Aynı deney daha sonra hidrojen ve helyum demetleri için tekrarlanmış ve her seferinde kırınım olayı gözlenmiştir. Nötron ve elektron denetlerinin kırınıma uğramış olması kristallerin yapılarının araştırılmasında çok önemli ilerlemeler sağlandı. Elektron kırınımı deneyi, madde – dalga ikiliği konusundaki şüphelerin ortadan kalkmasını sağladı. Hareketli parçacıkların dalga özeliğinin, yüksek hızlı makroskopik cisimlerde gözlenmesinin sebebi h Planck sabitinin çok küçük olmasıdır. Eğer Planck sabiti çok büyük olsaydı, makroskopik evren çok tuhaf olurdu. Planck sabitinin bu kadar çok küçük olması yüzünden,maddenin ikili dalga-parçacık yapısı sadece temel parçacıkların mikroskopik aleminde kendini gösterir. Eğer Planck sabiti sıfır olsaydı, o zaman, dalga-parçacık ikiliği olmayacak,evren tamamen klasik olacak ve biz de kuantum mekaniğiyle uğraşmayacaktık. Bohr Atom Modeli 1908 yılında Geiger ve Marsden tarafından gerçekleştirilen - parçacığısaçılması deneyleri, elektronların artı yükün sürekli bir dağılımı içinde gömülü olduğunu kabul eden Thomson’ un atom modeli ile açıklanamadı. Bunun üzerine, Rutherford; atomun arı yükünün ve zorunlu olarak kütlesinin hemen hemen tamamının atomun boyutu ile karşılaştığında çok küçük bir bölge içinde toplandığını kabul eden yeni bir atom modeli geliştirildi. Bu modele göre, atomlar çekirdeği oluşturan artı yük tarafından 1/ ile orantılı bir kuvvetle çekilmektedir. Rutherford atom modeli , - parçacığısaçılması olayını başarılı ile açıklamasına rağmen iki ana güçlükle karşılaştı. Bunlar ; a) Modelde, elektronlar için çekirdek tarafından periyodik bir hareket olarak kabul edildiği için, böyle bir hareket harmonik hareketten beklenen sürekli enerji dağılımı vermeliydi. Halbuki atomların saldığı ışıma kesikli spektrum vermekte ve salınan ışınlar (1.32) deneysel bağıntısına uyan dalga boyları vermekte idi. |