Beşiktaş Forum  ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi


Geri git   Beşiktaş Forum ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi > Eğitim Öğretim > Dersler - Ödevler - Tezler - Konular > Hayvancılık ve Tarım

Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 29-01-2007, 11:44   #31
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Kuşlarda Nitrojen Metabolizması İle İlgili Bazı Önemli Durumlar

Memelilerin aksine kuşlarda atkı maddesi olarak üre yerine ürik asit meydana getirilir. Ürik asidin yapısı Şekil 15’te verilmektedir. Ürik asidin açık formulünden de anlaşılacağı üzere 4 ve 5 no.lu pozisyonlarda yer alan “C” atomu ile 7 no.lu pozisyonda yer alan “N” atomu glisin amino asidinden gelmektedir. Böylece 1 molekül ürik asit idrarla dışarı atıldığı zaman, bir molekülglisin de dışarı atılmış olmaktadır. Bu nedenle kanatlılar oldukça yüksek düzeyde glisine ihtiyaç göstermektedirler.
Glisin kanatlılar tarafından kolaylıkla sentezlenebilir. Yalnız, çabuk büyüme sırasında sentezlenen miktar, doku sentezi ve nitrojen eksresyonu için yeterli olmayabilir. Böylece düşük glisin kapsayan rasyonların, büyümenin ilk döneminde, dışarıdan glisinle takviye edilmeleri gerekebilir.
Serin, glisin sentezinde İntermediyer bir bileşik olup glisinin yerini tutabilir.
Birçok bakımlardan civcivin glisine olan ihtiyacı, genç memelilerin aginine olan ihtiyacına benzer. Çünkü, memelilerde, arginin amino asidinin nitrojen ekskresyonunu sağlamak üzere parçalanması üreyi meydana getirir. Arginin de memeliler tarafından sentezlenebilir. Fakat sentezlenen miktar genç hayvanda maksimum büyümeyi sağlayacak düzeyde değildir.
Kanatlılar ise arginini sentezleyememektedirler. Diyetsel proteinler, kanatlılarda protein sentezi için lüzumlu argininin yegane kaynağıdırlar. Üre, kanatlıların idrarında çok küçük düzeyde mevcut olup, sadece diyetsel arginin’in parçalanmasından meydana gelir. Memelilerde arginin sentezi için gerekli enzimlerin çoğu kanatlıların karaciğerinde mevcut değildir. Böbrekler ise çok küçük miktarlarda bu enzimlere sahiptirler. Strullin kanatlıların rasyonlarında arginin amino asidinin yerine geçebilirse de ornitin bu özelliğe sahip değildir. Memelilerin aksine ornitin sentezi de kanatlılar tarafından yapılamaz.
Benzoik asit gibi, bazı aromatik asitlerin ekskresyonu için kanatlıların kendilerine özgü detoksikasyon mekanizmaları vardır. Benzoik asit idrarla dışarı atılmadan önce, ornitinle birleşerek dibenzoil – ornitin bileşiği meydana gelir. Ornitin sadece arginin amino asidinin parçalanmasından meydana geldiğinden civciv yemlerine fazla miktarda benzoik asit sokulması arginin noksanlığı meydana getirebilir.
Protein ve Esansiyel Amino Asit Noksanlığında Ortaya Çıkan Semptomlar

Büyüyen kanatlılarda, kısmi veya orta derecede protein eksikliği veyahut ta esansiyel amino asitlerden birinin noksanlığı eksiklik derecesiyle orantılı olarak büyümede azalmaya yol açar. Rasyonun protein düzeyinin enerji seviyesine göre ifade edilme zorunluğu göz önünde tutulursa, protein noksanlığı bir bakıma enerji fazlalığı demektir. Böylece, daha önce de işaret edildiği gibi protein noksanlığından, enerji bu maksatlar için kullanılamaz ve yağa çevrilir. Yani ekstra enerji yağa çevrilmiş olur. Ağır bir protein noksanlığında veya tek bir amino asit eksikliğinde büyüme hemen durur ve ciddi büyüme kayıpları meydana gelir. Bu durumda büyüme kaybı, vücut ağırlığının % 6-7’sine kadar çıkabilir.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 29-01-2007, 11:44   #32
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Damızlık Piliçlerin Sınırlı Beslenmesi

