Tekil Mesaj gösterimi
Alt 25-02-2010, 23:34   #1
Sükut
.::Huzur::.
 
Sükut - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Arrow Yusuf yüzlüler ...

Yusuf yüzlülük; ta çocukluk dönemlerimizden bu yana süre gelen hasretimiz. Çünkü Yusufiye halkasına girerek her dem tazelenir ruhlar. Böylece bu yolda kana kana huzur bulur tüm gönüller.
Çağların muhabbet selinin üzerine sindiği tek nesil Yusuf yüzlülerdir. Mevlâ'ya kendini adamışların, bir adım ötesinde ab-ı hayat içenlerin ve varlığından geçenlerin buluştuğu noktanın adıdır Yusufiye.
Yusuf Yüzlülerde İ'lây-ı Kelimetullah davasına gönül vermenin iştiyakıyla gecenin alaca karanlığında, pembe şafakların doğacağı ümidiyle seyre dalar demir parmaklı penceresinde. Bu yüzden, yanık sıla türküleri dillerden dökülerek bir ağıt faslı başlar yusufiyeden her dem.
Yusufiyeler Hakk'ın ve hakikatin metin kaleleridir. Yusufiye burçlarında dalgalanan tuğlar, ebediyeti müjdeler adeta. Aynı zamanda her bir tuğ’un kendine has manası var, yeter ki mana denizinde yüzmeyi arzula gerisi kolay. Nasıl mı? Mevla’ya iştiyakla yalvarıldığında kelimenin tam anlamıyla marifet ve hakikate götüren tuğların kalbin cilaları olduğu anlaşılacaktır elbet. Ateşi, kül akkoru, hatta küfrü söndüren, ondan da ötesi zulmeti nura döndüren, masum gönüllerin yanık seslerini dindiren de dikili tuğlardır. Yusuf yüzlülüğü şiar edinenlerin remzidir tuğlar. Bu yüzden Yusuf yüzlüler hep bir ağızdan; ''Yüceltip tuğları Fisebilillah, değiştir çağları Fisebilillah" diye haykırırlar her nefeste. Aslında bu meydana her can giremez. Yufka yüreklilerle dikenli yollar aşılmaz. Çünkü o meydan er meydanıdır, yani bu kutsi yolda bin bir türlü eza, çile ve hatta kar beyaz ölüm var. Yani çağın çilesi onların sırtlarına serilidir. Hor görülseler de davalarına sadıktırlar, asla vazgeçemezler o sevdadan, isteseler de dönemezler o kutsi davadan. Yusuf yüzlülük yüce bir davadır, nasıl dönülsün ki? Bu uğurda kan aksa da acı bilinmez. Allah (c.c.) aşkından dolayı Resûlüllah (s.a.v.)’in yolunda yürüyeni ateşe atsalar da İbrahim’e ateşin gül bahçesine dönüşü misali yanan kül olmaz. Özünde sevgi ve aşk olanı ateş nasıl yaksın ki, yakamaz da zaten. Ateş yücelerden emir almış serin ol diye. Nitekim Mecnun Leyla'nın sevdasına yana yana çöllere düştü, sonunda kendini Mevla’da buldu, hakeza Ferhat’a dağı del dediler, o da Şirin'e olan o deruni aşkıyla dağı deldi de, Aslı ile Kerem ise ecele şerbet dedi. Hâsılı ne mutlu o sevdalılara, ne diyebiliriz ki onların şahsında bu kutsi yola, kutlu olsun demekten başka.
Yusufiyeler her gelene açık, Mevlana’ca; ne olursan ol yine gel diyorlar. Mevlâna’nın çağrısını özümlemiş duygularla bu dergâhta himmet-i ula ile gelen geri çevrilmez. Kılıç değildir ülkeleri fetheden, asıl fetih insanları sevgi ve aşk ile fethetmektir. Madem Allah Kulunu sever, o halde yaratılanı sevmek yaratandan ötürü prensibinden hareketle herkesi sevmek şiarımız olmalı. Yusufiyeler derde derman isteyen, rahat-ı can isteyen, Mevlâ'ya aşk ile yanıp tüten boyun eğenlerin yoludur çünkü.
Yusuf yüzlülük, canında cananı arayan, İ'lây-ı Kelimetullah aşkıyla yanan ideal tipin adıdır. Maksuda ermek istiyorsak şayet, Yusufiye ruhunu yakalamalı. Kendimizi keşfetmenin basamaklarıdır yusufiyeler. O gül yüzlü Yusuf yüzlüler gecenin her yıldızı parlarken sabahın seher vaktinde çarpan gönülleriyle adeta ''Yırt yakanı, eyle figan'' ilanıyla uykudan uyanmamızı istiyorlar. Bu ülke eski ülke değil artık, doğru yanlış, eksik ya da fazla dünümüzde kutsi davalar vardı, başkasını düşünmek vardı, canlar verilirdi dava uğruna, her nedense şimdilerde aptal yerine koyuyorlar ideal insanı.
