Ünlü takımların en iyi futbolcularından kurulu; iki senedir yenilmeyen Avrupa Şampiyonu takıma karşı oynadık.
Herkes değil ama çoğunluk 'üç olur, dört olur' masalları anlatıyordu.
Ama gerçek sahadaydı.
Milli takımımız Avrupa'nın, hatta dünyanın en iyi futbolcularından kurulu, yıllardır yenilgi yüzü görmeyen İspanya'ya karşı; özellikle ilk yarıda, yürekli, cesur, ne rakip futbolcudan ne de 90 bin seyirciden korkan, tırsan, bir takım değildi.
En az rakip takım kadar golü düşünen, çok oyuncuyla hücum eden bir Türkiye vardı.
İlk dakikalarda Nihat'ın ve Semih'in ayağından mutlak goller kaçırdık.
Nihat, o vuruşu yapacağına; yanındaki Semih'e verseydi, golü bulan takım olacaktık.
Milli takımda yıldız çoktu ama yıldız futbolcu gibi yeteneklerini yeteri kadar kullanamadılar. Ama Milli takım öylesine güzel bir takım oyunu oynadı ki, devre arasında İspanyol gazeteciler, bizleri tebrik ediyor ve 'bizden çok iyi daha oynuyorsunuz' diyorlardı.
Yediğimiz gole bakın.
Hiç şaşırmadım. Her zaman yediğimiz klasik gollerdendi. Yine duran top. Bir konsantrasyon eksikliği ve top ağlarda. Bu hastalıktan bir türlü kurtulamıyoruz.
Evet, Avrupa Şampiyonu'na yenildik ama en az Avrupa Şampiyonu kadar iyi oynadık.
Bu futbolumuzun karşılığı kesinlikle ama kesinlikle mağlubiyet olmamalıydı.
Bu çocuklar dört gün sonra bir kez daha İspanya ile oynayacaklar.
Eleştirelim ama belden aşağı vurup onurlarını, gururlarını kırmayalım, hakaret etmeyelim.
Bu Milli takım bizim milli takımımız. Ve bu futbolcularla oynayacağız.
Ömer Güvenç