Sağlam'ın İstifası Üzerine..( Güntekin Onay ) | | Ertuğrul Sağlam duygusal bir konuşma yaptı ve görevini bıraktı. Türk halkı duygusaldır. Bir çok kişi bundan etkilendi. Ancak şunu unutmamak lazım ki, Ertuğrul Sağlam'ı bırakma noktasına getiren nedenler kötü bir insan olması veya Beşiktaş'ın puan cetvelindeki yeri değildi. Sahada oynanan futboldu. Belediye, Metalist ve Hacettepe maçlarındaki kötü futbol takımın daha kötüye gittiğininin bir göstergesiydi. Sahadaki takım, üstüste üç pas yapamıyorsa, mütevazı Anadolu takımlarına bile baskı kuramıyorsa, takımda gözle görülür bir düşüş varsa teknik direktörünüz "melek" olsa ne farkeder?
Yerli teknik direktörlere karşı bu ülkede bir önyargı maalesef var. Kredileri daha az. Sadece Rıdvan Dilmen, Rıza Çalımbay ve Ertuğrul Sağlam değil. Son yıllarda Türk medyasında bir paranoya oluştu. Hiç kimse beğenilmez oldu. Lucescu, Gerets, Tigana, Daum ve Zico gibi başarı elde edenler de beğenilmedi. Zaten beğenilen hiç olmadı da. "Tamam bu çok iyi.." denilen birisi daha çıkmadı. Bu paranoyak ortamı yaratanlar kim? Ona da bakmak lazım. Bir de Ertuğrul Sağlam ve Rıza Çalımbay gibi teknik adamlarımıza rahat çalışabilecekleri bir güven ortamını hazırlamak da çok önemli. Bu konuda yabancılar daha avantajlı.
Ertuğrul Sağlam da bu güven ortamını, sağlıklı çalışma koşullarını daha en başından bulamadı. Ali Gültiken ile birlikte başladılar. Fakat ne olduysa Ali Gültiken'in yerine Sinan Engin göreve geldi. Ben ne Ertuğrul Sağlam'ın ve Mutlu Topçu'nun Sinan Engin ile, ne de Sinan Engin'in bu isimlerle uyum ve huzur içinde çalıştıklarına inanıyorum.
Bir de bana enteresan gelen şu: Ne zaman ki İbrahim Üzülmez ve İbrahim Toraman affedildi takımın ritmi bozuldu. Acaba bu olay Ertuğrul Sağlam'ın dışında mı gelişti? Çalışma ortamında güven ve huzur yoksa orada mutluluk ve başarı olmaz. Bu çok önemli bir nokta.
Cissé, Tello, Holosko gibi takviyelere rağmen geçen yıl ligde ve kupada hedefe ulaşamayan bir takım vardı. Şampiyonlar Ligi'ndeki Liverpool faciası ve grup sonunculuğu, derbilerdeki silik futbol benim aklımda kalanlar. Bir de detayları var tabii... Mesela Beşiktaş, Ali Sami Yen'de Galatasaray ile oynuyor. Maç seyircisiz. Orta sahanın ortasında Koray ve Serdar Kurtuluş var. Ricardinho ve Delgado yedek. Yani derbide tamamen rakibi karşılama üzerine plan yapılmış. Oynama üzerine değil. Maç seyircili olsa, bir nebze anlayabiliriz. Ertuğrul Sağlam konusunda büyük hayal kırıklığına o maçta uğramıştım.
Beşiktaş, Türkiye içinde eğer rakiplerinden çekiniyorsa ve bunu da hissettiriyorsa bir problem var demektir. Ertuğrul Sağlam daha garantici bir anlayışa sahip, buna saygı duyuyorum. Ancak her maça kazanmak için çıkan bir büyük takım sadece küçük takımları gözüne kestirmemeli. Dikkat edin Ertuğrul Sağlam'ın çalıştırdığı dönemlerde hem Kayserispor hem de Beşiktaş, zorluk düzeyi yüksek maçlarda ve derbilerde beklentilere cevap veremedi.
Büyük adamlar, yöneticiler hep daha fazlasını isteyenlerdir. Egoları yüksektir ve biraz da narsist olurlar. Ertuğrul Sağlam ne yazık ki böyle bir adam değil. Çok önemli vasıfları var. Sakin, adil, olgun, çalışkan ve beyefendi. Ancak büyük takımları çalıştırabilmek için daha fazla donanıma ve kişilik özelliklerine sahip olmak lazım. Kimse Mourinho'nun adam gibi adam olduğunu falan konuşmuyor.
Ayrıca şunu da eklemeliyim. Siz dünya kulübü olmak istiyorsanız 3-4 dil konuşan, dünya futbolunu bilen, uluslararası platformda, UEFA, FIFA seminerlerinde bulunmuş, dünya kupalarında, Avrupa şampiyonalarında bulunmuş, boy göstermiş vizyonda bir teknik direktörle ve menajer ile çalışmak zorundasınız. Bu biraz da şunun gibi birşey: Hilton'nun, Kempinsky'nin uluslararası mutfağına, tüm dünya mutfaklarını bilen, deneyimli, bu işin eğitimini almış bir şef getirirsiniz. Çok lezzetli yemekler yapan "bol kepçe" lokantasının aşçısını değil!
Akla gelen ilk soru; peki bundan sonra ne olacak? Beşiktaş ligde şu anda şampiyonluğun en güçlü adayı. Rakiplerin durumu ortada. Ancak Hollandalı bir teknik adam gelirse, ki Rijkaard ve Koeman'ın adları geçiyor, bu büyük bir hata olur. Çünkü bunlar "Total Football" oynatmaya çalışırlar ve herşeye baştan başlarlar ve en az 6 ay sabretmek lazım. Ayrıca o sistemi bir Türk takımı kolay kolay oynayamaz.. Çok komplike ve riskli. Mevcut koşulları, kadroyu ve ligi bilen, uluslarası bir teknik adam getirmeleri şart. Lucescu bu tanımlara uyuyor. B planı Denizli mi olur, yoksa başkası mı bilemem. Ama yeni keşifler yapacak birisi Beşiktaş'ı geriye götürür. Bu kesin.
__________________ |