26-01-2007, 11:01
|
#2 |
Guest | İşin kötüsü, kendine sosyalistim diyenler altmışlarda savunduklarından da daha geri bir noktaya kaymış bulunuyorlar. O zamanlar Türkiye Halkı veya Halkları, statükoya bir meyden okuma, devrimci demokratik özlemlerin bir ifadesi iken, bu günkü sosyalistlerin sözde anti emperyalizm, anti globalizm, Avrupa’ya karşı olma adına bu tartışmaların karşısında durmaları, en gerici, devletin en derin ve anti demokratik kesimlerinin destekçiliğinden başka bir anlam taşımıyor.Eskiden Türk devletine karşı Türkiye Halklarını savunuyorlardı, şimdi Türkiye’cilere karşı Türk devletinin zımni veya açık savunucusu durumundalar. Kimileri Türkiyeli sosyalistlerin bu evriminin günahını sosyalizm idealine veya Marksizme yükleyerek bundan ideolojik bir kar da elde etmeye çalışıyorlar. Ama bunu yaparken, Marksizmin o son derece temel önermesini unutmuş ve tersinden doğrulamış oluyorlar: İnsanların varlıklarını bilinçlerinin değil; bilinçlerini varlıklarının belirlediği. Türkiye’de sosyalistlerin ve toplumun bu ters yönlerdeki evriminin nedeninin Marksizmde veya sosyalizm ideallerinde değil, somut sosyolojik ve ekonomik gelişmelerde aranması gerektiği. Bunun en büyük kanıtı aynı zamanda genel akıma karşı durmuş ve bunların sosyalizm veya Marksizmle ilgisinin olmadığını söyleyen; sosyalistlere karşı sosyalizm mücadelesi veren; sosyalistlere karşı sosyalizmi savunan sosyalistlerin varlığıdır. Nasıl Papalığın veya Muaviye’nin cinayetlerinin nedeni İsa ya da Muhammet’in öğretileri değil idiyse ve Papalığa ve Muaviye’ye karşı sapkınlar olduysa ve bizzat bu sapkınların varlığı bunun kanıysa öyle. Ne var ki, toplumun bu gün otuz yıl önce sosyalistlerin söylediklerinin haklılığını kabul etmesi, bu kabulün bu günün dünyasının veya Türkiye’sinin sorunlarına bir çözüm olduğu anlamına gelmiyor. Bu günün sosyalisti de tıpkı otuz kırk yıl öncesinin sosyalisti gibi yine topluma ters bir noktada olmalıdır. Ancak o takdirde sosyalizm tekrar, fiziki gücü olmasa bile, teorik ve entelektüel gücün kazanabilir. Kendisinin katillerini ve cellatlarını vasiyetini yerine getirmeye zorlayabilir. Hiç unutmamak gerekiyor, eğer insanlık tarihinde bir ilerlemeden, bir ileriye gidişten söz etmek mümkünse veya böyle sayılabilecek kimi değişmeler olmuşsa, bu her zaman, yenilenlerin bir katkısıdır. Bu günkü demokrasi denen şey aslında, işçi ve sosyalist hareketin bir seri yenilgi ile bitmiş mücadelelerinde, galiplerin yendiklerinin vasiyetlerini gerçekleştirmek zorunda olmalarının sonucudur. |
| |