Tekil Mesaj gösterimi
Alt 13-01-2009, 19:59   #1
gulcemal
Eagle dragging on Smoking
 
gulcemal - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Icon1 6 bin yıllık mezardan çıkan, esrarlı buğday

ESRARLI BUĞDAY

Bursa’nın İnegöl ilçesinde incelemelerde bulunuyorduk.

Bir kamp esnasında Ziraat yüksek Mühendisi Serdar beyla karşılaştık. Serdar bey uzmanı olduğu konuda bilgiler veriyordu.

Ardından başlayan sohbet sırasında bize öyle bir buğdaydan bahsetti ki inanılması çok güçtü.

Serdar beyin bahsettiği buğdayı bulmak amacıyla Bilecik İlimizin Bozüyük ilçesine doğru yola çıktık.

6 bin yıllık bir mezardan çıkan buğday ekilirse yeniden yeşerir mi?

Zamanımızın buğdayları en çok bire 40 verirken bu buğday bire 700 verebilir mi?

Bu buğdayı görebilmek ve hikayesini dinleyebilmek için, olayı sahiplenerek buğdayın hala kaybolmamasını sağlayan, Harita Mühendisi Recai Aksu beyi aradık.

Kendisini bilgisayarlarla uğraştığı iş yerinde buluyoruz.

Özenle sakladığı buğdayları bize göstererek, maceralarını anlatmaya başladı. Buğdayın hikayesi kısaca şöyle.

Definecinin biri kazdığı bir tarihi mezarda camdan bir küre buluyor. Küreyi sallayınca içinden çıkır çıkır gelen sesleri altın zannederek bunu kırmaya uğraşıyor. Normal kırma yöntemleri başarısız olunca taşın üstüne koyduğu küreye balyozla vuruyor. Cam küre patlayarak tuz buz oluyor. Bu sırada definecinin hevesi de kursağında kalıyor tabii. Çünkü kürenin içinden altın değil 7 tane buğday çıkıyor. Şansına lanet ederek bu buğdayları evinin bahçesinde inşaat artıklarının arasına atıyor. Bir müddet sonra normal ekinler başak bile vermeden definecinin attıkları adamın boyunu geçiyor. Bunu gören defineci yakalanacağını sanarak buğdayları yolup bir poşete tıkıp saklıyor. Ertesi yıl, yolduğu buğdaylardan dökülen taneler yeniden filizleniyor. Yine bunları yolup aynı poşete dolduruyor. Bu buğdaylardan yakarak kurtulmaya karar verdiği bir sırada Recai beyle karşılaşıp ona güveniyor ve bu buğdayları teslim ediyor.


İşte o günden beri Recai bey bu buğdayları devlete mal etmeye çalışıyor.

Bu buğdayları duyan İsrailli iki kişi Recai beye gelerek iki tane almak için 10 milyon dolar teklif ediyor. Almanya buğdaylarla oraya gittiğinde sülalesinin geleceğini garanti altına alacağını söylüyor.



Recai Bey ise ben bu buğdayların vatanımda kalmasını ve kendi vatanımın zengin olmasını istiyorum diye bütün teklifleri reddediyor.

Türkiye ne mi yapıyor hiçbir şey “Bu buğdaylar işe yaramaz” diye tutturuyor.

İsterseniz bu buğdayların mezarda ne işe yaradığına bir bakalım. Bundan 6 bin yıl önce insanlar öldükten sonra tekrar canlanacaklarına inanırdı. Bu yüzden yeniden dirildiklerinde yiyebilmek için ölülerle beraber çeşitli yiyecekler de gömerdi. Anlıyoruz ki buğdayın bulunduğu mezar 6000 yıl öncesine dayanıyor.

Pekiyi bu kadar uzun zaman bu buğdayın çürümemesi için ne yapılabilirdi. Havası alınmış ve çürümeyecek, kolay kırılmayacak bir kapta saklanması gerekirdi. İşte bu kap da ancak elmastan olabilirdi. Evet defineci köylü dayının kırdığı o cam kocaman bir elmastı.