Bir çok araştırıcılar, hayvanları seksuel olgunluğa gelişini geciktirmek için rasyonda sınırlı düzeyde protein, enerji veya lisin gibi esansiyel bir amino asidin uygulanmasını tavsiye etmişlerdir. Seksuel olgunluğu geciktirmek ise, hayvanların kronolojik yaşını yükseltmek, yani yumurtlamanın başlangıcına kadar, vücudun yavaş, yavaş büyümesini sağlayarak yumurta büyüklüğünü arttırmak ve verim devresini uzatmak amacını gütmektedir.
Yumurtlayan tavuklarda hafif bir protein veya esansiyel amino asit noksanlığı yumurtanın küçülmesine sebep olabilir. Protein ve esansiyel amino asit eksikliği ilerledikçe yumurta verimi düşer ve hayvan ağırlık kaybeder. Orta derecedeki protein noksanlığında bile, normal olarak her gün dökülen tüylerinin yerine yenisi konamaz. Çok ileri derecede protein eksikliğinde ise hayvanın bütün tüyleri dökülür; yumurta verimi tamamen durur; vücut dokuları harcanır ve vücut ağırlığında büyük düşmeler olur.
Aşırı Diyetsel Protein Veya Esansiyel Amino Asidi Beslenmesinde Ortaya Çıkan Semptomlar

Bütün esansiyel amino asitlerince dengeli bir durumda olsa bile, aşırı protein beslenmesinde, büyüme hızında hafif bir gerileme, vücut yağ depolanmasında azalma, kan ürik asit düzeyinde ise bir artış meydana gelir. Vücutta meydana gelen fazla ürik asidin ekskresyonu için su tüketimi artar ve gübredeki su miktarı yükselir. Klasik anlayışta da aşırı protein hayvan üzerinde bir strese sebep olur. Bunun delili olarak aşırı protein beslenmesinde, adrenal bezlerinde büyüme ve adrenokortikosteroidlerin artışı gösterilmektedir.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 29-01-2007, 11:45   #33
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

IV. BÖLÜM

ESANSİYEL İNORGANİK ELEMENTLER

İnsan ve hayvanların yaşaması için zorunlu olan minerallerle ilgili modern ilmi çalışmalar esas itibariyle son 65 yılda yapılmıştır. Bu çalışmalar vücudun organik kimyasal bileşiklerini teşkil eden karbon, hidrojen, nitrojen, oksijen ve sülfür gibi esas elementlere ilaveten insan ve hayvanların en az 13 adet organik elemente ihtiyaç gösterdiklerini açık bir şekilde ortaya çıkarmıştır. Bu elementler Tablo 35’te verilmektedir.
Bu tabloda, kanatlıların her elemente olan ihtiyaçlarında büyük varyasyonlar gösterdiği göze çarpmaktadır. Kalsiyum ve fosfor en çok vücudun iskelet yapısı için gerekli olup, en fazla miktarda ihtiyaç duyulan elementlerdir. Fosfat ve karbonatlarla birlikte sodyum, potasyum ve klorur, vücudun çeşitli kısımlarındaki ozmatik ilişkiler ve optimum H gibi Homeostasis’in muhafazası ile ilgili reaksiyonlarda görev alırlar. Vücudun bu elementlere olan ihtiyacı da oldukça fazladır. Geri kalan elementler ise, ya enzim ve hormonların parçası ya da enzimlerin aktivatörü olarak fonksiyon gösterirler.



TABLO 35
Besleme Bakımından Esansiyel Olan İnorganik Elementler
Element
Civciv ihtiyacı
Tavuk ihtiyacı
0-8 Hafta (%)
8-20 Hafta (%)
20 Hafta (%)
40 Hafta (%)
Yapısal Elementler
Kalsiyum
Fosfor (yararlanılabilen)
Homeostatik elementler
Sodyum
Otasyum
Klor
İz elementler
Magnezyum
Manganez
Çinko
Demir
Bakır
Molibden
Selenyum
İyod
Kobalt*
Krom

1.00
0.45

0.15
0.3
0.15
mg/kg
500
50
50
80
5
2
0.15
0.35
-
?

0.6
0.4

0.15
0.3
0.15
mg/kg
500
50
30
40
5
2
0.1
0.35
-
?

3.3**
0.55

0.15
0.3
0.15
mg/kg
500
33
30
40
5
2
0.1
0.3
-
?

3.7**
0.55

0.15
0.3
0.15
mg/kg
500
33
30
40
5
2
0.1
0.3
-
?

