Tekil Mesaj gösterimi
Alt 02-12-2008, 14:09   #1
boğaz
 
boğaz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Icon16 Denizli Efsanesi

Teknik direktörümüz Sayın denizli ile ilgili ilginç bir yazı: Denizli Efsanesi Nasıl Yaratıldı? başlığıyla Medyaspor.com'da. benim ilgimi çekti. sizlerinde ilgisini çekeceğini umuyorum.

Denizli Efsanesi Nasıl Yaratıldı?

1974 Mayıs ayı... Brian Birch'lü Galatasaray'ın 3 yıl peş peşe lig şampiyonluğunun ardından bu sezon şampiyonluk Didi'nin çalıştırdığı ezeli rakip Fenerbahçe'ye kaptırılmıştır. Kadroya takviye gerekmektedir. Taçsız Kral Metin Oktay transfer komitesinin başına geçmiştir.

Sezon içerisinde takip ettiği yıldız adayı 3 isme mutlaka sarı kırmızılı formayı giydirmeyi istemektedir: Altay'dan Mustafa ve Ali, Adanademirspor'dan Fatih...

Metin Oktay, daha sezon tamamlanmadan transfer etmek istediği futbolcuları İstanbul'a getirir.
Fatih, 800 Bin TL + Adanademirspor'la Galatasaray arasında oynanacak 2 özel maçın hâsılatı karşılığı Galatasaraylı Fatih Terim olur...
Ali, 750 Bin TL transfer bedeline evet der, Galatasaraylı Ali Yavaş olur...
Mustafa ise kendisine önerilen 800 Bin TL teklifi geri çevirir. Belki de bir büyük takıma gidip şampiyonluk mücadelesinin içinde olmaya, o sorumluluğu yüklenmeye hazır hissetmemektedir. İzmir'e geri döner... Altaylı Mustafa Denizli olarak yoluna devam eder...

Adanalı Fatih Terim 13 yıl boyunca sarı kırmızılı formaya hizmet eder. "Kaptan Fatih" olur... Mustafa Denizli ise siyah - beyazlı Altay formasını kaptan olarak taşımaktadır.
1982-83 sezonunda, Türkiye 1. Ligi oynanmaya başladığından bu yana birinci ligde mücadele eden Altay küme düşer. Lig sonuncusu olmuştur. Kaptan Mustafa Denizli futbol hayatının son senesinde, yıllardır sırtında taşıdığı siyah beyazlı formayı 2. Ligde giymek istemez. Galatasaray'a transfer olur...

Denizli, Galatasaray'da futbolcu olarak çok az forma şansı bulabilir. Selçuk Yula futbolcu olarak Galatasaray'a ne kadar hizmet ettiyse, Mustafa Denizli de o kadar hizmet eder.
"Şampiyonluk yaşamak için Galatasaray'a geldim" demiştir ama, o sezonun şampiyonu Trabzonspor olur... Denizli sessiz sedasız aktif futbolculuk yaşamına son verir.

Araya tanıdıklar girer... Alp Yalman'ın büyük desteğini görür... Fatih Terim hâlâ futbol oynamaktadır. Denizli, yukarılarda alınan karar gereği o sezon Jupp Derwall'in yanında yardımcı antrenör olarak görev almaya başlar.

17 Mayıs 1987... Beşiktaş'la Galatasaray ligde puan puana şampiyonluk mücadelesi vermektedir. Bitime sadece 4 hafta kalmıştır. Beşiktaş İstanbul'da Fenerbahçe ile karşılaşırken, Galatasaray zorlu Rize deplasmanında puan aramaktadır.

Beşiktaş Fenerbahçe'yi 4-0'la geçer... Galatasaray Rize'de 2-0 yenilir... Bitime 3 hafta kala Beşiktaş 2 puan ve +13 averaj öne geçmiştir. (O sezon hâlâ galibiyete 2 puan kuralı uygulanmaktadır) Beşiktaş şampiyonluğunu erken ilan etmiş gibidir...

