Tekil Mesaj gösterimi
Alt 12-04-2009, 10:12   #1
вєšιктαš
 
вєšιктαš - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Yazarlar Beşiktaş için ne yazdı?

Kocaelispor galibiyetinin ardından değerlendirmelerde bulunan spor yazarları oyuncu değişikliklerini doğru bulurken, şu yorumda bulundular...

Click the image to open in full size.
Güven Taner (Star): Ne de Olsa Beşiktaş!

Teknik adamlar böyle bir maçı hangi öngörülerle oynarlardı? Sorunun yanıtını ararken Kocaelispor’un golünü izledik. Son 10 maçında 5 gol yemiş olan Beşiktaş’ın savunması, taşıdığı özgüveni kötüye kullanıp miskinlik gösterince Agbetu iyi bir vuruşla faturayı kesiverdi.

Ve Kocaeli güvenli, paniksiz savunma yapmaya, rakibin hatalarını kullanarak hücumlar denemeye girişti. Yeni gol fırsatı üretti. Beşiktaş ise ligde bulunduğu yere, olanaklarına ve son üç ayda kazandığı özgüvene aykırı bir tutumla çok sıradanlaştı. Tedirgin oldu ve geri düşüşüne tepki veremedi. Evet oyunu karşı alana yığdı, ama bu durum Beşiktaş’ın baskı becerisinden çok rakibinin sahasında kalmasından kaynaklandı. Ağırkanlı, güvensiz ataklarda iyi top kullanılamadı. Dönen toplar rakibe bırakıldı. Tempo zorlaması ve organizasyon arayışı yoktu. Kanat atakları yerleşmiş rakibe karşı yapıldığından üretken değildi. Bobo’nun topla oyalanması çok zararlı oldu. Bir hafta önce düşme bölgesindeki rakibinden 4 gol yemiş olan Kocaelispor’u rahatsız edemeden ilk yarıyı kapattı.

Denizli, Cisse ile Erkan’ı alıp yerlerine Uğur ve Holosko’yu alarak ikinci yarıya başladı. Ancak sanki 26.haftada şampiyon olmuşlarda, bu maça kutlama şöleninden çıkıp gelmişlercesine bitkin ve doymuş gibi oynamayı sürdürdüler! Kocaeli’nin tek golünü koruma güdüsüyle davranması Beşiktaş’a giderek fırsatlar verdi. Ve bir penaltı vuruşu kazandırdı.

Böyle bir maçı yetersiz bir futbolla oynaması Beşiktaş için çok iyi bir ders olmalı. Olmaz ise işler sarpa sarar. Yarışın boyu kısalıyor ve zorluk derecesi hızla artıyor.

Erman Toroğlu: Yıldırım gibi yetişti (Hürriyet)
Hani maçlar vardır ya dakika 1, gol 1... Kocaeli’nde dakika 2, gol 1 oldu. Ama dakika 3’te Taner sakatlanıp çıktı.



Bence maçın kırılma noktası Kocaeli’nin attığı gol değil Taner Gülleri’nin çıkmasıydı. Dün gece bu sezonun en kötü Beşiktaş’ını izledim. Peki diyeceksiniz ki, bu kötü Beşiktaş nasıl kazandı?



Önce Allah istedi. Çünkü siyah beyazlılar dün gece her pozisyonda düşeş attı. Maçın ikinci kırılma noktası da penaltıydı. Aynı penaltıyı bu hakem F.Bahçe-G.Saray maçında versin sonra onun halini göreyim! Dakika 37... Bir ikili mücadelede İbrahim Üzülmez yere düşüyor. Kocaelili oyuncu kalkıyor ve sürüyor, boş kaleye gol atacak ama yardımcı bayrak kaldırıyor. Hakem Bülent Yıldırım pozisyonu görüyor ama inisiyatifini kullanmıyor. Neden? Çünkü yürek yok... Hakemlerimiz pırıl pırıl iyi çocuklar da futbolla yakından uzaktan alakaları yok. Ernst basketboldaki perdeleme hareketini yapıyor, adamı indiriyor yere. Ne yardımcı farkediyor ne hakem...



