Tekil Mesaj gösterimi
Alt 17-10-2008, 20:55   #1
D!SH!__K@RT@L
RUHUMUZ BURADA
 
D!SH!__K@RT@L - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
batuhanla röportaj

Röportaj: Mazlum Uluç

Gaziantepspor maçının son dakikasında attığın golle Süper Lig'in 50 sezonluk tarihinde gol atan en genç oyuncu unvanını elde ettin. İstersen seni biraz daha yakından tanıyarak başlayalım.

1991 İstanbul Beyoğlu doğumluyum. Benden bir yaş büyük bir ağabeyim var. Ailem aslen Trabzonlu. Babam devlet memurluğundan emekli.

Futbola nasıl başladın? Seni ilk keşfeden kimdi?

Beni bir arkadaşım keşfetti. İçerenköy'de oturuyorduk ve her çocuk gibi mahalle arasında futbol oynuyordum. Bir yaş büyük bir arkadaşım İçerenköy kulübünde oynamaya başladı. Bir yıl sonra beni de götürdü. Orada iki sezon oynadım ve İstanbul şampiyonu olduk. Ardından Beşiktaş'ın seçmelerine gittim ve kazandım.

Bugün birçok aile çocuğunun futbolcu olması için çaba harcıyor. Senin ailenin futbolcu olmana bakışı nasıldı?

Babam eski futbolcu, Beşiktaş'ın eski kalecilerinden Orhan Karadeniz. Bu nedenle hiçbir sorun yaşamadım. Hatta babam arkamda olmasaydı bugünkü noktaya gelebileceğimi de zannetmiyorum. Futbol konusunda iyi bir şeye karar verdiğimde babamın karşı çıktığını hiç görmedim. Sabahın 5'inde, 6'sında kalkıp beni antrenmanlara götürürdü. İçerenköy'den Fulya'ya gidip gelmek kolay değildi. Yaşım küçük olduğu için hep babam götürüp getirdi beni. Çantamı bile o taşırdı. Yani futbolcu olmamı öncelikle babama borçluyum.

Peki, bu yoğunluk içinde eğitimini nasıl sürdürdün?

İlkokul ve ortaokulda derslerim çok iyiydi. Ama liseye geçtikten sonra biraz bozulmaya başladı. Bir yandan iki kategoride Milli Takım kampları, bir yandan Beşiktaş'ta A takıma yükselme derken devamsızlık sorunları nedeniyle lise ikinci sınıfta okulu bıraktım. Ama ne yapıp edip mutlaka mezun olacağım.

Altyapıda maç başına 3 gol ortalamasıyla oynuyorsun. Dolayısıyla yaşıtlarının üzerinde bir noktadasın. Seni onlardan farklı kılan özelliklerin neler?

İsterseniz buna farklı olmak değil de bazı şeylerin değerini bilmek diyelim. Ben yetenekleri ve kapasitesi müsait bir oyuncunun konsantre olduğunda her şeyi yapabileceğine inanıyorum. Benim için maç öncesi çok önemli. Maça dört gün kala bilgisayarımla bile ilişkiyi keserim. İki gün kala akşam yemeği için bile dışarı çıkmam, adeta inzivaya çekilirim. Gece 11'i geçirmeden yatarım. Sabah 7'de kalkarım ve mutlaka açma-germe yaparım.

Başkalarının tecrübelerinden faydalanıyorum

Şimdiden profesyonelce yaşamaya başlamış bir oyuncu sayılabilirsin yani.

O kadarını söylemeyeyim, çünkü daha öğreneceğim çok şey var. Özellikle İbrahim Üzülmez ve Toraman ağabeyleri dikkatle izliyor, onların profesyonelliğini örnek alıyorum. İkisiyle de diyaloğum çok iyi. İkisi de bana kendi hayatlarıyla ilgili örnekler veriyor. Ali Tandoğan ağabey de öyle. Geçmişte yaptıkları yanlışları anlatarak bana yol gösteriyorlar. Onları gerçekten dinlediğinizde çok yardımcı olduklarını görüyorsunuz. Ya onları dinleyerek öğreneceksiniz ya da dinlemeyecek ve yaşayarak öğrenirken zaman kaybedeceksiniz.

Bu yaşta bu noktaya gelmek ve öğrenmek için başkalarının tecrübelerinden yararlanmayı bilmek önemli bir gelişme.