Galatasaraylı taraftarlar 14 senenin ardından bir kez daha elden kaçtığını düşündükleri şampiyonluk için çok öfkelidirler. Salı günü, sarı kırmızılıların Florya'da yaptıkları ilk idmanda olay çıkar. Taraftarın başta teknik direktör Derwall ve yardımcısı Mustafa Denizli'ye protestoları dinmek bilmemektedir.

Önce Jupp Derwall istifa ettiğini açıklar...

Hemen ertesi gün yardımcısı Mustafa Denizli'de istifasını verir... Genç teknik direktör adayının kariyeri başlamadan bitmiş gibidir...

Ama talih Mustafa Denizli'ye burada da güler yüzünü gösterir. Futbol şube sorumlusu Ergün Gürsoy araya girer. İlginç bir de taahhütte bulunur: "Merak etmeyin. Beşiktaş yenilir... Şampiyonluk gelir!"

Beşiktaş önce deplasmanda Malatyaspor'a mağlup olur... Ardından evinde Denizlispor'a şok bir puan kaybeder... Yıllarca bu iki karşılaşma üzerine dedikodular yazılır, çizilir, televizyon programları yapılır... Ama her şeyin ötesinde, 3 hafta önce yuhalanan, protesto edilen Derwall ve Denizli artık "şampiyonluk apoletlerini" takmış şekilde omuzlardadır. 1986-87 sezonunun şampiyonluk kupasını kaldıran Galatasaray'dır.

Bir sezon daha Galatasaray'ın başında kalır Derwall... 1987-88 sezonunun şampiyonu da Galatasaray olur. Üstelik bu kez ligi 90 puanla şampiyon olarak kapatırken, lig ikincisi 78 puanlı Beşiktaş'a 12 puan fark atmayı başarmıştır...

1988-89 sezonu öncesi, artık faal teknik adamlık yaşamını noktalamaya karar veren Derwall'in yerine yeni teknik direktör aranmaktadır. Yine dönemin asbaşkanı Alp Yalman, Denizli'ye destek çıkar. Derwall'in de onayı alınır. Galatasaray, 1988-89 sezonunda Derwall'in yardımcı antrenörü Mustafa Denizli'ye emanet edilecektir.

Denizli'nin medyada da güçlü destekçileri vardır. Başta Hıncal Uluç, Doğan Koloğlu ve Şansal Büyüka olmak üzere spor basınının ağır topları tecrübesiz teknik adama sonuna kadar sahip çıkmaktadır. "Denizli Yerlilerin en iyisi...!", "Türkiye'nin en büyük hocası Mustafa Denizli...!" görüşleri yazılır, çizilir... Genel Yayın Yönetmenliğini Hıncal Uluç, Yazı İşleri Müdürlüğünü Fatih Altaylı ve Yiğiter Uluğ'un yaptığı Gelişim Spor'da 1988-89 sezonu öncesi Bab-ı Ali'nin ortak kararı ilan edilir: "Denizli bu işi götürür!"

Ancak, Denizli bu işi götüremez... Teknik direktörlükteki ilk senesinde Galatasaray ligde adeta nal toplar... Ezeli rakipler Beşiktaş ve Fenerbahçe'ye kaybeder... Hele Beşiktaş karşısında alınan 4 gollü mağlubiyet, son 30 yılın en ağır yenilgisidir. O sezonun şampiyonu Fenerbahçe'nin tam 24 puan gerisinde lig yarışı tamamlanmıştır... Galatasaray lig tarihinde ilk kez ezeli rakibinden bu denli puan farkı yemiştir. Türkiye kupasında, yine ezeli rakip Fenerbahçe'yle oynanan, karşılaşmanın ilk yarısında 3-0 öne geçilen yarı final maçında, ikinci yarı sonunda sahadan 4-3 mağlup ayrılmak zorunda kalan Galatasaray'da sabırlar taşar... Xamax ve Monaco zaferleri ve yarı finale çıkma becerisi de Denizli'yi kurtaramaz... Galatasaray'la Denizli'nin yolları ayrılır...