İşe önce hakemden girdik. Ama birisi düşmeye, diğeri şampiyon olmaya namzet iki takımın maçını idare ediyorsun. Adaleti öyle dağıtacaksın ki, sezon sonu o yükün altından kalkacaksın. Hakem ve yardımcıları dün bütün pozisyonlarda Beşiktaş lehine hareket ettiler. Zaten verdiği evlere şenlik penaltıdan sonra Kocaeli’nin bütün direnci kırıldı sonra da 3-1’e gitti maç. Dün geceki maçın yüzde 100 etkili ismi Bülent Yıldırım’dı. Beşiktaşlılar eğer şampiyon olurlarsa, Yıldırım’a bir şilt verirler herhalde. Onlara şunu sorarım, kendi lehlerine verilecek aynı pozisyonda bir penaltıyla şampiyonluk kaçarsa, o hakemi ne yaparlar?



Kocaelispor dün akşam Beşiktaş’a göre sahayı daha iyi parselledi. Beşiktaş’ın kötü oynamasına da onların diri, etkili ve baskılı oyunu sebep oldu. Ama Kocaelispor çok yeni kurulan bir takım. Neredeyse sezonun yarısında kadroları değişti. Yedekleri yok. Taner’in yerine oynayan Serdar Topraktepe ise evlere şenlik, kalçasını kaldıramıyor. Tarihte kalmış. İkinci yarı Beşiktaş oyuncu değiştirince ve Kocaeli’nin yaşlı oyuncuları da yorulunca Körfez ekibi hücumda top tutamamaya başladı. Bu sırada Beşiktaş rakibin üstüne fazla gitmeye başladı ama hikayeden gidiyorlardı. Ne zamana kadar? Hakemin verdiği evlere şenlik penaltıya kadar. Bundan sonra gösterilen sarı kartlar da hep Kocaeli’nin aleyhine, Beşiktaş’ın lehine oldu.



Koca bir ilk yarı Beşiktaş takımının tek pozisyonu yok. Şampiyonluğa oynayan bir takım sondan 2. sıradaki bir takıma karşı eğer bu kadar etkisizse halini siz düşünün. Mustafa Denizli çok kötü oynayan futbolcuların içinden en kötülerini seçerek değiştirdi ve 2. yarıya öyle başladı ama sahada fazla bir şey değşmedi. Biraz Yusuf kımıldar gibi oldu ama sonucu yoktu. Tello hiç yoktu. Rüştü ise evlere şenlik. Dün gece özellikle Nobre’nin yokluğu hissedildi. Çünkü bu tarz defans yapan takımlara karşı Nobre iyi iş yapıyor. Koç boynuzu gibi zorluyor. Kocaeli seyircisine de helal olsun. Takımları sondan ikinci ama bir dakika durmadan destek verdiler. Bu seyirciyi görünce aklıma belediye takımları ve seyircileri geliyor. Çünkü seyirci futbolda her şey.



Yazıklar olsun



Dün kamera zaman zaman Mustafa Hoca’yı gösterdiğinde ümitsizliğini yüzünden okuyorduk ama Bülent Yıldırım, Mustafa Hoca’nın imdadına çabuk yetişti. Seyredin maçı, alın pozisyonları teker teker oynatın, Kocaeli’nin nasıl doğrandığını görürsünüz. Yıllar geçiyor ama çok da fazla bir şey değişmiyor gibi geliyor bana. Tam can alıcı maçlarda hep aynı sahneler. Ondan sonra da ümidim azalmaya başlıyor, hevesim de... Yazıklar olsun.

Şansal Büyüka (Ballı Cuma (Akşam)
Beşiktaş bu maçı kazandı ya... Beşiktaş bu futbolla bu maçı kazandı ya...
Hiç kuşkum yok, yukarıdan 'yürü ya kulum' diyorlar...
Yakın zamanda tamamı birden kötü oynayan böyle bir Beşiktaş takımı görmemiştim...
İşte bu takım, İstanbul'da Galatasaray'ı beşleyen, Fenerbahçe'den bir puan alan Kocaelispor'u bu berbat futbolla yenmeyi başardı...
Neyini anlatayım Beşiktaş'ın...
Birinci dakikada gol yiyen bir takım bir pozisyona girmeden birinci yarıyı bitirir mi?
Beşiktaş bitirdi...
Üstelik, Rüştü'nün kaleyi boşalttığı pozisyonda Muhammet'in dışarı vurduğu kafa var...
Serdar'ın beş metreden topu kale yerine üstten dışarı gönderişi var...
Bunların hepsi ilk yirmi dakika içinde oldu...
Beşiktaş yenik durumda olmasına rağmen maçı belki de beşinci dakikada kazandı...
Büyük golcü Taner Gülleri sakatlanıp çıkmasa o pozisyonları kaçırır mıydı?
Hiç sanmam...
Elbette bir de penaltı...
Bu penaltı sabaha kadar konuşulur...
Herkes kendi çıkarına göre bir şey söyler...
Ama bu penaltı Beşiktaş aleyhine verilseydi, hiç kuşkunuz olmasın, Başkan Yıldırım Demirören ile arkadaşları pazartesi Ümraniye'de basın toplantısı yaparlardı...
'Federasyon ve hakemler Beşiktaş'ın şampiyonluğunu istemiyor' diye...
Şimdi aynı işi Kocaelispor başkanı mı yapsın...
'Kocaelispor'u küme düşürmek istiyorlar' diye...
Ama kabul edelim ki, bu kadar kötü Beşiktaş'a davetiye çıkartan da Kocaelispor oldu...
İkinci yarıda o kadar kapandılar, o kadar çekildiler ki, doksan dakikayı böyle tamamlamaları düşünülemezdi...
Beşiktaş şampiyonluğun en güçlü adaylarından biri...
Geride kalan yedi haftanın dördünü deplasmanda geçirecek olmasına rağmen...
Bu 'Ballı Cuma'ya fazla güvenmesinler...
Kocaelispor deplasmanındaki futbol, diğer deplasman maçlarına yetmeyebilir...
Üstelik yukarıdan her zaman 'yürü ya kulum' demezler...
Üstelik her zaman böyle penaltı vermezler...

