Zerafet, nezaket elbette insanı hoş gösteren, ona değer katan güçlü özellikler... Ancak sıra işe geldiğinde, bu karın doyurmuyorsa, pek önemi kalmıyor. Beşiktaş’ın nazlı adamı Delgado. Herkes süsüne, kibarlığına aldanmış gidiyor. Savurganlığı ile takım ekonomisini tek başına darmadağın ettiğine aldırış eden yok. Kandırıyor... Toplamda 2 hareket yapacak diye bütün maç onun kahrını çekmek nasıl sineye çekiliyor. Kenardaki top toplayıcılar bile, neredeyse ondan fazla koşup, topu oyuna daha iyi sokuyorlar.
Bu tip oyuncuların ülkemizde de örneğine çokça rastlandığı gibi mücadele etmemesine bir şekilde müsammaha edilebilir. ‘Bari top ayağındayken, göster icraatını’ denir. O da yok. En kritik final pasları rakibe, onun ayağından başlayabilecek en olgun atak başlangıçları güme, her ikili mücadeleden yenik ayrılma, üstüne üstlük şahane denilen tekniğine cezaalanında ne zaman iş düşmüşse çoğu hikaye. Toplamda iki uzak vuruş golü ve sonsuz kredi imkanı.
Bu genç Arjantinli geçen sezon kaprisi basmış, hatta ayrılmak için babasını da getirtmişti. Verimi yükselir, tek başına takımı taşır beklentileriyle fiyatı ikiye katlandı. İbrahimler’in kavgasının ardından fırsattır denilerek kaptanlık pazubandı da artı jest olarak prestije eklendi. Ne değişti, koca bir hiç... Hatta geriye doğru bir gidiş. Takımda istifini bozmayan, olduğu kadarından bir adım öteye geçmeyen tek oyuncu sıfatı hala baki...
Denizli’nin Beşiktaş’ta işbaşı yapmadan önceki TV yorumculuğunda Delgado fanatiği olduğunu sezinlemiştik. Şimdi işin başında. Haftanın her günü beraberler ve ondan artık iş bekleyen bir patron o. Mücadele gücü eksik, ama karşılığında iş bitirici yanı kuvvetli futbolcu figürlerine engin müsammahasının olduğunu hepimiz biliriz. Verimsizlere torpil geçtiğine ise ilk kez şahit oluyoruz. Yoksa işin içinde, sponsor baskısı mı var?
Basri Baykoç