Ben tecrübe kazanmak için ille de bir şeyleri yaşamak gerektiğini düşünmüyorum. Zaten insanın ömrü bütün tecrübeleri yaşamaya yetmez. Oysa önümüzde başkalarının yaşadığı bir sürü tecrübe duruyor. Onları görmek, anlamak ve ders almak, başarıya giden yolu kısaltır.

Beşiktaş'ın altyapısından uzun süre sonra yeni bir jenerasyon A takıma yükseldi. Serdar Özkan, Aydın, ardından sen. Bu gelişmeyi neye bağlıyorsun? Ne değişti altyapıda?

Bence Beşiktaş'ta Mehmet Sedef'lerin 1987-88 jenerasyonu çok iyi bir takımdı. İnanılmaz yetenekli oyuncular vardı. Ama birçoğu A takıma yükselemedi. Zaten altyapıdaki antrenörlerimiz bize "Yetenek önemli ama daha önemlisi kişiliktir" diyorlardı. Belki kişilik zafiyetlerinden dolayı bazı kayıplar yaşandı. Ancak ben o yetenekli oyuncuların her nerede olurlarsa olsunlar ortaya çıkacaklarına inanıyorum. Şimdi 1990-91 jenerasyonumuz da çok yetenekli. PAF takımında herkes 1987'li oyuncularla oynarken biz 1991'lilerle sahaya çıkıyoruz. Altyapıdaki imkânlarımız mükemmel ve orada eğitim alan birisinin futbolcu olmaması mümkün değil.

Tamam ama biraz önce kullandığın bir cümle var. Çok yetenekli çocukların A takım düzeyine çıkamadan kaybolduğunu söylüyorsun. Sen onların bu durumundan kendine ders çıkarıyor musun?

İsim vermeyeceğim ama benden çok daha yetenekli oyuncular vardı altyapıda. Yanlış yaşadılar ve yukarıya çıkamadılar. Bundan elbette ders alıyorum. O nedenle bir maçtan dört-beş gün önce sadece o karşılaşma için konsantre olmaya başlıyorum. Eğer ben Beşiktaş A takımında direkt on birde oynamaya başladığımda da bugünkü konsantrasyonumu sürdürür ve bugünkü uygulamalarımı devam ettirsem, o zaman bunun adı profesyonellik olur. Oyuncu ön plana çıktığında profesyonel hayatından vazgeçtiğinde, zaten bu durum onun futbolunu da zedelemeye başlar.

Galiba çevrenin yoğun ilgisi, yaşıtlarının çok üzerinde para kazanmaya başlaması genç oyuncuların ayağını yerden kesiyor. O noktada oyuncu "Ben oldum artık" dediğinde sorun çıkıyor.

Aslında bizim altyapımızda bunun eğitimi de var. Psikolojik eğitim de alıyoruz. Asla "Ben oldum" dememek lâzım, çünkü öğrenmenin sonu yok. Geçen günlerde kaptanımız İbrahim Üzülmez'le oturuyorduk; futbolla ilgili bir konuda "Aaa, ben bunu yeni duydum" dedi. Benim de o anda duyduğum bir şeydi. İbrahim ağabey birkaç sezon sonra futbolu bırakacak ama hâlâ bilmediği, yeni öğrendiği bir şeyler olabiliyor demek ki.

Futbola başlarken örnek aldığın oyuncular var mıydı?

Van Basten'i örnek alırdım ama ona benzemek de imkânsız gibi bir şey. Gerçi futbol günümüzde çok değişti. Bence geçmişteki birçok yıldız bugünkü futbolun içinde aynı konumda olamayabilirdi.

Nouma'nın futbolunu örnek alıyorum

Peki, bugün için örnek aldığın oyuncular var mı?

Dört sene önce Pascal Nouma'yı örnek alıyordum. Ama kişiliğini değil, futbolunu ve hırsını.

Uzun boylu bir oyuncusun ve top tekniğin de oldukça yüksek. Kendini öncelikle nasıl bir santrfor olarak tanımlıyorsun? Havada mı yoksa yerde mi daha etkili bir oyuncusun?

"Maç başına üç gol atıyorsun" dediniz ya. Bu 5 maçta 15 gol eder. Ben bu 15 golden sadece 3'ünü kafayla atıyorum. Kafayla fazla golüm yok, çünkü futbol artık ağırlıklı olarak yerden oynanıyor.