Sergen Yalçın: Taner'in yokluğuna dua etsinler (Vatan)

Bakmayın siz 3-1 lik skora. Şampiyonluğa yürüyen Beşiktaş kazanıyor belki ama işlerin iyi gitmediği de bir gerçek. Dün tempodan yoksun, ürkek, takım oyunundan çok uzak bir Beşiktaş izledik. Hedefsiz bir takım gibiydiler. 75. dakikaya kadar kişiliksiz bir görüntü sergilediler. Bu dakikada hakemin yarattığı penaltıyla da yaşama döndüler. Ki o penaltı Kocaeli’nin olağanüstü direncini yıkan kader anıydı. Sonrası zaten çorap söküğü gibi geldi... 90. dakikanın özeti ise Taner Gülleri’nin sakatlığıydı. Onun çıkışı Beşiktaş’ın kazanmasının temel nedeniydi. Oynasaydı farklı skoru Kocaeli’nin hanesine yazmak işten bile olmazdı.

Doğrusunu söylemek gerekirse Kocaelispor’a yazık oldu. Onları yürekten kutlamak gerek. Maça çok tutuk başlayan ve erken gelen golle darmadağın olan Beşiktaş’ı tam anlamıyla komaya soktular. Penaltıya kadar sürekli üst düzey mücadele örneği gösterdiler. Taner Gülleri’nin 6. dakikadaki sakatlığı tüm hesapları altüst etti. O çıkınca neredeyse 80 dakika skoru korumayı amaçlayan bir sistemle oynamak zordunda kaldılar. Rakibi zorlayacak, yakalanan pozisyonları gole çevirebilecek, takımı hücuma çıkartabilecek tek isim olan Taner’in yokluğu açıkcası pahalıya patladı. Bir kez daha söylemeliyim ki, Taner Gülleri’nin sakatlığı dün Beşiktaş’ın en büyük şansıydı. İlk yarıda kaçan 3 pozisyon vardı. Taner yakalasa affetmez, sahada da Beşiktaş kalmazdı.

Şampiyonluğa giden bir takımı tek bir oyuncunun yokluğu bu kadar olumsuz etkiliyorsa o zaman bu takımda ciddi sorunlar var demektir. İbrahim Toraman’ın olmayışı gerçekten Beşiktaş’a pahalıya patlayacaktı. Onun yokluğunda gördük ki Zapo bu takımın ilk 11’inde oynayacak oyuncu değil. Çok ağır. O ağır oynayınca yanındaki diğer stoperi de etkiliyor. Yenilen golde önemli hataları vardı. Siyah-beyazlılar dün orta sahada da büyük sıkıntı çektiler. Ernst ve Cisse bu takımda orta saha organizasyonu yapacak isimler olmamalı. Oysa Kocaeli önünde Tello hiçbir şey oynamayınca, Yusuf ve Erkan’dan da gerekli destek gelmeyince Ernst de Cisse de pas dağıtma işini üstlendiler ama başarılı olamadılar. Goller bireysel beceriler ve biraz da şans ile geldi. Hemen hemen tüm maç boyunca saklanan ve tek bir pozisyona daha giremeyen Bobo, attığı ‘şans’ golüyle zevahiri kurtardı. Görevini tam anlamıyla yapan tek isim ise Holosko idi.

