[boğaz]

Denizli'nin Maceraları (7)

23.12.2008 17:00:00
Eeee koşullar böyle oluştuğunda, belli bir süre ara verilmişse de, bazı yazı dizilerine devam etmek kaçınılmazdır. Yani, sinemada iki bobin arası verilen ara gibi algılayın...
Gelelim sadede... Mustafa Denizli hocanın adı Beşiktaş için geçmeye başladığı gün "Denizli'nin Maceraları" dizisinin ilkini yazmıştım.
İçerik, Mustafa Denizli'nin teknik direktörlük eşofmanı içine girdiğinden bu yana yaşadığım, gözlemlediğim, kesin doğru damgalı bilgilerin sizlere aktarılışı idi.
Şayet okuma zahmetine katlanırsanız ki öyle umuyorum, bundan önceki altı yazıyı okuyup şimdi yazacağım Denizli'nin Maceraları (7)'yi devam etmekte olan bir film rahatlığında çözebilirsiniz.
Denizli hoca, Galatasaray yenilgisinden sonra, "Şampiyonluğa inanmamış bazı isimlerle yollarımızı ayıracağız. " dedi. Kimdi bunlar?
Kimilerine göre Gökhan Zan, Seric, Tuna, Cisse ile Bobo gönderilecekler listesini oluşturuyorlarmış. Hatta Ali Tandoğan da olabilirmiş.
Peki, Beşiktaş'ın, Denizli döneminde 16 puan kaybının nedeni bu futbolcular grubu mu? Ya da geride kalanların bu kayıplardaki rolleri ne? Bence iki soruya da "Ne alakası var" diye cevap vermek futbol adına daha doğru olur.
Beşiktaş'ın, Denizli ile birlikte olduğu süreçte toplam 16 puan kaybetmesi, tamamen Denizli'nin şapkasından çıkan tavşanların eseridir. Futbol dünyası yaklaşık 15 yıldan bu yana üçlü savunmayı terk etmiş olmasına rağmen, Denizli, Beşiktaş'a bu demode sistemi oynatmak adına çok ciddi inat sergilemektedir.
Kaldı ki, Sivok ve Zapo transferleri, yıllardır süregelen tandem sıkıntısını ortadan kaldırmak adına yapılmıştır. Ama bu iki Çek oyuncu, Denizli döneminde, anımsadığım kadarı ile hiçbir maçı tandem oyuncuları olarak yaşamadılar.
Öyle rollere itildiler ki, belki de futbol hayatlarından bu rolleri hiç oynamamışlardır. Takımın geri kalan kısmı da, belki de biraz Toraman, biraz Zan, üçlü savunma temeli oyunu hiç oynamamış futbolculardan oluşmaktadır.
Dahası, Denizli'nin üçlüsünün geri kalan oluşumlarında da kimsenin çözemediği çizgilere rastlanmaktadır. Öylesine ki, zaman zaman Beşiktaş savunmasının göbeği ile önündeki Toraman, Cisse, Delgado ve Nobre neredeyse tren hattına sırayla dizilmiş dama taşlarını andırmaktadırlar.
Özetle, Denizli'nin Beşiktaş kadrosu, maç sonrası soyunma odasına giderken adeta bir hayli fazla içki içerek sarhoş olmuş bir insan topluluğu olarak sallana sallana, düşüne düşüne yürümektedir.
Buradan bakıldığında, Denizli'nin hiçbir futbolcusu kaybedilen puanların sorumluları olarak göstermeye hakkı görülmemektedir. Ama aynı Denizli nedense, başarısız olduğu süreçlerde hep birilerine ihale çıkarmayı yeğlemiştir.
Anımsarsanız; Fenerbahçe'nin fazla yabancı oynatıp, Beşiktaş'a hükmen yenildiği oyun sonrası da, henüz bir ay önce teknik adam eşofmanı girmiş Oğuz Çetin'i, "Ben maça konsantre idim. Yardımcım beni uyarmalıydı" diyerek hatayı yapan kişi olarak göstermişti. Ama kendisi o akşam neredeyse 15 yıllık hoca konumundaydı.
Yine bir hatıra... İrlanda'yla Bursa'da berabere kalarak Avrupa Futbol Şampiyonası finallerinde vize alan milli takım sahada sevinirken Denizli, "İçimizdeki İrlandalıları da yendik" diye haykırmıştı. Yani, milli takım elenseydi, bu başarısızlığın mimarları da, kastettiği İrlandalılar olarak Hıncal Uluç ve Kemal Belgin olarak anons edilecekti.
İşte Denizli hoca böyledir. Yarın Beşiktaş daha da kötü sonuçlara imza atarsa, ya da en azından bu şekilde düşe kalka gidip hedeflerden uzaklaşırsa, hiç merak etmeyin, basındaki bazı kişilerle, Siyah-beyazlı camianın bazı isimleri de paylarını alacaklardır.
Denizli'nin Maceraları(8)'i yazmadan önce, günümüz Beşiktaş kadrosunun tek bir takviyeye ihtiyacı olmadan iyi futbol oynayabileceğine, olumlu sonuçlar alabileceğine de bahse girerim. Yeter ki, herkes yerli yerinde, alışık olduğu düzende ve en önemlisi çağdaş oynamaya yönlendirilsin.
Kemal Belgin Medyaspor.com