* Sadece vitamin B12 nin bir parçası olarak gereklidir.
** Bu rakamlar gram olarak günlük ihtiyaçlardır. Rasyondaki yüzde seviye yem tüketimine bağlıdır.
Tablo 36 ve Tablo 37’de sırasıyla ergin bir kanatlı ve yumurtadan yeni çıkmış bir civcivin, ergin memelilerle yeni doğmuş memelilerin mukayeseleri verilmektedir.
TABLO 36
Ergin Kanatlıların, Ergin Bazı Memeli Hayvanlarla Kimyasal Kompozisyon Bakımından Mukayesesi

Kanatlı Hayvan

İnsan

Domuz

Kedi

Tavşan

Fare

Öküz
Vücut ağır.Kg
Kompozisyon*
Su, gr
Total N, gr
Na, gr
K, gr
Cl, gr
Ca, gr
P, gr
Mg, gr
Fe, mg
Cu, mg
Zn, mg
I, mg
Se, mg
2.0

760
31.0
1.2
1.1
0.6
15.0
7.7
0.4
40.0
1.3
35.5
0.4
0.2
65

720
34
1.8
2.7
1.78
22.4
12.0
0.47
747
1.7
282
0.7
125

750
31.5
1.5
2.8

12.0
7.0
0.45
90
2.5
25
4.0

740
33.6
1.5

13.0
8.9
0.45
60
1.5
23
2.6

730
37.0
1.35
3.00
1.14
13.0
7.0
0.5
60
1.5
50
0.35

720
35.0
1.4
3.15
1.42
12.4
7.5
0.4
60
2.0
30
500

550
27.2
2.1
2.5
1.42
17.3
9.5
0.54
168

0.1

* Sonuçlar, yağsız vücut dosunun her Kg’ı için ifade edilmiştir.
TABLO 37
Yumurtadan Yeni Çıkmış Civcivin Kimyasal Kompozisyonu İle Yeni Doğan Bazı Memeli Hayvanların Vücut Kompozisyonlarının Mukayesesi
Civciv
İnsan
Domuz
Kedi
Tavşan
Fare
Vücut ağır.Kg
Kompozisyon*
Su, gr
Total N, gr
Na, gr
K, gr
Cl, gr
Ca, gr
P, gr
Mg, gr
Fe, mg
Cu, mg
Zn, mg
Se, mg
40

