Mustafa Denizli, Beşiktaş’ın Fenerbahçe karşısında favori gösterilmesinden rahatsız. ‘
Bize tuzak kurup gevşetmeye çalışıyorlar’ diyor.
Deneyimli hocanın, bu zokayı yutmayacağını söylemesine karşın işi zor.
Çünkü elindeki kadro böyle bir tuzağa düşmeye eğilimli. İliklerine değin işleyen şampiyonluk inancının yarattığı bir durum bu. Bir yandan kazanacak gibi hissediyorlar, bir yandan daha beş zorlu maçın olduğuna bakıp her şeyin bitmediğini görerek silkelenip kendilerine geliyorlar.
Endişelerini yok edemiyorlar. Bir umut-endişe çatışması içindeler.
Son üç lig bir kupa maçında gördük ki özgüvenle oynadıklarında gevşiyorlar, endişeye kapıldıklarında panikliyorlar. Bunlar sıkıntı yaratıyor, ama gene de kendi kendilerini toparlayıp aradıkları sonucu buluyorlar.
İşte bu üçüncü şık umudun kaynağı. Sıkıntı, ‘
yaptıkları işin havasında olarak’ maça başlayamamakta. Ancak maçın akışında ‘dank ediyor’ ve toparlanmanın çabasını harcıyorlar.
En güçlü yanı, ‘
düşünce gücüyle oyuncusundan en yüksek verimi alabilmek’ olan Denizli’nin bu özelliğini göstermenin tam zamanıdır.
Etkili olursa, ucunda çifte şampiyonluk var.
Zirvede koşan 5 takımın aralarındaki maçlara bir göz attım. İkinci yarının 10 haftasında bu takımlar aralarında yapacakları 10 maçın 6’sını tamamladılar. 4’ü berabere bitti (BJK-TRB 1-1, TRB-GS 2-2, Sivas-BJK 1-1, GS-FB 0-0),ikisinde Lider Sivas bir maçını kazandı (TRB 3-0) bir maçını yitirdi (FB 2-4).
Beşiktaş(FB,GS), Galatasaray(BJK, Sivas), Fenerbahçe’nin (BJK,TRB)ikişer, Sivas (GS) ile Trabzon’un (FB) birer zirve maçı kaldı.
Bunlar gösteriyor ki aralarında bir denge var! Öteki maçlarının sonuçları yarışı daha çok etkiliyor. Yarının ne olabileceğini konuşurken zirve maçlarından çok öteki maçları ele almak yararlı.
Kalanlara baktığınızda Sivasspor’un maçlarını (GA, İBB, HT, GB, GS) çok kolay kazanabileceğini; fikstürü çok zor görünen Beşiktaş’ın (FB, Ank.sp, AG, GS, Den.) tökezleyeceğini düşünmek olasıdır. Ammaa yukarıdaki istatistiklerin ışığında tersinin olabileceğini akla getirmek de olasıdır.
Ligimizin tadı buradan geliyor. Futbolun güzelliğinden doğan bir tat değil bu. Ama gene de peşinden sürükleyen bir tat.
Güven Taner