Kendi muhasebeni yaptığında artılarını ve eksilerini nasıl değerlendiriyorsun?

Fazla gördüğüm bir yanım yok. Eksiklik olarak ise biraz daha çabuk olmam gerektiğini biliyorum ve bunun için gerçekten çok çalışıyorum.

Ertuğrul Sağlam'la ilişkilerine gelelim. Seni A takıma alan o oldu. Üzerinde özel bir ilgisi olduğunu da biliyoruz. Neler konuşuyor seninle?

Bana neler yapmayacağım konusunda nasihatlerde bulunuyor. Mesela "Şunu yapmak istediğini biliyorum ama yapma, çünkü senin için zararlı" diyor. Bunu hem saha içi hem de saha dışı konularda yapıyor. Beni her zaman doğru biçimde yönlendiriyor. Zaten söylediklerini uyguladıktan sonra bazı şeylerin olumlu yönde değiştiğini görüyorum. Bende çok şeyleri değiştiren bir teknik adam. 1991 doğumlu bir oyuncuyu A takıma alarak bana ne kadar güvendiğini de gösterdi.

Bobo bana yardımcı oluyor

Beşiktaş'ta senin mevkiinde Bobo, Nobre, Holosko gibi iyi golcüler var. Onlardan da bir şeyler öğreniyor musun?

Bobo ve Nobre'yle aram gayet iyi. Holosko ise takıma yeni geldi. Özellikle Bobo bana çok yardımcı olur. Ama onun da bir huyu var, söylediği lâfı aldınız aldınız; uygulamadığınızı görürse beş gün ağzından başka bir şey çıkmaz. Mesela "O topa çaprazdan öyle değil, ayağının içiyle vuracaksın" der. Eğer bir dahaki pozisyonda ayağınızın dışıyla vurursanız Bobo'nun ağzından beş gün başka bir nasihat alamazsınız. "Beni dinlemiyor ki, niye boşuna konuşayım" der. Türk oyuncular ise öyle değil, söylediklerini yapmasanız bile nasihat vermeyi sürdürürler.

Kendi özelliklerini onlarla kıyaslıyor musun? Bir yerde senin "Ben onlardan daha iyiyim" dediğini okumuştum.

Kesinlikle böyle bir şey yok ve olamaz. Bazı yanlış haberler çıkabiliyor. Böyle bir şey söylemek için insanın beyninin yüzde 75'inin alınması gerekir.

Mutlaka gelecekle ilgili hayaller kuruyorsundur. Kısa, orta ve uzun vadeli planlarında neler var?

Benim konumumdaki birçok oyuncunun Avrupa hedefi olabilir ama benim ilk ve son hedefim Beşiktaş'ta oynamak. Ben futbolu bırakana kadar Beşiktaş formasını giymek istiyorum. Beşiktaşlıyım ve bana "git" demedikleri sürece gitmem.

Beşiktaş sevgin takımın altyapısında oynamaya başlamanla mı doğdu?

Hayır, ben kendimi bildim bileli Beşiktaşlıyım. Evdeki odamı görmeniz lâzım. 30 tane forma, 10 tane bayrak, sayısını bilmediğim kadar çok atkı var. Kapıdan içeri girerken kafanıza gözünüze atkılar çarpar. Annem bana kızıyor, "Oğlum bu kadar atkıyı ne yapacaksın?" diyor.

O formaları futbolcu ağabeylerinden mi istedin, yoksa parayla mı satın aldın?

Eskiden parayla alıyordum. Çünkü oyunculardan istemeye utanırdım. Ama A takıma çıktıktan sonra oyunculardan alınmış birçok formam oldu. İbrahim Toraman, İbrahim Üzülmez, Delgado, Tello, Holosko… Hepsinin forması var bende.

Avrupa'da oynamak istemediğini söylüyorsun ama Manchester City sana ciddi bir teklifte bulunmuştu. Hatta oraya gidip antrenmana da çıktın. Sonrasında neler yaşandı?

Beşiktaş'ta kalmak istediğim için gitmedim. Bir de Manchester City ile bir turnuvaya katılmıştım. Borussia Dortmund'la yarı final oynuyorduk. Bir gol attım ve tekmeliğimin altından Beşiktaş şapkasını çıkardım. İsteseydim oraya Manchester City şapkası da koyabilirdim. Ama ben Beşiktaşlı olduğumu göstermek istedim. Tekrar söylüyorum, ben ancak kulübüm beni göndermek isterse giderim. Manchester City beni defalarca istedi ama kulübüm fikrimi sorduğumda gitmek istemediğimi bildirdim.