Beşiktaş önceki hafta da kazanırken eleştirilen bir futbol sergilemişti dün de aynısı oldu. Elbette kötü de oynasan kazanmak önemli olan. Ancak gelecek haftalarda çok daha zorlu rakipler var. Ve onlar Kocaeli kadar cömert olmayabilirler. Rakibin direncini düşüren o ‘ilginç’ penaltı sonrasında yaşama dönen Kartal, ağır oynuyor, tempo yapmıyor ama fizik gücünün üstünlüğüyle istediğini alıyor. Elbette şampiyonluk yolunda çok önemli bir 3 puan alındı ama asıl önemlisi gelecek haftalar için alınan derslerdi...

Ali Sami Alkış: El yordamıyla galibiyet (Star)

Maçın ilk bir saatine bakıldığında; topu daha çok kullanan, daha fazla atak yapan takım Beşiktaş gibi görünse de, golleri kaçıran Kocaeli’ydi. O ana kadar Beşiktaş’ın yaptığı kuru gürültüydü... Oynuyor gibi görünüp hiçbir şey yapmıyordu. Pozisyon bulamayan, tehlike yaratamayan, şutu olmayan atakları ne yapayım?

Kocaeli işi sıkı tutsa, maç kafadan 3-0 olurdu... Serdar’ın 5 metreden kaçırdığı bir gol var ki, eski takımına torpil mi geçti diye huylanırsın.

Kocaeli yarı alanından Beşiktaş alanına uzatılan 30-40 metrelik topların hepsini, gene Kocaelililer topladı. Beşiktaş savunması; erken gelen golün altından kalkmanın hesabında olduğu için, o telaşla yığınla kademe hatası yapıyordu.

Üstelik Beşiktaş, rakibinin gol krallığına aday futbolcusu Taner’in sakatlanıp çok erken çıkmasıyla, büyük bir avantaj yakalamıştı... Buna rağmen, kalesinde büyük tehlikeler yaşayan kendisiydi. Agbetu savunmayla adeta dalga geçiyordu.

Görünen tablo feciydi.

* * *

İşin kötüsü, 2. yarı da ilk yarının benzeri tablolarıyla başladı. Ancak zaman geçtikçe Kocaeli kendi yarı sahasına çekilmekle, Beşiktaş’ı üstüne davet etti. Siyah-Beyazlılar da can havliyle yüklenmeye başladı. Gol atmayı beceremeyince, imdadına hakem yetişti. Tartışılır bir penaltıyla beraberliği yakaladılar.

Dağılan Kocaeli’nin daha fazla dayanacak gücü kalmadı. Kısa süre içinde de golleri yedi.

Bu açıkçası ‘üç büyükler’in sık sık rastladığımız ballarından biriydi. Bir saat boyunca sezonun en rezil futbolunu oynayan Beşiktaş; hakemin ikramıyla verdiği penaltı sayesinde rakibinin direncini kırdı.

Bu galibiyet, adil bir sonuç değil.


Atıf Keçeci (Zaman): Beşiktaş 'devam' Kocaeli 'tamam'

Kocaelispor-Beşiktaş maçının her iki takım için de önemi büyüktü. Biri şampiyon olabilmek, diğeri Süper Lig'de kalabilmenin mücadelesini verecekti. Siyah-Beyazlılar eksiklerini Zapo ve Erkan Zengin'le karşılamıştı. Körfez ekibinin ise en önemli silahı golcüsü Taner Gülleri idi. Ancak Taner'in daha 6'ncı dakikada sakatlanarak çıkması Kocaelispor'un gol yollarındaki şansının azalması demekti.

Futbol oynamaya çok müsait iklim ve hava şartlarına her iki takımın taraftarlarının kendi oyuncularına yönelik destekleri, huzurlu bir ortamı beraberinde getirdi. Daha 'ne olacak' derken 3'üncü dakikada Kocaelispor golü buldu. Devre arasında alınan Agbetu, Beşiktaş defansında önce Zapo'dan sıyrıldı. Sonrasında üç rakip arasından Rüştü'nün sağına, uzanamayacağı köşeye sert bir vuruş yaptı ve takımını öne geçirdi.

