Tekil Mesaj gösterimi
Alt 18-09-2008, 16:21   #1
semra
ah mine'l-aşk
 
semra - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Smile Evliler okusun, bekarlar ders alsın diye...

Evliler okusun, bekarlar ders alsın diye…


Evlilik, inanmadığım halde içerisinde 17 seneyi bitirdiğim bir kurum benim için. 17 senede (abartmıyorum) 40 çift arkadaşımın son verdiği kurum ayni zamanda da... Evlili ğimin bu kadar uzun sürmesinin gizi belkide kuruma inanmamaktan geçiyor.


Evliliği toplumun dayattığı şekilde yasamamaktan... Nedir bu dayatmalar? Erkeğin muhakkak kadından yasça büyük olması, eğitim seviyesinin erkeğin lehine ya da en azından eşit olması bunların sadece ikisi...


Olmaz, yürümez diyor toplum... Erkek yasça büyük olmalı ki, kadına 'hot' dediğinde oturmalı kadın... Yâda yumuşatıyorlar;
-Efendim kadın erkekten önce çöktüğü için (hani doğum falan) küçük olmalıymış yaşı...


Eğitimde de böyle... Kadının çok okumuşu bilmiş olurmuş, evde kalmakmış layıkı...


EŞİM BENDEN 2 YAS BÜYÜK; ne 'hot' dememe gerek kaldı 17 senede, ne de benden önce çöktü...

Yıllar içinde ben yaş landıkça o gençleşti,


-'Ooo Can bey kapmışınız çıtırı' esprilerine muhatap dahi oldum.


EŞİM 3 ÜNİVERSİTE BİTİRDİ; ben bi taneyi 9 senede bitirdim..


Ne o bana bilmişlik tasladı, ne ben ona ezik baktım... Kulağa gelen müzik tekse de, onu oluşturan notalar farklıdır der Halil Cibran...


Bunu unutmadık biz.


Ben konuşurken o dinledi, ben dinlerken o konuştu 17 sen e.


O öfkeliyken ben, ben öfkeliyken o 'haklisin bitanem...' dedik,
Öfke bitip fırtına durulduğunda ‘ama bir de böyle düşün’ de dedik fikrimizi savunurken.


Farklı insanlar olarak görmedik birbirimizi, ayni amaç için savaşan neferlerdik bu hayatta...


Asla bilmedik ne kadar para kazandığımızı, ortak cüzdanımızdan gerektiği kadar aldık..


Ne kadar çalarsa çalsın masanın üstünde telefon, kim bu saatte arayan karşı cins diye sorgulamadık da ama...


Sevginin en büyük dostuydu bizim için 'güven'... Ve güvenin ardına saklanmış bir 'saygı' vardı daima...


Ne kavgalar, ne badireler atlattık 17 senede...


Eee ülkeler neler gördü, biz çekirdek aile mi sütliman yaşayacaktık...


Bir gün öyle bir girdik ki birbirimize, ben ilk kez odamın dışında yattım bi gece, misafir odasında...


Gece yarısı kapı açıldı esim;


-'Ne yapıyorsun burada?' diye sordu kapının eşiğinden, 'uyuyorum' dedim buz gibi bir sesle... Gitti, gelmesi 1 dakikasını almıştı elinde yastıkla... 'kay yana' dedi daracık yatakta. 'ne yapıyorsun?' dediğimde 'benim yerim senin yanın, sen gelmezsen ben gelirim' dedi...


Anladım ki o gece, en uzun kavgamız yatma saatine kadar sürecek...


Ve bence doğrusu da bu...


Özen gösterdik o günden sonra, evin her yerinde kavga ettik, yatak odamız hariç.


Kırsak da zaman zaman kalplerimizi, asla kin tutmadık birbirimize...


Toplum kurallarıyla oynasaydık bu oyunu belki de 41 inci çift ol acaktık o listede...


Ama oyunun kurallarını biz koyduk... Nede olsa bizim oyunumuzdu oynanan...


Evlilik; hesapsız içine dalınması gereken bir oyun bence...


Topluma kulaklarını tıkayarak hem de... Ne benim, ne de bizim sözlerimizle...


Sadece gönlünüzden geçtiğince...


Dediği gibi Ataol Behramoğlu'nun;


'...Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:


Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara, göğe, bütün evrene karışırcasına. Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır. Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana...

Hayat kısa gelen bir battaniye gibidir.


Yukarı çekersin ayak parmakların isyan eder. Aşağı çekersin omuzların titrer. Ama yine de, neşeli insanlar dizlerini karınlarına çeker, rahat bir uyku uyumayı başarır...


Can Dündar
__________________


Yar gurbette can yürekte..Bir kafeste ne amansız..Sonsuz ayrılıktır geçmez zaman..Her gece hep aynıdır..Fırtınada ak ayazda..Sürgün her yerde hep yalnızdır..Gül açsada kuş uçsada..Görmez dargındır..
semra Ofline   Alıntı ile Cevapla