Tekil Mesaj gösterimi
Alt 15-10-2008, 11:03   #1
OutKast
 
OutKast - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Kriz Türkiye'yi nasıl etkiler, ne yapılmalı?

Dünyayı saran küresel krizin Türkiye’ye etkileri tartışılıyor. Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ, geçen hafta yaptığı açıklamada, dünyada yaşanan krizin, son yüzyılın en ciddi krizi olduğunu belirterek, “Büyüme hızlarının düşmesinin ve kredi piyasalarının daralmasının çok ciddi kısa dönemli sonuçları olacak ve dünyada bu sonuçlardan bağışık bir ülke de pek olamayacak. Türkiye ekonomisi de bu krizden zarar görecek ve büyüme yavaşlayacak” şeklinde konuşmuştu.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ise yapılan uyarılara “Avrupa ve ABD’nin etkilendiği gibi kriz bizi etkilemedi. Ancak dünyadaki yangına körük tutanlar var. Bazılarını anlamıyorum, lütfen körük tutmasınlar” diye yanıt verdi.
Başbakan’dan dün de “Bu ülkede dört gözle kriz bekleyenler var” eleştirileri geldi.
NTVMSNBC'nin haberine göre, uzmanlar küresel mali krizi ve Türkiye’ye etkilerini şu şekilde değerlendirdi;
Dr. MAHFİ EĞİLMEZ (Bilgi Üniversitesi Ekonomi Bölümü Öğretim Üyesi)
“HAMDOLSUN BİZDE KRİZ YOK” DEMEKLE AYNI

Sadece iş dünyası değil bilim adamları, köşe yazarları birçok insan da aynı yorumları yaptı. Ortada bir yangın var. Başbakan’ın deyimiyle, madem körükle gidiliyor, ortada bir yangın var. Bu yangın daha ziyade batı ülkelerinde ve Türkiye’ye tam sıçramadığı söyleniyor. Yangının Türkiye’ye sıçramaması için önlem alınması, yangının etrafının boşaltılması, su bulunması vesaire gibi. Yangına körükle gitmek mi? Bana göre insanlar uyarı görevi yapıyor. Roubini için de aynı laflar söylenmişti. “Yangına körükle gidiyor, mübalağa ediyor. Kötümser. Kara gözlüklü” diye. Onun her dediği de çıktı. Dolayısıyla bu uyarılardan ders çıkarmak lazım. “Hamdolsun bizde kriz yoktur” lafıyla üç aşağı beş yukarı örtüşüyor. Bu tür açıklamalar daha da kötü bir etki yaratıyor ve tedbir alması gereken insanların durumun farkında olmadığı görülüyor. Çok daha moral bozucu, yangına körükle gitmek budur.
AÇIKLAMALAR BİRBİRİYLE ÇELİŞİYOR
Nasıl tedbirler alınıyor, bunları kamuoyuyla paylaşsalar da insanlar da bu tedbirlerin ne olduğunu anlayıp rahat etse. O zaman kimse de yangına körükle gitmez. Herkes rahat eder, oturur, tedbirimizi aldık diye. Bir yandan “Bize bir şey olmaz. Kriz bizi etkilemez.” diyorlar. Sonra “Tedbir aldık” diyorlar, “Yangına körükle gidiyorlar” diyorlar. Her biri birbiriyle çelişen, aslında herhangi bir tedbirin alınmadığı, krizin de büyümekte olduğunu gösteren emareler maalesef. Konuşmasalar belki daha iyi olacak.
ENERJİ, VERGİ VE SOSYAL GÜVENLİĞİ ÇÖZMELİYDİK
Türkiye bu işlerde çok geç kaldı maalesef, yapacağı şeylerin hepsi artık gerilerde kaldı. Türkiye’nin nükleer enerji olayını çözmesi lazımdı. Son altı yılda ekonomi bu kadar ileri giderken şimdiye kadar bu işi çoktan çözmesi lazımdı. Yatırımın sonucunu alıp işletmeye başlaması lazımdı ki, bu doğalgaz bağımlılığından kurtulsun. Enerji faturasını düşürsün. Bunların hiçbiri yapılmadı. Şimdi düşünüyoruz biz nükleer enerji yatırımını. Bugün yapsanız 5-6 yıldan evvel işletmeye geçiremiyorsunuz. Birincisi böyle bir problem var. İkincisi vergi reformu var. Bizim vergi gelirlerimizin yüzde 70’i dolaylı vergiler, dolaysız vergi alamıyoruz. Dolaysız vergi alamayınca kayıtdışı ekonomiyi çözemiyoruz. Bu önlemi de alamadık. Şimdi de bu önlemleri almanın zamanı değil. Krize girilen yerde vergi önlemi alınmaz. Sosyal güvenlik gibi kanayan bir yaramız var. Yıllardır konuştuk konuştuk, onu da halledemedik. Artık zamanı geçti, geç kaldık. Kendi kendine çözülecek artık. Dolayısıyla fazla konuşmadan, bize bir şey olmaz demeyip, ses çıkarmadan oturmak lazım.
KRİZ ÇIKARSA REEL SEKTÖRDE ÇIKAR
Türkiye’de şu anda reel sektör risk altında. Reel sektörde durgunluk var. Satış yok, indirimli satışlar var, promosyonlar çıktı piyasaya, mal satışı düştü. Altın fiyatlarının oynamasıyla altın satılıyor, altın alınıyor. Bunun dışında herhangi bir şey söz konusu değil. Reel sektör iki yıldır ağlıyor. Nitekim otomotivde satışlar düştü. Tekstil zaten düşmüştü. Bu ülkenin asıl sorununu ben reel sektörde görüyorum. Bu sefer Türkiye’de bir kriz çıkarsa reel sektörde çıkar.
DEVLET “KRİZ FIRSATA DÖNÜŞEBİLİR” DİYEMEZ
“Kriz fırsata dönüşebilir” lafını özel sektör söylerse doğrudur. Krizden nasıl fırsat doğurabilirsiniz. Birileri batar, adamın batmış malını ucuza alırsın, senin için fırsat olur. Ama devletin krizi fırsata dönüştürmesi söz konusu olamaz. Yani özel sektör için doğrudur. Siz batarsınız, ben de ucuza alırsam bu benim için fırsat olur. Ama devletin vatandaşı batmışsa onun mallarını ucuza toplayarak böyle bir fırsat olmaz. Bunu devlet adamlarının söylemesi yanlış. Bunu özel sektör söyleyebilir. Bizi ilgilendirmez. “Batmasaydın kardeşim” der, alır malını ama devlet bunu söylerse tuhaf bir şey olur. Devlet için böyle fırsat çıkmaz vatandaşlar için çıkar.
Prof. Dr. TANER BERKSOY (Bahçeşehir Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı)
HIZLANAN VE DERİNLEŞEN BİR KRİZ VAR

