25-01-2007, 13:47
|
#4 |
Guest | Burada kısaca geçmek gerekirse, bilindiği gibiTürk milleti, XVIII. yüzyıldan itibaren giderek artan ve XX. yüzyılın başlarına kadar kesintisiz süregelen savaşlar sırasında askerî, iktisadî, hukukî ve sosyal alanlarda pek çok sorunla karşı karşıya kalmış ve son derece bunalımlı dönemler yaşamıştır. XX. yüzyıl “doğu sorunu”[1] olarak tarihe geçen ve türkleri yok etmeyi hedefleyen politikanın büyük ölçüde uygulamaya konulduğu dönemi içinde barındırır. Dönemle ilgili belgelere bakıldığında, Türkler aleyhine kurulan ittifaklar ve diğer gelişmeler Birinci Dünya Savaşı yıllarında tüm açıklığı ile gözler önüne serilmektedir. Hatta, müttefiki olan Almanya dahi bu dönemde Türkiye’yi sömürmeyi kendine ilke edinen devletlerin başında gelmektedir. 30 Ekim 1918 tarihinde imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşması ise Osmanlı Devleti’nin, bir anlamda da Türk milletinin ölüm fermanı niteliğinde idi. XX. yüzyılın bu bunalım ve sıkıntılarını dikkate aldıktan sonra ulaşılan sonuç itibarıyla gelişmelere bakılırsa, 19 Mayıs 1919 tarihi, Türk milleti için önemli bir dönüm noktası, aynı zamanda yeni bir devrin de başlangıcı sayılır. Mustafa Kemal Atatürk, bu tarihte IX ncu (III ncü) Ordu Kıt’aları müfettişliği görev ve yetkileriyle Samsun’a çıkmış; Türk milletinin içinde bulunduğu büyük sıkıntı ve yoksulluklara rağmen azimle Türk İstiklâl Mücadelesi’ni başlatmıştır. Bu mücadele, aynı zamanda yeni devletin doğum sancılarını da beraberinde getirmiştir. Nasıl ki, şafak vakti her zaman aydınlığın müjdecisi olmuşsa, 1919 yılında Mustafa Kemal’in liderliğinde başlatılan Millî Mücadele hareketi de yeni devletin, yani Türkiye Cumhuriyeti devleti’nin şafağı olmuştur.[2] Atatürk’ün en büyük eseri Türkiye Cumhuriyeti ve Türk inkılâbıdır. O büyük bir kararlılıkla başlattığı İstiklâl Mücadelesi’ni, millî birlik ve beraberliği sağladıktan sonra safha safha uygulamaya koydu. Atatürk’ün kararlılığını ve millî birlik konusuna ne kadar önem verdiğini bu savaş sırasındaki uygulamalarıyla görmek mümkündür. Mustafa Kemal Paşa, Türk inkılâbının eylem yani aksiyon safhası olan dönemini oluşturan 19 Mayıs 1919’da başlayan devirde Türk milletini özellikle milliyetçilik ve millî birlik bakımından bilinçlendirmeyi göz önünde tutmuştur. O bu kararlılıkla büyük mücadelesinde başarıya ulaşacağına inanıyordu. |
| |