Siyah-Beyazlılar tek forvet Bobo ve onun hemen sağından solundan ataklar yapmaya dayalı bir taktik anlayışla oyunu sürdürdü. Erkan Zengin, Ekrem'in önünde sağ kanadı kullanırken karşı ataklarda defansın yardımına gelerek görevini yapmanın gayreti içerisinde görüldü. Holosko'ya, Mustafa Denizli ilk 11'de forma vermeyerek beklentileri boşa çıkarttı. Ancak yanlıştan ikinci yarı başlarken döndü ve golcü sayısını normale döndürdü. Körfez ekibi, defans blokunu kalesinden uzakta tuttu. Rakip ataklara daha önde basmak düşüncesi ilk yarıda gol şansı vermemek adına başarılı oldu. Bunda kulübenin ikazları da önemliydi. Mustafa Denizli ikinci yarıya iki değişiklik yaptı. Erkan Zengin ve Cisse'nin yerlerine Holosko ve Uğur görev aldı.

Değişikliği yapan taraf yerine 60'ıncı dakikaya kadar topa ve sahaya daha çok hakim taraf ev sahibiydi. Ciddi gol pozisyonlarından Murat Hacıoğlu ve Agbetu gol çıkartamadılar. Kartal, son maçlarda izlediğimiz gibi 60'tan sonra oyuna ağırlığını koyarak rakip yarı alanda baskı kurdu. Sağlı sollu ataklarla pozisyon buldu. Bu hakimiyet 73'te İbrahim Üzülmez'in 6 pasta kestiği topun Sadıgov'un koluna çarpmasıyla semeresini gösterdi. Hakem beyaz noktayı gösterdi. Zapo da düzgün vuruşla skoru 1-1'e taşıdı. Umutları tükenen Körfez ekibinin oyun disiplininden uzaklaşması ve defansında açık vermesini Beşiktaş affetmedi. Beşiktaş, Bobo ve Yusuf'un skoru 3-1'e taşıyan golleriyle şampiyonluk yolunda bir haftayı daha kayıpsız geçerek umutlarını devam ettirdi. Kocaelispor ise durumunu daha da kritik bir hale soktu.


Mehmet Demirkol: Derbinin kimyasını bozdular (Milliyet)

Taner Gülleri’nin oyun zekâsı ve Agbethu’nun savunma tanımaz şutuyla gelen gol Kocaeli açısından sadece skor açısından önemli değildi. Daha da geniş alanda yakalayacakları rakiplerini bu ikiliyle çok zorlayacaklarının da bir ön göstergesiydi. Yani rüya gibi bir başlangıçtı, ama sonu çabuk geldi.
Taner’in 5. dakikada sakatlanıp çıkışı ligin 2. yarısının en sempatik ekibini tek taraflı bir takım yaptı. Geçen hafta Ankara deplasmanında alınan farklı yenilginin yarattığı ruh hali de buna eklenince sadece rakibi oynatmamaya yönelik bir takım oldular.
Taner’in yerine oyuna giren Serdar Topraktepe’nin artık bu seviyeyi hem de bu rolde kaldıramadığı çok açık görülmeye başlandı. Agbethu ve Murat da onun eksik bırakan oyunu nedeniyle hücum yönünde hiçbir şey yapamadılar.

Beşiktaş’ın bu savunma oyununu açacak çok fazla plan üretemediğini söylemek lazım. Dar alanda Nobre’nin pivot rolünün eksikliğini fazlasıyla hissetmeleri bir yönü. Ancak asıl önemlisi baskı altında olmayan orta sahanın üretkenlikten çok uzak olmasıydı. Denizli’nin 2. yarı başındaki değişikliklerinden özellikle Holosko da çok üretken değildi belki, ama rakibi yoran bir çalışkanlıkta olduğunu söylemek lazım.
Her şey bir yana Kocaeli’nin bu dar alana savunmasını açan bir penaltı kararı oldu. Doğrusu karar benim kafama çok yatmamış olsa da, sanırım yardımcısının Yıldırım’a verdiği uyarıyla çalınan penaltıyı Zapo, Van Nistelrooy tarzı güzel bir vuruşla gol yapınca iş bitti. Kocaeli’nin savunmada kapanmak dışında bir planı, yapabileceği bir şey yoktu.

Taner olmayınca ligdeki yerini hak eden bir takıma dönüştüler. Bundan sonra Holosko’nun katkısı ve açık alanda rahatlamış bir hücum organizasyonuyla işi kotardılar. Derbinin de kimyasını 2 gün önceden bozdular.

Sanlı Sarıalioğlu (Yeni Şafak): İstedi ve aldı

Kocaelisporlu Taner daha ilk dakikalarda sakatlanmasaydı, acaba Beşiktaş daha büyük sıkıntılarla karşı karşıya kalmayacak mıydı? 39. dakikada İbrahim Üzülmez'in düşerek kaybettiği topa yardımcı hakem faul vermeseydi (ki faulle ilgisi yoktu) ve Kocaelispor ikinci golü atsaydı, hesap daha o dakikada kesilmiş olmayacak mıydı?