Yapılan açıklamalar bir durum tespitidir. Duruma bakıyorsunuz, tespit ediyorsunuz, kötü görüyorsunuz ve “Durum kötü” diyorsunuz. Bu yanlıştır yorumu varsa, Başbakan böyle bir şey söylüyorsa bu doğru değil. Gittikçe hızlanan ve derinleşen bir kriz var. Bunu görmemezlikten gelmek doğru değildir. Başbakan “Tamam durum kötü, daha da derinleşiyor. Ama bunu çok abartılı boyutlara getirip moral bozmanın çok manası yok.” deseydi, bunda daha anlaşılır bir durum olurdu ama bu haliyle çok yanlış geliyor bana.
AKTÖRLERE ÖNÜNÜ GÖSTERECEK BİR PROGRAM LAZIM
Krize iki boyutta bakabiliriz. Teknik olarak baktığımızda iki temel politika alanında gerekli duruş var. Hem para alanında, sıkı bir para politikası var. Hem de maliye tarafında sıkı bir duruş var. Oralarda bir tedbire gerek yok. Ama hiçbir şey olmuyormuş gibi davranmak da mümkün değil. Benim bir süredir her yerde söylediğim, yazdığım bir görüşüm var. Hükümetin çok hızlı 2-3 yıllık perspektifi içeren bir program yapıp açıklaması lazım. Bunun çok sıkı, ayrıntılı en alt dengelere kadar inen bir program olması gerekmez. Ama aktörlere önünü gösterecek bir program olmalı. Şimdi bir şey yok deniyor ama bir şey yoku bir zaman perspektifi içinde gösterebilmek lazım. Krizden nasıl etkileneceğini görebilmek lazım. Bizim bu aşamada yapısal bir programımız var. Onu da içeren bir program ve bunu da mutlaka IMF’ye yaslanarak yapmak lazım. Oralarda çok gecikildiği kanaatindeyim. “Burada kriz yok” demek kimseyi ikna etmez. Bütün dünya yanıyor; belli ki o yangın bize de gelecek. Bize geldiğinde ne yapılacağının söylenmesi lazım.
BÜYÜMEDE RİSK VAR, EKONOMİ KÜÇÜLECEK
Mali sektörde çok önemli bir risk yok ama risk olmayacak anlamına gelmez. Banka batışları, büyük çöküşler görünmüyor. Büyüme tarafında risk var. Ekonomi yavaşlayacak, küçülecek. Ekonomi yavaşlamaya başladığı zaman bu dönüp mali sektöre de bulaşacak. Bankacılık sistemi kredi dönüşlerinde sıkıntılar yaşamaya başlayacak. Oralarla ilgili bir öngörü yapabilmek lazım. Dışarıdan finansman imkanı daralacak. Dolayısıyla reel sektör firmaları içeriye mali sisteme dönecekler. Bu mali sistemde faiz yükseltir vesaire. Böyle bir süreç öngörülebilir.
Doç. Dr. ERHAN ASLANOĞLU (Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İktisat Bölümü Öğretim Üyesi)
BÜYÜME RAKAMLARI SON ÇEYREKTE SIFIR OLABİLİR