830
20.8
1.15
1.06
0.73
3.6
3.4
0.22
40
1.3

0.15
3560

823
22.6
1.88
2.07
1.96
9.6
5.6
0.26
94
4.7
19.2
1260

820
18.0
2.14
1.96
1.85
10.0
5.8
0.32
29
3.2
10.1
118

822
24.4
2.12
2.34
2.34
6.6
4.4
0.26
55
2.9
28.7
54

865
18.1
1.8
2.06
1.98
4.8
3.6
0.23
135
4.0
22.5
5.9

862
15.6
1.93
2.54
2.38
3.1
3.6
0.25
59
4.3
24.4

* Yağsız vücut dokusunun her Kg’ı için ifade edilmiştir.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 29-01-2007, 11:45   #34
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Bu tablolarda, çeşitli hayvan türlerinin inorganik vücut kapsamlarının nispeten üniform oldukları göze çarpmaktadır. Civcivlerin ihtiyaç düzeyi ile bu rakamlar karşılaştırılırsa ikisinin arasında genel bir korelasyonun varlığı hemen göze çarpmaktadır (Tablo 35 ve Tablo 37).
Fluor ve krom gibi bir çok elementin insan vücudu üzerinde faydalı etkileri gösterilmiş ise de, henüz bu elementler besleme bakımından esansiyel olarak sınıflandırılmamaktadır.
Çeşitli inorganik elementlerin kendileri arasında olduğu kadar, bu elementlerle vitaminler amino asitleri ve diğer besin maddeleri arasında da önemli bir çok ilişkiler mevcuttur.
On üç esansiyel inorganik elementten sekiz adedi katyondur. Bunlar, Kalsiyum (CA++), sodyum (Na+), Potasyum (K+), Magnezyum (Mg++), Manganez (Mn++), Çinko (Zn++), Demir (Fe++) ve Bakır (Cu++)’dır. Geriye kalan beş anyon ise ekseriya anyonik gruplar halinde bulunur. Bunlar Klorür (Cl-), İyodur (I-), Fosfat (Po4---), Molibdat (MoO4--) ve Selenit (SeO3--)’tir. Tabii şartlarda selenyum, ekseriya selenosistin (selenocystine) veya seleno-metiyonin (seleno-methionine) gibi organik formlarda bulunurlar. Fakat inorganik selenit’ler de bu organik formlardaki selenyum kadar besleme bakımından etkilidirler.
Esansiyel anyon ve katyonların yararlılık derecelerini etkileyen çok çeşitli faktörler mevcuttur. Bu esansiyel elementlerden herhangi birinin en fazla eriyebilen dolayısıyla en yüksek düzeyde absorbe olan formu, en basit iyonik atom veya atom gruplarına sahip olan formdur. Örneğin, Ca++, Mg++, Mn++, Po4--- vb. Bunlarla beraber, tabiatta bir çok elektronegatif bileşikler mevcut olup, elektronları bu katyonlarla paylaşarak daha stabil bir bileşik meydana getirirler. Bu şekilde meydana gelen bileşikler ekseriya suda güçlükle erirler; bağırsakta ise yeterli düzeyde ayrışarak esansiyel katyonun absorbsiyonuna imkân sağlarlar. Bu durum ekseriya gastrik asiditenin etkisiyle meydana gelir. Midede salgılanan hidroklorik asit, katyonları geçici olarak klorid tuzları haline dönüştürür. Bu şekilde bütün esansiyel katyonlar, oldukça yüksek düzeyde bir iyonik çözüşme derecesine sahip olur ve bundan dolayı da sindirim kanalından kolayca absorbe olurlar. Hatta, bakır sülfat mangan oksit, çinko oksit gibi yüksek derecede erimeyen bileşikler bile, midedeki hidroklorik asidin etkisiyle, mangan klorid, çinko klorid. Bakır klorid gibi bileşiklere dönüşerek absorpsiyon dereceleri yükselir. Fosfat gibi anyonik grupların absorpsiyon derecesi, kristal strüktörüne diyetteki total miktarına ve fosfatla kalsiyumun arasındaki orana bağlıdır.
Civcivlerde perosis’in önlenmesinde mangenizin zorunlu olmasının öğrenilmesinden sonra, çeşitli mangenez bileşikleri ve bu bileşiklerin vücuda verilme tarzlarının manganez ihtiyacı üzerindeki etkilerini araştırmak için çeşitli çalışmalar yapılmıştır. Bu çalışmalar, diyetsel manganez ihtiyacının, suda eriyebilir formun parenteral enjeksiyonla vücuda verilmesine nazaran 25-50 misli daha fazla olduğunu ortaya koymuştur. Vücutta çok küçük miktarda bulunan bu elemente oldukça yüksek diyetsel ihtiyacın nedenleri araştırılarak, manganez absorpsiyonunun rasyonda bulunan aşırı miktardaki kalsiyum ve fosfor tarafından engellendiği gösterilmiştir. Gastrik asidite ile eriyebilir hale geçip, duodenum’un alkali şartlarına maruz kalınca bu aşırı kalsiyum ve fosfor, kalsiyum fosfat halinde çökelmeye maruz kalır. bU çökelek manganezi adsorbe eder ve böylece bağırsak kanalında taşınır. Eğer, rasyonda bu kalsiyum-fosfor çökeleğinin taşıyabileceğinden fazla manganez yoksa, hayvanda manganez eksikliği ortaya çıkar.
Rasyonda aşırı kalsiyumun etkisini araştırmak için, domuzlar, tavuklar ve hindiler üzerinde yapılan çalışmalar, yüksek düzeyde kalsiyumun, çinko ihtiyacını artırdığını göstermiştir. Henüz ispatlanmamış olmakla beraber, Ca-fosfat çökeleğinin, yukarıda açıklandığı gibi Zn++ iyonlarını da adsorbe edebileceği öne sürülmektedir.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 29-01-2007, 11:45   #35
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Bazı kolloidler, alüminyum, magnezyum, demir ve diğer elementlerin suda erimeyen tuzları, katyonlar için kuvvetli adsorptif ortamlardır. Adsorpsiyon hem kolloid yüzeyindeki yüksek elektronegatif bölge ile bir kimyasal bağlanma, hem de katyonun fiziksel kuvvetlerle bağlanması şeklinde olabilir (elementlerin kömür tarafından adsorbe edilmesi gibi).
KALSİYUM VE FOSFOR