Gelelim asıl konumuz olan, bu kadar methettiğimiz buğdayın özellikleri ne sorusuna.

Bu buğdayın sapının kalınlığı bir sigaradan daha fazla ve boyu 2 metre civarında. Demek oluyor ki, biz bu buğdayı eksek ve sırf saplarını dışarıdan satın aldığımız tekstil hammaddesi olarak kullansak bile Türkiye zenginleşiyor.

Bu buğdayın bir tanesi bizim bildiğimiz normal buğdayın üç katı büyüklükteydi.


Dahası da var.

Zamanımız buğdaylarında bir sapın üstünde olan bir başakta en çok 30 ya da 40 tane buğday yetişiyor yani bire kırk veriyor. Oysa esrarlı buğdayda en az 100 tane var.

Daha da var. Bir buğday tanesini ekerseniz bir filiz verir, o filizin üstünde bir başak olur. Esrarlı buğdayın bir tanesini ektiğinizde ise yedi filiz veriyor.

Özetlersek bizim buğdayımız bire 40 verirken esrarlı buğday her tanesi bizim buğdayın üç katı büyüklükte olmak üzere bire yediyüz veriyor. Yani normal buğdayın 51 kat fazlası. Saplarının sağlayacağı avantajı da unutmamak gerekir.

Recai beyin ofisinde definecinin kopardığı buğdayları bir kavanoz içinde görüp olayı bizzat yaşadık.

Buğdayı ekmediğini öğrenince nedenini sorduk.

Eğer bu buğday normal şartlarda ekilirse bir müddet sonra baskın olan günümüz buğdayından etkilenerek özelliklerini yitirirmiş. Bu buğdayın özel olarak yetiştirilmesi ve genleriyle oynanarak sürekliliğinin sağlanması için işlemlere tabi tutulması gerekmekteymiş. Tabii Türkiye’de bu buğdaya sahip çıkacak hiçbir resmi mercii çıkmadığı için Recai Bey de bunu ekmeden saklamış.

Recai beyden ayrılırken hüzünlüydük, bu hüznün büyük bir bölümü masal gibi dinlediğimiz hikayenin sonunu görememekten kaynaklanıyordu. Buğdayı ekili halde görememiştik.



Aklımıza, bize buğdayı haber veren Serdar beyin bir sözü geldi. “Ekili halde bulamazsanız bana tekrar gelin.” Demişti. Hemen yeniden İnegöl’e döndük ve Serdar beyi bulup durumu anlattık. “Recai Bey bu buğdaydan benden başka kimseye vermedi. Ben de bunu bir kovaya ektim ve balkonumda duruyor, gelin göstereyim.” Sevinçten uçarcasına kovanın yanına gittik ve buğdayları ekili halde de gördük. Bunları görüntüleyerek sizlere de ulaştırabildik.



Tam ayrılacağımız sırada Serdar Bey bize şunları söyledi. “Bir ilginç olay daha var oda şöyle. Kur’an-ı Kerim’de bu buğdaydan bahsediliyor. Gerçekten de Bakara suresi 261. ayet-i kerimesi şöyle.

Allah yolunda mallarını harcayanların örneği, yedi başak bitiren bir tane gibidir ki, her başakta yüz tane vardır. Allah dilediğine kat kat fazlasını verir. Allah’ın lûtfu geniştir, o her şeyi bilir.

Böyle bir buğdayın ortaya çıkacağının önceden bildirilmiş olması, "Kur’an-ı Kerim’i zamanın tefsir ettiğini gösteriyor.”

Bu konuyu görüntüleriyle beraber bir ulusal kanalda yayınlamış olmama aradan yıllar geçmesine rağmen maalesef hiç bir devlet yetkilisi bu buğday konusunda bir girişimde bulunmadı.


Hasan Subaşı
__________________
ATIN ÖMÜ ARPADAN
HADİ GELİN ARKADAN
YARI YOLDA BIRAKAN TAŞ OLSUN...BEŞİKTAŞK

gulcemal Ofline   Alıntı ile Cevapla