Osmanlılarda ekonomi aslında tarıma dayanmasına rağmen, tarımsal üretimin temelini oluşturan toprak mülkiyeti, 19.ncu yüzyılda temelden değiştirilmiş ve bu durum üretimin düşmesine yol açmıştır. Osmanlı'da toprak rejimi dirlik sistemine dayanmakta ve bu sistem aracılığıyla devlet, ekonomik, mali, askeri ve sosyal hayatı kontrol etmekte idi. Dirlik sisteminde tımar: 3.000 - 20.000 akçe, zeamet: 20.000-100.000 akçe, has: 100.000 akçeden daha fazla ödenti anlamına geliyordu. Savaşlardan ganimet olarak alınan topraklar, verimlerine göre tımarlara ayrılarak askeri görev karşılığı sipahilere veriliyordu. Arazi rejimi, toprak ürünlerinin almış biçimi açısından "öşriye", "haraciyye" ve "arzı miri" olarak üçe ayrılmıştı. Arazi rejimi, arzı miri denilen topraklarda uygulanıyordu. Devlete ait olan bu topraklarda köylü, kiracı niteliğinde idi. Devlet giderlerinin zamanla artmasına paralel olarak tarımda miri sistemden iltizam usulüne geçilmiş ve devlet, tarım gelirlerini askerin elinden alarak belli bir kira karşılığında ihale yöntemiyle mültezimlere bırakmıştır. Fakat mültezimlerin aşırı kâr hırsı, sistemi zayıflatmıştır. 19.ncu yüzyılın ikinci yarısında bu düzen değiştirilince toplumdaki tüm dengeler yerinden oynamıştır. Bu boşluktan yararlanan ağalar, beyler, ayanlar ve güçlü devlet memurları Doğu ve Güney Doğu'da köylüyü üzerinde ekip biçtiği arazi ile birlikte sahiplenmişlerdir. Bunun sonucunda köylü, "maraba" durumuna düşmüştür. Diğer bir deyişle, yetiştirdiği ürünün toplamı üzerinden pay alan üretici olmuştur. Ayrıca bu kesim, toprak mülkiyetine el koymuş ve 1808 Senedi İttifak kararıyla bu durumu devlete kabul ettirmişlerdir. Fakat arazinin hukuki mülkiyetine sahip olamamışlardır. Osmanlılarda toprakların büyük bir kısmı, miri arazi olup sonuçta mülkiyeti devletindir. Çıplak mülkiyeti (rakabesi) devlete ait olan arazi, işletilmek üzere bir bedel (tapu) karşılığında köylüye verilmekte idi. Köylü kendi ihtiyacı kadar toprağı, devlet görevlisi olan sipahiden tapu resmi olarak bilinen peşin kira ödeyerek kiralardı. Eğer kiralama şartlarına uymayacak olur ise, kiraladığı toprağın elinden alınmasına ve ödediği resmin yanmasına razı olurdu. Köylü, işlediği toprak karşılığında onda bir ile onda beş oranındaki bir payı (çift akçesi), devlete verirdi. Köylü, toprağı üç yıl boş bıraktığı takdirde, toprak elinden alınır ve bir başkasına verilirdi. Toprak, babadan oğula mülk şeklinde geçer, erkek çocuk olmaması durumunda erkek kardeşe veya yakın akrabalara yeniden kiralanırdı. Devlet, araziyi çıplak mülkiyet (rekabe) hakkına dayanarak her zaman geri alabilirdi. Bu sistem 16.ncı yüzyılın sonlarına doğru bozulmaya başlamış, miri toprak düzeni orijinalliğini kaybetmiş, tımar sahipleri arazinin sahibi gibi hareket etmeye başlamışlardır. |