Şimdi su soruyu sorabilirsiniz: "Denizli Galatasaray'da şampiyonluk yaşamadığı halde, Galatasaray'ı şampiyon yaptığı ne zaman yazılmaya, adeta toplumun geniş bir kesimince kabul görünceye kadar ısrarla tekrar edilmeye başlandı?"

Cevap son derece basit... Denizli, Derwall'in yanında staj gördükten sonra doğrudan bir büyük takımın başına getirilirken, yani basamakları teker teker çıkmadan doğrudan zirveye otururken, aynı dönemde bir başka Türk teknik direktör, dişiyle, tırnağıyla kazıya kazıya bir yerlere gelmeye çabalamaktadır... Kayserispor, Ankaragücü, Ümit Milli Takımı, Sepp Piontek'in yardımcılığı derken, basamakları emin adımlarla çıkmaktadır... Ve sonunda o teknik direktör Galatasaray'ın başına getirilir. İlk sezonunda lig şampiyonluğunu kazanır... Üç büyüklerden birini şampiyon yapan "ilk teknik direktör" olarak tarihe geçer.

Gelgelelim, Mustafa Denizli'den her türlü desteklerini esirgemeyen o bildik bazı kalemler, onun için "Ağzı soğan kokuyor!", "Şehir Kırosu!" yakıştırmalarında bulunmayı tercih ederler... Bir taraftan da yazmaya başlarlar: "Mustafa Denizli de Galatasaray'ı şampiyon yapmıştı zaten... Galatasaray'da şampiyonluk yaşayan ilk Türk Mustafa Denizli'ydi...."

Bu bilgi doğru mudur? Elbette hayır!... Ama o kadar çok yazılır, söylenir, tekrarlanır ki, gerçek unutulur, yalan adeta gerçek olur...

(Dikkat edin... Günümüzde bile o bazı kalemler, zaman zaman Denizli'yi eleştiren yazılar yazıyor görünseler de, yazılarının bir yerinde mutlaka "Denizli'nin Galatasaray'I şampiyon yaptığı" yalanını tekrarlarlar: "Galatasaray'da şampiyonluk yaşadı, Fenerbahçe'de de yaşadı... Bakalım Beşiktaş'ta ne yapacak. 3 büyüklere şampiyonluk yaşatan ilk hoca olabilecek mi?")

Terim ise Galatasaray'daki ilk sezonunda şampiyonluk yaşadıktan sonra, 2., 3., 4. Sezonunda da üst üste şampiyonluk kupasını kazanır... Üstüne bir de UEFA kupasını kaldırır... Ama ne yaparsa yapsın, hangi kupayı kaldırırsa kaldırsın, bazıları için Türk futbolunda devrim yapan hoca, daima ve tartışmasız Mustafa hocadır...

Ve ne yazık ki, tekrarlana tekrarlana gerçeğin yerine geçen bir yalan, Galatasaray kulübü resmi internet sitesinde bile kendine yer bulur... Şampiyon teknik direktörler listesine, Mustafa Denizli ismi de konur...

Dönelim tekrar 1989 yılına... Mustafa Denizli'nin Galatasaray'dan ayrıldıktan sonra ne yaptığına:

Denizli 1989 yılında Almanya'ya gider... 1974-75 yılında kurulan Almanya İkinci Ligi'nde (2. Fußball-Bundesliga) her daim yer alan Alemannia Aachen takımının başına geçer... İlk maçlarını kazanır.... Türk basınını "Almanya'da Denizli mucizesi!", "Alman sporseverler Denizli'yi konuşuyor!" manşetleri süsler...

O sezon sonunda Alemannia Aachen küme düşer. Bir sonraki sezon Oberliga'da oynamak zorunda kalır. Tam dokuz sezon kendini toparlayamaz. Ancak 1998-1999 sezonu sonunda yeniden ikinci lige çıkmayı başarabilir.

1990-1991 yılında tekrar Galatasaray'ın başına geçen Mustafa Denizli, sezonu Beşiktaş'ın 5 puan gerisinde ikinci bitirirken, finalde Ankaragücü'nü yenerek Federasyon Kupası'nı kazanır.