Neyse, hem madem koyun yatmaz hayvan iken, o halde diriliş nesline uyumak yaraşmaz, o halde seher vaktinde öten bülbül kuşların sesleriyle uyanmalı. Ecdadımız erken yatıp erken kalktığı içindir ki; tarih boyunca medeniyetten medeniyete koştular. Seher vaktinde hep birlikte toplanarak aşka giderlerdi. Daima Allah'a (C.C.) abd (kul) olmanın idrakiyle gece gündüz dip diri idiler. Dillerinde tane tane dökülen o tatlı sohbetleriyle kalplere ferahlık verirlerdi. Ya bizler? Tam içler acısı haldeyiz. Hayret mi hayret manevi soluk kabımızdan nasıl çıktık da bu hallere düştük doğrusu anlaşılır gibi değil, her ne sebep olursa olsun silkinip yerimizden doğrulup kendimize gelme zamanı şimdi değilse ne zaman? Madem ecdadımız tarihe not düşmüş, neden sırlarına vakıf olamıyoruz acaba? Yusuf yüzlü olmayı arzuluyorsak atalarımızın izi izimiz olmalı. Saf saf dizilerek Allah (c.c) yolunda canlar yeniden fedaya hazır olmalı. Gönüllerin gönderinde Yusufiye aşkını tüttürmeli, durmak yok yola devam demeli. Uyan artık ey kalbim! Bitsin bunca zulmet dolu hayat nereye kadar. O halde Yusuf yüzlü "Ferhat" olmalı, "Mecnun" olmalı, varlık taşını delerek sahralarda ''Leyla''ya varmalı. Bir garip misali dünyada yaratılış gayemiz doğrultusunda, ömrümüzün sonuna dek mücadele etmeli. Mademki bize emanet verilen can tendedir, Allah'tan mahrum yaşamak niye? Cennette cemalinden ayrı kalmamak için kul olmak varken bu dünyada boş bir hayat yaşamak niye? O halde bülbül gülün hayranı, biz de Allah'ın ve Resulü’nün yolunda sevdalı olmalıyız. Bülbül gül için öttüğü gibi, biz de Allah adı için ''ALLAH'' diyerek zikredelim ve rahmetine gark olalım. Lafza-ı Celal ismini kalbimizde anarak vuslat kılıcımızla gönül burcunda, ömürde bir kez de olsa candan Allah deyip kurtuluşa ermeli. Gel kardeşim gel! Sen de bu yola koyul ki bir olalım, diri olalım, yanmaktır bizim ülkümüz, bize bizden gayrı dost yok çünkü. Coşkun sular gibi çağlarız biz. Bu yolda korkuya yer yok. Bu meydan âlâ meydandır. Burada açılan gül kolay kolay solmaz, bunu böyle bil. Ülkü yoluna sende karış ki aşkı yaşayasın, sevgi nedir bilesin. Fenadan bakiye göç eylemek arzularsan yüzünü Yusufiye’ye çevir ki necat bulasın. Yüzünü dön ki sevenlerin tutku bakışlarında mest olasın. Yusuf yüzlüler gelene gelme gidene de gitme demez, bilakis sevenlere kollarını açarak kucaklaşırlar kardeşçe her daim. Yusufiyelileri sevmeyenler varsa, varsın sevmesin. Elbet bir gün onlar da anlar gerçeği. Onlara gülenler varsa varsın gülsün, önemli olan Hakk (c.c) biliyor ya, gerisi angarya. Gafiller bilmese de Allah'ı sevenler olacaktır halk içinde. Gördük ki yusufiye yolunda garip bir kuş olunsa da Yusuf yüzlüleri salan ilahi bir güç var. Çünkü bu din garip geldi garip devam edecek. Nitekim Allah garipleri sever müjdesi tek tesellimiz.. Konuşmaları hep İslâmiyet, hep duygu yüklüdür. Sohbetleri hoş eder insanı hep içten içe. Yusufiye ruhu Öteleri hatırlatır. Dostluk nedir bilmeyenlerin dost olmayı öğrendiği, okumayı sevmeyenlerin okumaya teşvik edildiği mekânlardır Yusufiyeler. Sevgi kitaptır hem dilde hem de kalpte..
Halimize rengârenk katılan iklimin ismidir Yusufiye...
Yüreklerin dolu dolu aktığı pınar çeşmesidir Yusufiye’ler. Şahadete susamış gönüllerin kurban olduğu hakikat ve adalet şuleleridir Yusuf yüzlüler.
Sen de gel ey kardeş bu makamı ziyarete. Gel ki dilden beladan defolasın, emelini burada bulasın. Hatta Yusufiye’ye gelmekte tereddüt eyleme ki ruhun gıda bula. Yusuf yüzlüler ile buluşmanın mutluluğunu yaşamak için vuslata koş ki muradına eresin.
