"Etkin ve ileri" sayılan Osmanlı yapısının, sanayileşme yönünde dönüşüm sağlayamaması, kapitalist yoldan gelişememesi değişik iç ve dış etmenlere bağlanmaktadır. Bunların göreli önlemlerinin belirlenmesi yerine kısaca sıralanmaları, bu çalışma için zorunluluktur. Onaltıncı yüzyılın sonlarında İmparatorluk yeni toprak kazanımının sonuna gelmiş ve bu yoldan sağlanan gelirler kesilmiştir. Bununla eşanlı olarak dünya ticareti Akdeniz limanlarının dışına kaymıştır. Altın ve gümüş miktarının, Yeni Dünyanın sunumu sonucu artması para-fiyat dengesini sarsmıştır. Bu sırada İngiltere'de başlayan yeni üretim biçimi ve teknolojik gelişme karşısında Osmanlı'nın pazarını yabancı sınai ürünlere, "dışa" açması, varolan sanayii yıkıma sürüklemiştir. Neredeyse süreklilik kazanan savaşlar, merkezi yönetimin elinde toplanan tarımsal artığın yeniden üretime dönüşmesine olanak vermemektedir. Ayrıca Osmanlı'da bu dönüşümü sağlayacak yeni örgütlenme süreci ortaya çıkmamakta; değişik etnik gruplardan oluşan toplumsal yapı bu alanda ekonomik İşbölümüne dayanmaktadır: Tarımsal üretimde Türkler, sanayi ve hizmetlerde azınlık ve yabancılar egemendir, çoğunluktadır, imparatorluğun değişik etnik grupları siyasal ve ekonomik bağımsızlık peşindedir ve bu girişimler dönemin büyük devletlerince açıktan desteklenmektedir. Osmanlı,varlığını sürdürmek için, sermaye birikimi için değil, sürekli savaşmak durumundadır. Sonuçta, bu savaşları kazansa da kaybetse de, kaybetmektedir. Osmanlı'nın son döneminde (son 50-60 yılında) sermaye kaynaklarının ilginç bir görünümü vardır; hükümet, kamu maliyesini, dış ticareti ve para sunumunu denetleme yetkilerinden bile yoksundur. Kamu gelirlerinin giderleri karşılamaması sonucu ağır koşullarla dış borçlanmaya gidilmektedir. Tarımsal ürün fazlası sanayie aktarılamazken, sanayi ve hizmet kesimlerini ellerinde bulunduranlar kârlarını yeniden üretimde kullanmamaktadır. Bu olguda o dönemin uluslararası sermayesinin niteliği ve Osmanlı'ya güvensizlik etkili olmuştur, denilebilir. Türdeş olmayan toplumsal-ekonomik yapı, bir yandan artık kitle üretimine dayanan yabancı sınai malların pazarı durumuna gelmiş diğer yandan da Batı Anadolu tarımıyla tüm hizmet kesimlerini yabancı sermayeye açmıştır. Bu ekonomik ve toplumsal yapı makro-ekonomi politikalarının ülke içinde oluşturulmasına olanak vermemektedir. |