1991-1992 sezonunda ise ligde yine Beşiktaş'ın 16 puan gerisinde üçüncü bitiren Galatasaray, Federasyon Kupası'nda ise çeyrek finalde Trabzonspor'a elenir.

İki sene takım çalıştırmayan Denizli, 1994-1995 sezonunda, Sefa Sirmen'in başkanlığını yaptığı, dönemin iddialı ekiplerinden Kocaelispor'un başına geçer...
Sezon sonunda dokuzuncu olan Kocaelispor, 1995-1996 sezonunda ise Birinci Lig'i beşinci sırada bitirebilir...

1996 yılında A Milli Futbol Takımı'nın teknik direktörü olan Mustafa Denizli, Milli takımımızı Fransa'da düzenlenecek olan Dünya Kupası'na götürmek için çabalar...
7. Grup'ta Hollanda, Belçika, Galler ve San Marino ile mücadele eden Türkiye, Cardiff'te Galler ile berabere kalıp, Belçika'ya deplasmanda 2-1, İstanbul'da ise 3-1 mağlup olunca finallere katılamaz.
O günlerden hatırlananlar ise İstanbul'da 6-4 galibiyetimizle sonuçlanan Galler maçı ile rahmetli Amigo Orhan'ın Belçika maçı sonrası Mustafa Denizli'ye yaptığı çirkin saldırı olur.

Bir sonraki uluslararası turnuva olan Belçika ve Hollanda'nın ortaklaşa düzenlediği Euro 2000 elemelerinde 3. Grup‘ta yer alan Türkiye'nin yeni rakipleri ise Almanya, Finlandiya, Kuzey İrlanda ve Moldova'dır...
Grup maçları sonucunda 19 puanlı lider Almanya'nın ardından 17 puanla ikinci olan Milli takımımız, play-off'ta İrlanda Cumhuriyeti ile eşleşti ve 1-1'in rövanşında alınan 0-0'lık skor ile Euro 2000'e katılma hakkı elde eder...
Mustafa Denizli'nin kadim dostu Hıncal Uluç'a ithaf ettiği "İçimizdeki İrlandalılar" sözü halen kullanılan bir tabir olarak tarihe geçmiştir.

Euro 2000'de İtalya, ev sahibi Belçika ve İsveç ile B Grubu'nda yer alan Türkiye, İtalya yenilgisinin ardından İsveç ile berabere kaldı ve Belçika'yı ise 2-0'la geçip Çeyrek Finale kalır...
Çeyrek Final'de Portekiz'e 2-0 ile elenen Türkiye turnuvaya veda eder...

Turnuvadan sonra Fenerbahçe ile anlaşan Mustafa Denizli, 4-3'lük efsanevi Gaziantep maçının da yer aldığı 2000-2001 sezonunda sarı-lacivertlilerde İLK ŞAMPİYONLUĞUNU YAŞAR! Kulüp başkanı Aziz Yıldırım'ın "Takımı sen mi şampiyon yaptın sanıyorsun?" sözleri gazetelerde yayınlanmış olsa da, yalanlanmaz... Unutulur, gider...

2001-2002 sezonunda Glasgow Rangers ile yapılan ön eleme maçlarından sonra Şampiyonlar Ligi'ne kalan Fenerbahçe, Denizli'nin geçmiş yıllarda yaşadığı Avrupa deneyimleri ve göreceli başarılarından dolayı devler ligi için umut doludur.

Fakat Barcelona, Bayer Leverkusen ve Lyon ile F Grubu'nda yer alan Fenerbahçe, yaptığı altı maçta rakip kalelere sadece 3 gol atıp, kendi kalesinde 12 gol görünce, Şampiyonlar Ligi'ne -0- puanla ve sonuncu sırada veda eder...
Ezeli rakip Galatasaray'ın D Grubundan 10 puanla ikinci olarak bir üst gruba yükselmesi ile bu başarısızlığın üzerine tuz-biber eker...
Aralık ayında Türkiye Kupası'nda Denizlispor'a elenen Fenerbahçe, sezonunun ilk yarısının son maçında Diyarbakırspor'a da 2-1 yenilince, Mustafa Denizli'nin Fenerbahçe macerası sona erer.