Maçtan önce pek çok kimse Erkan'ın neden ilk on birde olduğunu konuşuyordu. Ne yani ilk yarıdaki o berbat oyunda tek suçlu Erkan mı? Kim ne oynadı? Bana diyorlar ki Cisse'ye takmışsın. Takmayla ilgisi yok. Adam ne oynuyor? Tek olumlu işini gören varsa lütfen söylesin. Aslında ilk on birde en büyük hata Cisse'nin oynayıp Holosko'nun kulübede oturmasıydı. Mustafa Denizli bu Cisse'de ne buluyor anlamıyorum.

İlk yarının tamamında Beşiktaş tek gol pozisyonuna girmedi. Bunun yanı sıra savunma güvenliğini de çoğu kez ihmal etti. Fazla adamla ileriye giderken savunmasında çoğu kez hazırlıksız yakalandı. Uzun süreden bu yana ilk kez Beşiktaş'ı bu denli savunma savrukluğu içerisinde buldum.

Vedat Okyar (Vatan): Düşük yapınca

Beşiktaş için köşebaşı maçıydı. Benim futbol tartan kantarımın ibresi, her hâlükârda şartlar ne olursa olsun Beşiktaş buradan 3 puan çıkarır diye gösteriyordu. Futbolda her zaman için favori vardır, garanti de yoktur. Hele büyük takımlar küçüklerle oynarken daha maçın başında oynadıklarını kabul ettiremezlerse sıkıntıya girerler. Bir de yenilmiş çok erken bir gol var. Beşiktaş, ilk yarı hiçbir şey oynamadı. Şöyle takıma bir göz gezdiriyorum; bu futbolcu iyi oynuyor dediğim tek adam yok. Denizli’nin şakacılığı üstündeydi. Bu takım çift santrfor oynamadığı zaman gol pozisyonuna giremiyor. İlla ki çift santrfor inadım yok. 2 kişinin ileride yan yana durmasından yanayım.

Erkan Zengin diye bir kardeşi oynattı, fena oyuncu değil. Ama dün akşamki oyun için fena oyuncu ve fena seçim. Böyle bir maçta yangının içine atmanın alemi yok. Holosko’suz başlamak hiç akılcı değil. Hatta fantezi. Cisse’yi ilk yarı oynarken gören var mı acaba? Parmak kaldırsın. Bu adam saklambaç oynuyor. Resmen asalak. Yusuf geçmiş oyunlara göre pek dikiş tutturamadı. Attığı gol klasik Yusuf plasesi. Gamsız Bobo, öyle bir gol attı ki, oyunu çevirdi. Oyun berabere bitse 2 tarafın da işini görmezdi. Hatta bütün Beşiktaşlılar’ın şampiyonluk için iştahı kaçardı. Son 15 dakikadaki baskı rakibin düşük yapmasından. Elden ayaktan kesildiler. Beşiktaş’ın bu ülkenin en iyi fizikli takımı olduğu da ortaya çıktı.

Maçın hakemi benim beğendiğim bir hakem değil. Ama dünkü oyunun üstüne başına hiç dokunmadı. Oynayanları da rahatsız etmedi, seyredenleri de. Kocaeli’nin bundan sonra ligde işi zor. Alttan kurtulmak için senden öndeki 2 takımı aşağıya alman lâzım. Tek takım olsa aklım erer de, 2 takımı birden aşağı çekmek çok zor.

Beşiktaş'ın oyuncusu ‘Ben maç kaybederim’ korkusundan sıyrılmış. Tabii ki Türkiye şartlarında müthiş bir kulübe var. Her oyuna girenin takıma eli değiyor. Holosko gibi, Delgado gibi. Tabii ki İnceman gibi değil. Bu kardeş futbolun alfabesinin A’sını bilmiyor. Öyle bir top yakaladı ki, Yusuf’a verse maç orada bitecek.

