Tekil Mesaj gösterimi
Alt 04-10-2006, 12:41   #1
özgür_1903
Kıdemli Kartal
 
özgür_1903 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Sİyah Beyaz GÖnÜl Kapiniz Hep AÇik Olsun Yeter Kİ

Dağların eteklerini yemyeşil zeytin ağaçlarının kucakladığı, bağ ve bahçelerini sebze ve meyvelerin süslediği, toprak yollarını mis kokulu kır çiçeklerinin çepeçevre sarmaladığı, kuşlarının masmavi semaların da özgürce kanat çırptığı bir koyda bulursunuz Dalyan Köyü.

Denizin yüreğinden kopup gelen bir bölümü tıpkı ana kucağına sığınmış bir çocuk gibi dağların arasına kendini atıvermiş ve sessiz ve sakin bir şekilde köyü seyre dalmıştır.

Küçük beyaz evlerinden, meydandaki ekmek fırınından, bir ilkokul ve bir camiden ibarettir bütün varı yoğu. Bir de Beşiktaşlı Rıza Babaları vardır, saygıyla anlattıkları.
Sonra koyun karşı yakasında yıllardır ayakta kalmanın yorgun edasıyla , arkasındaki küçük tepeden destek almak ister gibi geriye yaslanmış gibi duran bahçe içinde, ahşap,cumbalı, iki katlı bir ev göze çarpar. Uzaktan bakıldığın da öksüz kalmış bir çocuk gibi boynunu bükerek durduğu hissine kapılırsınız.

Yanına yaklaştığınızda bir garip hüzün kaplar içinizi. Yıllardır içinde yaşayan Beşiktaşlı Rıza babanın yalnızlığına ortak olursunuz. Beşiktaşlı Rıza baba'yı bu civarda herkes bilir, sever. Ondan bahsedenlerin gözleri dolu dolu olur nedense. Hakkında anlatılan hikayeden olsa gerek eve baktığınız da içinizin ürperdiğini hissedersiz. Garip bir atmosfer doldurur iliklerinizi.

Evin küçük çatısının üstte birleştiği noktada bulunan ve her an havalanacakmış izlenimini veren, kanatlarını özgürce yukarılara açmış, kuvvetli pençeleriyle adeta çatıyı kavrarmışçasına duran, keskin bakışlı kartal maketinin gözleriyle sizi takip ettiği hissine kapılarak farkında olmadan birkaç adım geriye atarsınız. "Adeta canlı bu kartal diye" düşünürsünüz.

Sanki sessizliğin hüküm sürdüğü bu yerlerin efendisidir o. Belki de sessizce göçüp giden Beşiktaşlı Rıza Babanın mabedini korumakla görevli bir bekçi.

Sonra evin kapısına gider gözleriniz. Kapıyı süsleyen renkleri hafiften soluklaşmış ama yılların bile yok etmeyi başaramadığı siyah beyaz bir amblemle karşılaşırsınız. Hayal gördüğünüzü zanneder, defalarca bakar bakarsınız. Ama aslı kadar gerçek, aslı kadar mağrur ve onurlu durmaktadır..

Ve öyle bir an gelir ki dünya ile bağlantınız kesilir, Beşiktaşlı Rıza babayla yürek yüreğe Beşiktaş'ı yaşamaya başlarsınız. Sizin kalbinize kazıdığınız bu sevgiyi, onun şekil vererek biçimlendirdiğini görürsünüz. Gözleriniz dolu dolu, yüreğinizdeki büyük Beşiktaş sevgisini, bu kez de biçimsel yaşar, bir kez daha aşık olursunuz.

Beşiktaşlı Rıza baba on yıl önce doksan iki yaşında göçüp gitmiş bu dünyadan. Henüz orta yaşlarındaymış yalnız kaldığında. O zamanlar İstanbul'da yaşıyorlarmış. Beşiktaş'a olan sevgisini ne eşi, ne çocukları paylaşabilmiş. Bu yüzden sık sık kavgalar çıkarmış evlerinde. Bir maç sonrası eve döndüğünde ne karısını ne çocuklarını bulabilmiş. Epey bir zaman aramış onları. Yol yol düşmüş peşlerine. Ama bir daha ne gören ne bilen olmuş.

Bir daha da evlenmemiş Rıza baba. Çünkü yüreğinde Beşiktaş aşkından başka kimselere yer yokmuş. Sonraları çalıştığı işten de kovulmuş. Beşiktaş'ıyla beraber deplasmanlara gider, günlerce işe de uğramazmış. Sonraları bir çok işte çalışmış ama her severinde de aynı nedenle işten kovulmuş.

Bir kış günü gittikleri deplasman maçı dönüşü içinde bulunduğu otobüs kaza yapınca sol ayağını kaybetmiş.Hastaneye ziyarete gelenlere " Beşiktaş'ım için canımı bile veririm,bu yolda bir ayağım feda olsa ne çıkar" demiş.Çünkü Beşiktaşlılık onun için bir yaşam şekliymiş.