Yine iki sene takım çalıştırmayan Mustafa Denizli, 2003-2004 sezonunda İkinci Lig'in iddialı ekiplerinden Vestel Manisaspor ile el sıkışır.
Manisaspor'a destek olan ve Türkiye futbol tarihinin en büyük sponsorluk anlaşmalarından birine imza atan Vestel'in desteğini arkasına alan Denizli büyük bir projenin başına getirilmiştir... Kendisinden tek beklenen kurumsallaşma ve şampiyonluktur...

Çoğu Birinci Lig kökenli futbolculardan kurulu güçlü bir kadro kuran ve bunun için 20 Milyon Dolar civarında para harcayan Vestel Manisaspor, Türkiye Kupası'nda Denizlispor'a uzatmalarda yediği golle elenmesinin yanı sıra, lig sonunda da ilk üç sırada yer alamaz ve sezonu büyük bir hayal kırıklığı ile bitirmek zorunda kalır...
Kendilerine büyük hedefler koyan Manisa takımı Birinci Lig'e çıkma başarısı gösteremeyince Denizli'nin buradaki görevi de bitmiş olur.
Mustafa Denizli gibi önemli bir teknik adam ve oldukça maliyetli bir kadro ile hedefine ulaşamayan Vestel Manisaspor, Levent Eriş ile bir sonraki sezon ise şampiyonluğu kucaklar ve Birinci Lig'e çıkmayı başarır.

2004-2005 sezonunu boş geçen Denizli, 2005-2006 sezonunda da Türkiye'de görev almayıp İran takımlarından Pas ile anlaşır.
Sezonu İstiklal'in bir puan gerisinde ikinci olarak bitiren Pas takımından ayrılan Denizli, 2006-2007 için Persopolis ile anlaşmaya varır.
2006-2007 sezonunda Persopolis ligi Saipa'nın 3 puan gerisinde üçüncü olarak bitirirken, Pas ise sadece 5 puan farkla ligde kalmayı başarır. Bu arada Pas'ın ligin 20. haftasında fazla yabancı oynatarak hükmen mağlup sayılmasının geçmiş senelerde ki teknik direktörlerinden kalma kötü bir huy olabileceği düşünülür!

2008 yılında Milliyet'te yazılarına başlayan ve gazetenin yanı sıra Lig TV'de yorum yapan Mustafa Denizli, "Elinde iki İbrahim varsa, Sivok ve Seric'i oynatmazsın" gibi teknik yorumları ile futbolseverleri bilgilendirmeyi de ihmal etmez.

Denizli'nin bu yorumları Beşiktaş yönetimi tarafından makbul bulunmuş olacak ki, 2008-2009 sezonunda Metalist Kharkiv eşleşmesinde yaşanılan hezimetin sorumlusu olarak ilan edilen Ertuğrul Sağlam'dan boşalan teknik direktörlük koltuğuna oturtulur...

Denizli'den beklenen tek şey ise ŞAMPİYONLUKTUR!

Peki, Mustafa Denizli'nin elinde sihirli bir şampiyonluk değneği olduğu mu düşünülmektedir?

12 sezon takım çalıştırıp, sadece 1 kez şampiyonluk elde edebilmiş, o şampiyonluk da, şampiyon kulübün başkanınca farklı değerlendirilmiş bir teknik adamlık kariyeri göz önüne alındığında, durum hiç de öyle değildir...

Ama eğri oturalım, doğru konuşalım... Ne istatistikler, ne spor tarihi, ne de geçmişin inkâr edilemeyen izleri... Bunların hiç biri önemli değildir...

Basınla iyi ilişkiler, güçlü kalemlerle sağlam dostluklar ve imaj her şeydir...

Sonunda hayal kırıklıklarına sebep olsa da...

Kaynak: Medyaspor.com
__________________
Lütfen forum kurallarını okuyunuz..

Konu boğaz tarafından (02-12-2008 Saat 15:42 ) değiştirilmiştir..
boğaz Ofline   Alıntı ile Cevapla