Fatih Doğan (Fotomaç): Kanat farkı

Kasap et, koyun can derdinde" diye çok anlamlı bir atasözümüz vardır. Bence ligin sondan ikincisi Kocaelispor ile üstten ikincisi Beşiktaş arasında oynanan maç için bu söz tam oturdu. Çünkü maçın kaderini belirleyecek en önemli noktalardan biri takımların hangisinin kazanmayı daha çok isteyeceğiydi. Maça iki şokla başlandı. Önce "3. dakikada ligin az gol yiyen takımlarından Beşiktaş gol yiyecek ve ardından da rakibin en etkili ve istikrarlı silahı Taner Gülleri sakatlanıp çıkacak" dense sanırım kimse inanmazdı. Ancak futbolun güzel yanı bu ki her türlü sürprize açık bir oyun. Önemli olan takımların ve teknik direktörlerin böyle sürprizler karşısında nasıl bir formül üreteceğidir. Mustafa hocanın Slovakya milli takımında muhteşem oynamış Holosko'yu Cisse'yi oynatma adına kenarda tutup aylardır idman topçusu olan Erkan Zengin'le başlaması büyük bir hataydı. Beşiktaş'ın gol istatistiklerine bakıldığında kanatlardan çizgiye inilerek yapılan ataklarda çok etkili olduğu görülür. Erkan Zengin ve Tello sahada ilk yarı dökülünce oyun düzeni bozuldu. Gereksiz panik ve kontrolsüz oyun, ev sahibinin işine yaradı. İlk yarı bu kadar hücum eden bir takımın rakibe bu kadar net pozisyonlar vermesi kaçınılmazdı. Eğer Taner Gülleri oyunda kalsaydı ilk yarı maç 1-0 değil 3-0 bile olabilirdi. Ancak hırs bu noktada yeterli olmadı, Kocaeli fırsatları tepti.

Mustafa Denizli kanatları çöken takımında önce Holosko ve Uğur'u oyuna alarak hatasından döndü. Sağ kanat canlandı. Vasat Tello'nun çıkması ve Delgado'nun girişi solu ve orta sahayı canlandırdı. Beşiktaş kanatlara inmeye ve daha organize çıkmaya başlayınca goller geldi. Üzülmez'le takımın penaltı kazanması ve Zapatocny'nin insiyatif alıp bunu gol yapması oyunun çehresini değiştirdi. Çünkü hırsla yürekle oynayan Kocaelispor'un gardı düştü. Beşiktaş maçı kazandı. İlk yarıda ecel terleri döken ve döktüren Beşiktaş 2. yarıdaki değişikliklerle maçı çevirdi diyebiliriz. Ama bu maçtan alınan üç puanın değeri kadar alınması gereken dersle var. Her zaman şans bu kadar Beşiktaş'ın yanında olmaz.

İlker Ateş (Fotomaç): Geciken fırtına

Eğer her şey ilk 60 dakikadaki gibi gitse bugün binlerce Beşiktaşlı kalp krizinden hastaneye yatmış olurdu. Neydi o ilk bir saat? Oynayan Kocaelispor, seyreden Beşiktaş'tı. Ev sahibi takım erken bulduğu golün moraliyle Beşiktaş'ı bunalıma sokmuştu. Hücumu da Kocaeli yapıyor, savunmayı da en iyi biçimde onlar başarıyordu. Koskoca ilk yarıda, hatta ikinci yarının ilk çeyreğinde şampiyon adayı Beşiktaş'ın tek bir pozisyonu bile yoktu. Buna karşın Kocaelispor, attığının dışında Serdar Topraktepe ve Murat Hacıoğlu ile iki mutlak gol kaçırmıştı.

Ne olduysa, 60. dakikadan sonra oldu. Öyle bir Beşiktaş fırtınası esmeye başladı ki bu giderek 'tayfun'a dönüşmeye başladı. Beşiktaş sağdan-soldan geliyor, Bobo'yla, Sivok'la gol üstüne gol kaçırıyordu. Beşiktaşlıların umutlarının giderek azaldığı dakikalar ilerlerken bir penaltı takımı hayata döndürdü. Ardından o ana kadar patinaj yapan Ernst ile birlikte bütün Beşiktaş ayağa kalktı. Yusuf sazı yine aldı ve döktürmeye başladı. Holosko sağdan akıyor, İbrahim ve Yusuf sol tarafta Formula1 pilotları gibi hedefe doğru koşuyorlardı. Bu dayanılmaz baskı Kocaelispor'u çökertecekti. Nitekim, öyle de oldu... Rekor sayıdaki pozisyonlar o ana kadar saç baş yolduran Bobo ile Beşiktaş'ı öne geçirdi.

