Adam Smith'in liberal ekonomi kurallarının, Batı'nın baskısı sonucunda özelikle 1838 Osmanlı İngiliz Ticaret Anlaşması ile Osmanlı Devleti'nde uygulanmaya çalışılması, Osmanlı döneminde sanayiin daha doğmadan ölmesine yol açmıştır. Nitekim bu durumu Ahmet Mithat, 1889 tarihinde aynen şöyle ifade etmiştir: "Adam Smith'in serbest-i mübadele usulü bugünkü günde umum Avrupa mekteplerinde ekonominin suret-i ahiresi olmak üzere tedris olunur. Fakat Avrupa Hükümetlerinin hiçbiri nezdinde tatbik için kabul olunmamıştır. Hürriyet-i mutlaka-i mübadeleyi bugünkü günde Avrupa'da kabul edebilecek ne bir devlet ne bir millet yoktur. Her gün gazetelerde gördüğümüz himay~i sanayi, muhafaza-i ticaret, nahoşnudi-i amele vesaire mebahisi bunu müeyyiddir. Adam Smith'in ekonomisini mekteplerde tedris etmek kiliselerde "size en büyük fenalık edenleri ezdilü can seviniz! Bir yanağınıza tokat vuranlara diğer yanağınızı da çeviriniz!" diye verilen vazü nasihatlara benzer... Bizim mekâtibi âliyemizde Adam Smith ekonomisinin güya bir kanun, bir düştürül amel suretinde telâkki edilmesi teessüf-ü az'mi muciptir..." Bu olumsuz gelişmede, özellikle İngiliz ve Fransızlarla imzalanan ticari anlaşmalar sonucunda bu ülkelere sağlanan ayrıcalıkların, koruyucu bir gümrük sisteminin uygulanmasına imkan tanımamasının da etkisi olmuştur. Sanayileşme imkan ve fırsatını kaçıran Osmanlılar, ülkenin, kısa sürede sanayileşerek zenginleşen Batı'nın bir "açık pazarı" olmasına engel olamamışlardır. Aslında Osmanlı aydınları arasında da, ikinci Meşrutiyet'e (1908) kadar, ekonomik gelişme için sanayileşmenin gerekli olduğuna inanan iktisatçı ve devlet adamı da pek yoktur. Büyük çoğunluk, sanayileşmeyi kaynak israfı olarak görmüşlerdir. Buna rağmen devletin ve ordunun temel ihtiyaçlarını karşılamak üzere bazı küçük ölçekli sınai tesisler kurulmuştur. Mesela 1810 yılında devlet sermayesi ile Beykoz Tesisleri (askeri kundura, çizme, palaska, fişeklik imalatı), 1835'de Feshane Tesisleri (çuha, fes, battaniye üretimi) gibi. |