10'la çarpın, benim elimdeki servete ulaşırsınız" diyordu.

Arap iş adamı bundan sonra İngiliz basınında kendisine 'buldozer' denmesini isterken, Abramoviç de bunun altında kalmayarak maçlara Arap kıyafetleriyle geleceğini söyledi.

Bu gelişmeyle birlikte futbolseverlerin aklına bir çok soru da gelmeye başladı. İngiltere'nin 128 yıllık köklü kulübünün bir Arap Şeyhi'nin eline geçmesi futbol dünyasına nasıl yön vereceği, İngiltere'de 4 büyük kulübün domine ettiği ligin hakimiyetini Manchester City ile kırmak isterken diğer Avrupa kulüplerinin hayatlarını nasıl sürdüreceği ve değerleri 10 milyon dolarları bulan oyunculara karşı nasıl mücadele edileceği yanıtı merakla beklenen sorular arasında yer alıyor.