Beşiktaş adeta idam sehpasından dönmüştü. Sonrasında Delgado ile başlayan, Holosko ile devam eden ve Yusuf ile ağları bulan gol Beşiktaş'ı 'cehennem ateşi'nden, yeniden 'cennet yolu'na soktu. Mustafa Denizli'nin ilk yarıdaki Erkan tercihi tutmadı. Cisse'yi oynatması da bir başka yanlışıydı. Ama bunları düzeltip, ikinci yarıda Holosko ve Uğur'u sahaya sürmesi herşeyin rengini, biçimini değiştirip, Beşiktaş'ı düzlüğe çıkarmaya yetti. Sanırım Beşiktaş, sezon başından bu yana ölüm-kalım çizgisinde hiç böyle maç oynamamıştı. Bu galibiyet, arkasındakilerle puan farkını biraz daha açabilecek müthiş bir zafer oldu.


Atilla Gökçe: Denizli doğru sayıyı buldu (Milliyet)

Beşiktaşlı futbolcular piyango bileti almasın. Çünkü en büyük ikramiyeyi zaten kazandılar Kocaeli’nde...
Bu kadar kötü bir oyuna böylesine parlak bir skor, ancak futbolda olur.
Zaten o yüzden değil mi her takımın her rakibi yenebilmesi... Kötü oynayanın da kazanabilmesi. Futbol da bu yüzden en yaygın spor dalı değil mi dünyada ?
Beşiktaş, Sivasspor’la liderlik mücadelesi yapıyor. Çoğuna göre son iki şampiyon adayından biri...

Herkes farkında bu durumun da, Beşiktaşlı futbolcular unutmuş görünüyor.
Hayır bir şampiyon adayı bu kadar savruk, dağınık, böylesine niyetsiz ve beceriksiz oynayamaz... Oynamamalı!

Maça çıkan on bire baktığınızda da durumun garabetini görüyorsunuz. Hadi anladık, Toraman’ın yokluğunda Sivok ve Zapotocny’yi savunmanın göbeğine koyuyorsunuz doğal olarak. Ama bu ikili birbirini çoktan unutmuş. Agbetu’nun oyun başlar başlamaz (Dk.2) attığı gol bu unutkanlığın bedeli...

İyi ama Holosko neden kulübede bekliyor? Genç Erkan Zengin’de bilmediğimiz farklı zenginlikler mi buldu Mustafa Hoca?

Savunma, orta alan, ileri uç... Neresinden bakarsanız bakın, Beşiktaş takımı futbol oynamadı. Özellikle ilk yarıda... Murat Hacıoğlu, Agbetu, Julio Cesar... Sadıkov ve ille de kaleci Serdar... Kocaelispor takımca yaşamanın ayakta kalmanın mücadelesini veriyordu. Rakibine göre doğruları daha çok yaparak, daha çok koşarak. Ama talihsizdiler golcü Taner, altıncı dakikada sakatlanıp çıktı.
Sözümona Beşiktaş ataklarında izlediğimiz en yoğun tekrar, Bobo’nun akıl almaz biçimde kaçırdıkları ve anormal sayıda top kayıplarıydı...

Tello dahil.

Sadece Yusuf ayakta kalıp bir şeyler yapmaya çalışıyordu, o kadar... Onun da talihsizliği topu alıp bir şeyler yapmak için orta alana, kendi takımının ceza yayına kadar gelmesiydi. Bu koşular, onu rakip kale ağzından uzaklaştırmakla kalmadı, sınırlı enerjisini de tükenme noktasına getirdi.

İkinci yarı başlarken, Mustafa Hoca, Cisse ve Erkan’ı çıkarıp Uğur’la Holosko’yu aldı oyuna... Hatasını, tercihteki yanılgısını mı anlamıştı, yoksa bu onun baştan uyguladığı stratejik bir plan mıydı? Bilemiyorum.

Neyse... Doğru adam (Holosko) oyuna girince Beşiktaş oyunu rakip sahada oynamaya başladı. Bobo, Tello, Sivok akıl almaz golleri kaçırıyorlardı. Holosko’nun gelişiyle Beşiktaş rakip savunma hatlarını karıştırıp dengeleri bozmaya başladı... Ernst’in de rahatladığını, maçı döndürmek için olağanüstü ofansif bir kişiliğe döndüğünü gördük. Sadıgov’un elinden doğan penaltıyla Beşiktaş rahatladı. Hiç değilse bir puan geliyordu.

Fazlası için daha çok koşmaya başladılar... Daha çok isteyen, saldıran, koşan onlardı artık.

Kulübeden gelen adam (Holosko) önce Bobo’ya, sonra da Yusuf’a inanılmaz asistler yaptı. Değerini yeniden koydu ortaya...

Denizli lotoda doğru numarayı (23 Holosko) bulmuştu!
__________________
Click the image to open in full size.
вєšιктαš Ofline   Alıntı ile Cevapla