Yusufiyeler sahabe sohbetleriyle inler her nefeste. Rahmet ruhlarıyla şenlenir temiz kalpler. Bu iklime dal ki derdine derman, yarana merhem bulabilesin. Söğüt'te küçük bir aşiretten meydana gelen muhteşem çınarın temelinde yusufiye ruhu vardır. Hâsılı Osman Gazi ile Şeyh Edebali'nin elinde yoğrulan hamurun adıdır Yusufiyelik...
''Sürseler de yaban içine, atsalardı zindan evine, haykırıp bu yoldan dönmeyiz'' diyenlerin yurdudur Yusufiye. Ciğerlerini lime lime etseler de, ellerine zincir vursalar da "Allah’’ diyebilmektir Yusufiyelik...
Nice bin zevkle Yusuf'un düştüğü kuyuya atsalar da "Hak yoldan dönmek yok '' demenin adıdır Yusufiyelik...
Hangi meydan olursa olsun er meydan içinde Alperenlerin varlığı hissedileceği muhakkak. Çünkü bu davada ikilik yok, birlik var. Bundan da öte felah ve dirlik var. Her türlü nimet, tevhit sancağının ruhunda gizli çünkü... Allah'a arzulanan dilde açan çiçektir Yusufiyelik bu yüzden
Yusuf yüzlüler aşka düşen pervanedir. Gâh seller gibi çağlayan, gâh gözyaşları akan insanlar olarak anılacaklardır. Yollarına kurban olası geliyor seyredenlerin. Nitekim rengârenk bahçelerinin önlerinden geçenler, güllerine gıpta ile baka kalırlar hayranlıkla. Yolları Piri Türkistan-ı Ahmet Yesevilerin, Hazreti Mevlânaların, Yunusların, Hacı Bayram-ı Velilerin, İmam-ı Rabbanilerin, İmam-ı Gazali’lerin yoludur. Yollarına hem hayranız, hem de kurbanız. Yusuf yüzlülerin her biri ehli ukba'da, yine her biri bir sevdada. "Neyleyim dünyayı bana seni gerek seni'' diyenlerin adıdır Yusuf yüzlülük. İmanları ve zindelikleriyle Kuran’ın hadimleridirler. Cümle âlemi şahit tutarak, bu yoldan dönmeyenlerin adıdır Yusuf yüzlülük...
Hakk'ı batıldan ayırmanın yoludur. Hak’tan gayrı neyleyim dünyayı diyebilmek ve Menzile ermenin sırrıdır bu yol. Ötelere yürek mi dayanır, elbette ki dayanmaz, ama o sırra da vakıf olmak için gayret gerekir.
Ol Gülşen de aşk bile girdi cana, gördüğümüz mana denizinde Yusufiye kervanını yakalamanın heyecanıyla gece gündüz yana yana aşk küllerinde hep ararız cananı. Ahirete gider kalpteki yar. Nasıl mı? Gün çekilince derin bir âlem başlar hayalimizden izbe iz, derken bir ömür geçer. Hatta bir sonbahar mevsimi geceden gördüğümüz bir düş mü yoksa hayal mi demeden, delilsiz inandık bu yola. Zira O sevgili engin ufuklardan çarpan gönülle sergilenir içten içe, yani adı güzel kendi güzel Muhammed(s.a.v) yanımızda sanki.
Hazreti Ebubekir (r.anh.), "O ne derse doğru söyler, O dediyse doğrudur" sözleri hep ruhumuzda yankılandı öteden beri. Sıddık-ı Ekber’in dilinden teslimiyeti öğrendik. Tevhide gönül bağlamayan bizi anlamaz, anlayan anlar bizi ancak. Yar aşkına ölsek ne olur ki? Bu dünyada kana kana aşk şerbetinden içsek fena mı? Kalbi sıdk ile canımız kurban olsun ülkü yoluna desek ne kaybederiz ki? Züleyha'nın şahsında Mısır'a ilk merhamet ve sevgisini aşılayan Yusuf (a.s.) değil miydi? Yusuf’u kardeşleri kanlı zindanlarda prangaya vurdular da ne oldu, sonunda Züleyha'nın egemen duygusu İlahi aşka boyun eğmemiş miydi?
Nasıl olsa dünya dönüyor, bütün mahlûk ona binmiş ömür sürüyor. O halde mala mülke aldanmak niye? Madem ölmemeye çaremiz yok. O halde Allah'a kul olmamak niye?
Gelin tevhide koşalım, hasret çağrısında gelin Allah diyelim ki, ülkü yolunu idrak edebilelim. Hazret-i Yusuf (a.s)'ın yaşadığı serüveni yüreğimizde hissedelim sevda bereketiyle. Ateşe atsalar da yahut bizi kül etseler de Rabbim Allah diyebilmeli. Yusuf yüzlülük aynı zamanda alnı AK yüzlülükdemektir.


_ALINTI_
__________________
.






Siz onları üzdünüz,siz onları kapının dışına sürdünüz..Onları ağlattınız,saçlarını dağıttınız,rüzgarlara bıraktınız..Siz bıçaklar sapladınız,sessiz olun deyip ağızlarımızı kapadınız.
O yaşlı başlarınızı kaldırın!..Ve hem yaşınızdan hem de başlarınızdan utanın!..



Evet !


Sükut Ofline   Alıntı ile Cevapla