Tekil Mesaj gösterimi
Alt 29-01-2007, 11:45   #34
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Bu tablolarda, çeşitli hayvan türlerinin inorganik vücut kapsamlarının nispeten üniform oldukları göze çarpmaktadır. Civcivlerin ihtiyaç düzeyi ile bu rakamlar karşılaştırılırsa ikisinin arasında genel bir korelasyonun varlığı hemen göze çarpmaktadır (Tablo 35 ve Tablo 37).
Fluor ve krom gibi bir çok elementin insan vücudu üzerinde faydalı etkileri gösterilmiş ise de, henüz bu elementler besleme bakımından esansiyel olarak sınıflandırılmamaktadır.
Çeşitli inorganik elementlerin kendileri arasında olduğu kadar, bu elementlerle vitaminler amino asitleri ve diğer besin maddeleri arasında da önemli bir çok ilişkiler mevcuttur.
On üç esansiyel inorganik elementten sekiz adedi katyondur. Bunlar, Kalsiyum (CA++), sodyum (Na+), Potasyum (K+), Magnezyum (Mg++), Manganez (Mn++), Çinko (Zn++), Demir (Fe++) ve Bakır (Cu++)’dır. Geriye kalan beş anyon ise ekseriya anyonik gruplar halinde bulunur. Bunlar Klorür (Cl-), İyodur (I-), Fosfat (Po4---), Molibdat (MoO4--) ve Selenit (SeO3--)’tir. Tabii şartlarda selenyum, ekseriya selenosistin (selenocystine) veya seleno-metiyonin (seleno-methionine) gibi organik formlarda bulunurlar. Fakat inorganik selenit’ler de bu organik formlardaki selenyum kadar besleme bakımından etkilidirler.
Esansiyel anyon ve katyonların yararlılık derecelerini etkileyen çok çeşitli faktörler mevcuttur. Bu esansiyel elementlerden herhangi birinin en fazla eriyebilen dolayısıyla en yüksek düzeyde absorbe olan formu, en basit iyonik atom veya atom gruplarına sahip olan formdur. Örneğin, Ca++, Mg++, Mn++, Po4--- vb. Bunlarla beraber, tabiatta bir çok elektronegatif bileşikler mevcut olup, elektronları bu katyonlarla paylaşarak daha stabil bir bileşik meydana getirirler. Bu şekilde meydana gelen bileşikler ekseriya suda güçlükle erirler; bağırsakta ise yeterli düzeyde ayrışarak esansiyel katyonun absorbsiyonuna imkân sağlarlar. Bu durum ekseriya gastrik asiditenin etkisiyle meydana gelir. Midede salgılanan hidroklorik asit, katyonları geçici olarak klorid tuzları haline dönüştürür. Bu şekilde bütün esansiyel katyonlar, oldukça yüksek düzeyde bir iyonik çözüşme derecesine sahip olur ve bundan dolayı da sindirim kanalından kolayca absorbe olurlar. Hatta, bakır sülfat mangan oksit, çinko oksit gibi yüksek derecede erimeyen bileşikler bile, midedeki hidroklorik asidin etkisiyle, mangan klorid, çinko klorid. Bakır klorid gibi bileşiklere dönüşerek absorpsiyon dereceleri yükselir. Fosfat gibi anyonik grupların absorpsiyon derecesi, kristal strüktörüne diyetteki total miktarına ve fosfatla kalsiyumun arasındaki orana bağlıdır.
Civcivlerde perosis’in önlenmesinde mangenizin zorunlu olmasının öğrenilmesinden sonra, çeşitli mangenez bileşikleri ve bu bileşiklerin vücuda verilme tarzlarının manganez ihtiyacı üzerindeki etkilerini araştırmak için çeşitli çalışmalar yapılmıştır. Bu çalışmalar, diyetsel manganez ihtiyacının, suda eriyebilir formun parenteral enjeksiyonla vücuda verilmesine nazaran 25-50 misli daha fazla olduğunu ortaya koymuştur. Vücutta çok küçük miktarda bulunan bu elemente oldukça yüksek diyetsel ihtiyacın nedenleri araştırılarak, manganez absorpsiyonunun rasyonda bulunan aşırı miktardaki kalsiyum ve fosfor tarafından engellendiği gösterilmiştir. Gastrik asidite ile eriyebilir hale geçip, duodenum’un alkali şartlarına maruz kalınca bu aşırı kalsiyum ve fosfor, kalsiyum fosfat halinde çökelmeye maruz kalır. bU çökelek manganezi adsorbe eder ve böylece bağırsak kanalında taşınır. Eğer, rasyonda bu kalsiyum-fosfor çökeleğinin taşıyabileceğinden fazla manganez yoksa, hayvanda manganez eksikliği ortaya çıkar.
Rasyonda aşırı kalsiyumun etkisini araştırmak için, domuzlar, tavuklar ve hindiler üzerinde yapılan çalışmalar, yüksek düzeyde kalsiyumun, çinko ihtiyacını artırdığını göstermiştir. Henüz ispatlanmamış olmakla beraber, Ca-fosfat çökeleğinin, yukarıda açıklandığı gibi Zn++ iyonlarını da adsorbe edebileceği öne sürülmektedir.
  Alıntı ile Cevapla