Tekil Mesaj gösterimi
Alt 12-12-2008, 00:42   #1
|RespecT Me|
Banned
 
|RespecT Me| - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Aslolan hayattır, hayat da Midye Dolma :)

İlkokul yıllarında Foça'da tadına bakmamla, yere tükürmem bir olmuştu (bknz:topiğe iğrenç giriş yapmak) ama yıllar geçtikçe anne sütünden sonra en değerli besin maddesi olduğunu da anladım. 1 hafta uzak kalıp, yiyemediğim taktirde sevgilinin kokusundan fazla özlem duyuyor insan. Tepsi başında yapılan pazarlıklar, arkadaşlardan 1 fazla yiyebilmek adına limonsuz mideye indirilenler ve kalan pirinç taneleri ile limon suyunun höşürff efekti ile içe çekilmesi; tabi eli hızlı bir midyeciden yiyorsak, o dipte kalan pirinçleri umursamayıp, kabuklardan bir an önce kurtulmak gerekiyor. Şahsım adına her zaman tepsi içindekilerin orta boyu makuldür ve boyutu ne olursa olsun bir adet midye için verilecek en yüksek rakam 40 kuruşu geçmemelidir. Şayet bu rakamdan fazlasını gözden çıkarıyorsanız, midyenin pazarlık payı en yüksek yiyeceklerden biri olduğunu bilmiyorsunuz demektir. Kimine göre İstanbul kimine göre de Çanakkale - Antalya midyesi en iyisidir ama midyenin ana vatanı İzmir'dir ve Karaburun midyesinin o iştah açıcı etini hiçbir yerde bulamazsınız. Midyenin lezzeti, çıkarıldığı yer ile değil yapılış şekli ile alakalıdır; tiryakisi olan kız arkadaş lezzete lezzet katar, bol etli ve az pilavlısı lezizdir, soğuk ya da sıcak yenmesi tamamen zevk meselesidir ama denizden uzak yörelerde değil sıcağını bulmak, bir-iki günlük olanını yiyebilmek bile Rio de Jenerio plajında bir Türkle karşılaşmışcasına mutlululuk veriyor; zira Ankara'da görüp de balıklama atladığım midye, yıllar önce Foça'da aldığım tadı vermiş olsa da koyun-keçi, Abdurrahman Çelebi hesabı hiç dudak bükmeden sindirmeme neden olmuştu.


Seeeeeeeeeeeeen bu gönüllerin sahibi ...

Click the image to open in full size.
|RespecT Me| Ofline   Alıntı ile Cevapla