Bazı oyuncular için Avrupa'ya gitmek korkutucu da olabilir. Senin için böyle bir durum söz konusu mu?

Hayır korkmuyorum. Sadece ben Beşiktaş'ı seviyorum ve takımımda oynamak istiyorum. Kariyer açısından bakıldığında ise Beşiktaş'ta ve Milli Takım'da oynamak da kariyer için yeterli. İyi oynadığınız zaman o kadar kulüp sizi istediğinde kariyeriniz ortaya çıkar.

Tanıyanlar şımarık olmadığımı anlar

Kendi nasıl bir insan olarak tanımlarsın? Dışarıdan gözlemleyenler biraz şımarık olduğunu düşünüyor.

Bilmiyorum ama benimle tanışanlar, "Seni şımarık sanıyorduk, hiç de öyle biri değilmişsin" diyor. Şımarık olup olmadığıma isterseniz ben cevap vermeyeyim, insanlar benimle tanıştıktan sonra karar versin. Ama yardımsever bir insan olduğumu söyleyebilirim.

Arkadaşlarınla ilişkilerini merak ediyorum. Çocukken birlikte oynadığın, gülüp eğlendiğin arkadaşlarınla ilişkilerin, Beşiktaşlı Batuhan olduktan sonra nasıl bir şekil aldı?

İçerenköy'de birlikte oynadığım çok yakın arkadaşlarım oldu. Birlikte misket oynar, evlerin camına yumurta atardık mesela. Şimdi İçerenköy'de oturmuyorum ama en azından ayda bir kez oraya gidip arkadaşlarımla görüşüyorum. Bana "Sen parayı bulunca bizi unutursun" derlerdi ama unutmadığımı gösterdim. Şimdi bile evlerin camına yumurta atıyorum. (Gülüyor)

Parayı buldun mu gerçekten?

Henüz hayır. Üç-beş kuruş kazandım ama şimdilik yolun başındayım.

Şenol Ustaömer senin için "Kendine güveni çok gelişmiş bir oyuncu" diyor.

Evet. Birkaç yıl önce Ege Turnuvası'na katılacaktık. Ben gol kralı olacağımı söylüyordum, Şenol Hocam ise "Hayır olamazsın" diyordu. Bu iddialaşma bir ay kadar sürdü. Turnuvanın başlamasına kısa süre kala yine "Hocam beni bu turnuvada gol kralı olurum" dedim. "Olamazsın" deyince, "Sana rağmen gol kralı olacağım" cevabını verdim. O da o zaman "Kendine çok güveniyorsun" demişti. Ama gerçekten de o turnuvada 5 maçta 5 gol atıp gol kralı oldum

Saha içinde bencil olduğun yönünde eleştiriler var. Gerçi golcülerin bencil olması da normal karşılanır ama sen bu konuda neler söyleyeceksin?

Gol pozisyonuna girdiğim zaman niye ben atmayayım ki?

Doğru ama mesela Fenerbahçe maçında vermediğin bir pas dolayısıyla çok eleştirilmiştin.

Evet biliyorum. Ama kesinlikle görmediğim için vermedim. Gökhan Gönül'ü, kaleci Volkan'ı ve bir oyuncuyu daha geçtim. O sırada kale bomboştu. Öyle bir pozisyonda ister istemez kaleye kilitleniyorsunuz. Sağınıza solunuza bakamazsınız. Hele bir golcü kale boş olduğu zaman kimseye pas vermez. Ben de şut attım ama ayağımı yere vurdum. Eğer ayağımı yere vurmasam o pozisyon gol olacak ve bugün bunlar konuşulmayacaktı.

Futbolun dışında nelerle ilgileniyorsun?

Bilardo ve voleybol oynarım, yüzerim, bilgisayarda çok oyun oynarım. Sinema ve tiyatroya giderim. Zaten kız arkadaşım da tiyatrocu.