Makro ekonomik verilere baktığım zaman, Türkiye’nin temel makro ekonomik göstergeleri özellikle büyümeye ilişkin bozulma olduğunu görebiliyoruz. Bunu Merkez Bankası’nın, sanayicinin verdiği cevaplardan da görebiliyoruz. Türkiye’de büyümenin yıllık bazda demiyorum ama üçüncü çeyrekte sıfıra ya da sıfıra yakın rakamlara gidebileceğine işaret ediyor. Dolayısıyla büyümenin yavaşlaması her zaman iş dünyasını kaygılandırır. Çünkü bu istihdam açısından, kârlılık açısından, yeni yatırım yapma açısından beklentileri kötü etkiler. O anlamda büyümedeki sorun özellikle birkaç aydır daha da netleşmeye başladı. İçinde yaşanılan dünya ekonomisi ortamında bunun daha da artma riski olduğunu düşünmek çok yanlış olmaz.
KURDAKİ HIZLI YÜKSELİŞLER ÖZEL SEKTÖRÜ ZORLAR
İşlerin kötüye gittiğini zaten rakamlar söylüyor. Büyüme açısından bir sorunun olduğunu rakamlardan görüyoruz. Ama kriz demek için şirketlerin battığı, bankaların battığı, döviz kurlarının fırladığı, faiz oranlarının çok yükseldiği bir ortama girmemiz gerekir. Türkiye’de henüz bunun olacağını söylemek mümkün değil. Türkiye’de kriz çıkacak kurlar patlayacak, bankalar, şirketler batacak noktasında değiliz. Bu nokta olabilir mi? Bu noktaya gidebilir miyiz? Gidebiliriz, bu noktaya gitme ihtimalimiz birkaç yıl öncesine göre artmıştır. Özellikle döviz kurlarında kalıcı çok sert yükselişler olursa özel sektörün olumsuz etkileneceği, borçluluğu nedeniyle aşikârdır. Döviz kurlarının çok kötü bir yere gidebileceği, bankaların, şirketlerin batacağı noktası için erken. Bu dünya ekonomisine bağlı olacaktır. ABD ve Avrupa istikrarı ne kadar çabuk sağlarsa bizim riskimiz o kadar azalır. Orası ne kadar uzarsa, bizim riskimiz o kadar artar diye düşünüyorum.
HÜKÜMET DAHA SOMUT ADIMLAR ATMALI
Krize karşı hükümetin bir takım tedbirleri var gibi görünüyor. Ama biz bunu çok net bir şekilde göremiyoruz. İktisatçı olarak baktığımız zaman bir paket görmemiz gerekiyor. Daha somut adımlar, çalışmaların detayı gerekiyor. Bir kaygının duyulduğu, bir çaba içerisinde olunduğu gerçek. Ama çok somut adımlar göremiyoruz. Farklı bakanların açıklamaları oluyor ama bunları birleştirdiğimiz zaman somut bir şey göremiyoruz. Örneğin IMF ile bir anlaşma yapacak mıyız? Yapmayacak mıyız? Bunu göremiyoruz. Türkiye mevduatlarına güvence verecek midir, vermeyecek midir? Mali bütçenin korunacağı söyleniyor. O zaten olması gereken bir şey ama ilerİde ne yapılacak onu göremiyoruz. 2009 hedeflerinin önümüzdeki günlerde belirlenmiş olması gerekiyor. Sanıyorum önümüzdeki günlerde daha somut görürüz.
EN BÜYÜK RİSK DÖVİZ KURLARINDAKİ YÜKSELİŞTE
Dünya ekonomisinin uzun süreli bir daralma sürecine girmesi, Türkiye’nin bundan kaçamaması ve yüksek cari açığı yüzünden uluslararası finans sisteminin istikrara kavuşamaması durumunda kurlarda yaşanacak yükseliş risk oluşturacaktır. Dünya ekonomisinin istikrara kavuşturulamaması sonucu bizim döviz kurlarımızdaki patlama ve uzun süreli yavaşlama Türkiye’yi etkiler.
__________________
Click the image to open in full size.
|'' Beşiktaş İçin Gerekirse Sahada Kanımı Bile Akıtacağım '' R.Quaresma |
OutKast Ofline   Alıntı ile Cevapla