Uğrunda sakat, yapayalnız, aşsız, işsiz kaldığı yıllarda bile terk etmemiş Beşiktaş'ını. Benim çocuklarım on bir tane dermiş. Onun için maddiyatın, paranın önemi yokmuş. Üç beş kuruş para bulduğunda açlığını düşünmez, maça bilet alırmış. Ama her zaman mağrur, her zaman gururlu, her zaman onuruyla yaşamış.


Gerçek bir Beşiktaşlı gibi. Yalanı, iki yüzlülüğü sevmez, dürüstlüğün peşinde koşarmış. Hiç kimseye en ufak bir kötülüğü dokunmadan yaşamış yıllarca. Kimseden de bir yardım beklememiş. Ama herkese yardıma da önce o koşarmış, gücü yettiğince.

Sonraları memleketi olan Dalyan köyüne yerleşmiş. Yılların verdiği yalnızlık ve yorgunluktan olsa gerek kendine köyün karşı yakasındaki bu kulübeyi yapmış. Kulübenin çatısındaki Kartal maketinden ve kapısındaki Beşiktaş ambleminden ve de elinden hiç düşürmediği siyah beyaz tespihinden dolayı ona Beşiktaşlı Rıza baba adını vermiş köylüler.


Bu dünyadaki tek mal varlığı, hiçbir zaman elinden bırakmadığı siyah beyaz tespihi ve duvarında kendi elleriyle tahta üzerine kazıyıp, boyadığı 1903 yazılı bir levhaymış. Soranlara "benim doğum tarihim" dermiş.

Ona göre, Beşiktaşlılık onurun, gururun, dürüstlüğün en güzel misaliymiş. Beşiktaşlı asla maddiyata değer vermez, ödünsüzce sever, karşılıksız severmiş. Ben Beşiktaşlıyım, Beşiktaş'ı tutuyorum, Beşiktaş taraftarıyım diyenlere kızar, " Ben Beşiktaş'ım, Beşiktaş benim. Biz ikimiz gece ve gündüz gibiyiz. Birbirimizin içindeyiz. Ne o bensiz vardır, ne ben onsuz olurum" dermiş.

Yıllar sonra bir gün yatağında ölü bulmuşlar onu. Elinde sımsıkı tuttuğu siyah beyaz tespihi varmış.Bir rivayete göre, o günün gecesi sabaha kadar kulübenin üzerinde çığlık çığlığa Kartallar uçuşmuş. Seslerinden ve kanat çırpmalarından korkmuş köylüler ve bir daha da o kulübeye hiç kimse dokunamamış.Yıllardır orada öylece duruyormuş.

Yaşamı boyunca dürüstlüğünden, mertliğinden, kişiliğinden taviz vermeyen Rıza Babanın bir kere bile olsun şampiyonluğu düşünmeden Beşiktaş'a olan bu bağlılığın nedeninin siyah beyaz bir hayat felsefesi olduğunu keşfedersiniz oracıkta.

Kendi yüreğinizdeki sevgiyi, onun yaşadıklarıyla pekiştirdiğiniz de Beşiktaş sevgisinin dünyanın dört bir yanında, bedensel olarak farklı yürekler de yaşanan, maneviyatta aynı hazzı aynı lezzeti veren bağımlılık ve vazgeçilmezlik olduğunu anlarsınız.

Eğer gönül gözüyle bakmasını biliyorsanız, tüm bu anlatılanları bir bir yaşarsınız burada. Beşiktaşlı olduğunuz için şükredersiniz. Sonra kafanızı yukarıya kaldırıp baktığınızda, çatıdaki Kartalla göz göze gelirsiniz. Birbirinizi anlarsınız. Onun göz pınarlarındaki bir damla yaşı fark edebilirsiniz.

Gerçekte böyle bir köy var mıdır bilinmez ama eğer gönülden Beşiktaşlıysanız, yüreğinizdeki bu sevginin sizi de Rıza babanın kulübesine götüreceği bu yolu kuşkusuz bir gün keşfedebileceksiniz.

Eğer gönül gözüyle bakmasını ve sevmesini biliyorsanız, hemen yanı başınızda ki on binlerce Beşiktaşlı Rıza babayı geçte olsa görebileceksiniz belki de. Kim bilir?


Mine Soyer
__________________
iLk ÇıĞLıĞıM SoN NeFeSiM TeK AşKıM BEŞİKTAŞ'ım....
HeRşEyİn BiR sOnU vAr AmA BEŞİKTAŞ SeVgİsİnİn AsLa...!

Konu GoD of WaR tarafından (06-10-2006 Saat 18:27 ) değiştirilmiştir..
özgür_1903 Ofline   Alıntı ile Cevapla