Hakan ağabeyi geçmek istiyorum

Şu anda Genç Milli Takımlarda en çok gol atan oyuncusun. A Milli Takım'da ise Hakan Şükür'ün 51 gollük bir rekoru var. Bugün oynayan oyuncuların içinde Tuncay Şanlı ve Nihat Kahveci'nin 14 golü bulunuyor. Sen de 51 gollük bu rekoru kırmaya aday gençlerden biri olarak gösteriliyorsun. Kendine bu tip hedefler koyuyor musun?

Bir Beşiktaşlı olarak Hakan ağabeyi geçmek isterim. Ama çok zor gerçekten. Hakan ağabey bir idol olmuş. Çok da iyi bir golcü. Onu geçebilir miyim bilmiyorum ama A Milli Takım için 60 gol hedefim var. Ancak bu hedefin gerçekçi olabilmesi için öncelikle A Milli Takım'da oynamam gerekiyor.

Fatih Terim Euro 2008 için sürpriz isimleri de kadroya alabileceğini söyledi. Diyelim ki bu oyunculardan birisi de sen oldun. Böyle bir seçim sende nasıl bir etkiye yol açar?

Benim heyecanlanmak gibi bir duygum yok. Elbette normal bir şey gibi karşılamam ama "Benim burada ne işim var?" diye de düşünmem. İkisinin ortasında bir noktada dururum ve oradaki tecrübeli ağabeylerimizden, Fatih Hocamdan alabileceğim her şeyi almak isterim. Mesela Rüştü ağabey bizde, onun her dediğini yaparım. Hakan ağabeyle tanışmayı çok isterdim, bu sezon tanıştım. Hatta Galatasaray'la oynadığımız maçta çok güzel bir anımız oldu. Bir serbest atış pozisyonunda ceza sahası içinde onu tutmam gerekti. Bana "Hadi formamdan tut çek" dedi. "Hakan ağabey ben seni tutamam" dedim. Golü atsa belki fatura bana kesilecekti ama elimi uzatmama rağmen formasından tutup çekemedim. O pozisyonda çok duygulandım. Özellikle Galatasaray maçını kazandıktan sonra en çok duygulanan oyuncu bendim. Gözümden yaş geldi.

Neden?

Çünkü bir sene önce Galatasaray-Beşiktaş derbisini dışarıda bir yerde izlemem gerekiyordu. Dev ekranda maç izlemek için 5 YTL lazımdı. Ama benim cebimde 4 YTL vardı. Adama "1 YTL'yi sonra getiririm, içeri girmeme izin ver" dedim ama müsaade etmedi. Televizyondan bile izleyemediğim derbide bir yıl sonra oynamak gözlerimi yaşarttı.

Peki, aynı yere şimdi gitsen ne olur?

Herhalde adam bir tek ben izleyeyim diye dev ekranı kapatır, içeriye başkasını almaz.

Böyle bir şeyi dener misin?

Eğer bir maçta sakat olursam ya da kadroya giremezsem oraya bir kez daha gideceğim. Hem de 4 YTL ile gidip izleyeceğim.

U17 Milli Takımımızla Avrupa Şampiyonası finallerinde oynayacaksın. Grubumuzda Hollanda'nın, diğer grupta ise İspanya ve Fransa'nın bulunduğunu da göz önüne alarak şansımızı nasıl değerlendiriyorsun?

Takım olarak iyi konsantre olmamız durumunda kupayı kazanmamamız için hiçbir neden göremiyorum. Hollanda, Fransa ve İspanya'yı yakından tanıyoruz. Bu ekipleri kesinlikle yenebilecek kapasitedeyiz. Örneğin, aklıma hemen Ege Kupası finali geliyor. Orada İspanya'yı yenerek kupayı almıştık.

Daha önce turnuvalarda gol kralı olmuştun. Bu defa da böyle bir iddian var mı?

Şu an için benim açımdan önemli olan gol krallığından çok, takımımızın başarılı olup kupayı alması. Bu hedefe yürürken, ben de atacağım gollerle takımımıza katkı sağlayabilirsem daha da mutlu olurum.
Batuhan Karadeniz : "Tek hayalim Beşiktaş" - Tam Saha Detay Sayfası Türkiye Futbol Federasyonu (alıntıdır)

daha önce verildiyse özür dilerim
__________________
Bir gün kıyamet kopar çöker karanlık
Allah bizi affetmez çok günah aldık
sevenlerle ayrılmaz bir plan yaptık
tüm ÇARŞI cehenneme kombine aldık ..
D!SH!__K@RT@L Ofline   Alıntı ile Cevapla