Metabolizmada ve bilhassa kemiğin yapısındaki yakın ilişkileri dolayısıyla kalsiyum ve fosfor birlikte ele alınmıştır. Büyüyen kanatlılarda rasyondaki kalsiyumun büyük bir kısmı kemik teşekkülü için kullanılmasına rağmen ergin kanatlılarda yumurtanın kabuğu için kullanılır. Kalsiyum, kanın pıhtılaşması, sodyum ve potasyumla birlikte normal kalp atışı, asit-baz dengesinin sağlanması ve çok sayıda enzim sisteminin aktivitesi için gerekli bir elementtir. Bununla ilgili olarak Ca iyonlarının kasların kasılması, sinirsel impulsların nakli için zorunlu olduğu söylenebilir.
Kemiğin yapısındaki rolüne ilaveten fosforun karbonhidrat ve yağ metabolizmalarında önemli fonksiyonları vardır. Önemli bir unsur olarak bütün yaşayan hücrelerin yapısına girer. Fosfordan teşkil edilen tuzlar asit-baz dengesinin sağlanmasında önemli bir rol oynarlar. Yumurta teşkili sırasında kalsiyumun yumurtaya naklinde görev aldığı da bildirilmektedir.
1920 yıllarından başlayarak bugüne kadar, kalsiyum ihtiyacı, kalsiyum-fosfor- vitamin D ilişkileri üzerinde çok sayıda araştırma yapılmıştır. Bu çalışmalar açık bir şekilde göstermiştir ki, rasyon hiç olmazsa minimum düzeyde Ca ihtiva etmesinin yanı sıra, Ca ile fosfor arasında optimum veya belirli bir oran bulunmalıdır. Bir başka ifade ile rasyon gereğinden fazla Ca veya P ihtiva etmemelidir. Civcivlerde normal kemik gelişimi için bugün rasyonda bulunması gereken yararlanılabilir fosfor düzeyi yaklaşık olarak %0.5 olarak saptanmış; kalsiyum, fosfor arasındaki oranın normal bir büyüme için 1.0:1 veya 2.2:1 olması lazım geldiği öne sürülmüştür. 2.5:1 oranının hayvanın tolere edebileceği en son bir değer olduğu; 3.3:1 oranının ise zararlı olduğu, hayvanlarda raşitizm ve çeşitli bacak rahatsızlıkları meydana getirdiği bildirilmiştir.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 29-01-2007, 11:46   #36
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

KALSİYUM

Kalsiyumun Eksikliğinde Ortaya Çıkan Semptomlar.
Bu semptomlar aşağıdaki gibi sıralanabilir:
a) Büyüme hızının düşmesi veya büyümede gerileme,
b) Yem tüketiminde azalma,
c) Bazal metabolik hızın yükselmesi,
d) Aktivite ve duyarlılığın azalması,
e) Osteoporosis veya kalsiyum düşüklüğünde görülen raşitizm,
f) Yürüme ve duruşta anormallik,
g) Dahili kanamalara karşı istidadın artışı,
h) İdrar hacminde büyük çapta artış,
i) Yumurta kabuğunda incelme,
j) Yumurta veriminde düşme,
k) Tetani,
l) Hayat süresinin kısalması.
Yukarıdaki semtomların yanı sıra, kalsiyum eksikliğinde, bazı kimyasal değişmeler süratle meydana gelir. Serum kalsiyum düzeyi ve bütün karkasda Ca ve Mg kapsamları azalır. Buna mukabil serum inorganik fosforu, Mg, fosfatez enzimi, eritrositlerdeki Mg, kan şekeri, hemoglobin kapsamı ve yumuşak dokuların kalsiyumu değişmeden kalır. Kalsiyum eksikliğine maruz hayvanların kemikleri önemli derecede demineralize olur. Kül ve kalsiyum kapsamları normal düzeylerinin yarısına kadar düşer.
Kemiğin Yapısı

Vücutta bulunan kalsiyumun %90’ından fazlası kemiklerde yer alır. Yağı çıkarılmış ve kurutulmuş kemiğin üçte birine yakın ağırlığını tek başına kalsiyum teşkil eder. Kemiğin büyük bir kısmını kalsiyum fosfat meydana getirirse de, buna ilaveten %13 kalsiyum karbonat, %2 magnezyum fosfat, %5 diğer maddeler, %0.5-3 de sitratlar mevcuttur. Metabolik aktivitenin en fazla olduğu kemiklerde florürlerin depolanması çok süratlidir. Düşük düzeylerde fluorürler, kemiklerin esansiyel olmasa bile önemli bir komponenti durumundadır. Fakat aşırı fluorür kemiklerde “osteosclerosis” adı verilen patolojik duruma sebep olur, kemikler aşırı derecede sertleşir, osteosclerosis’in ilk belirtileri omurga üzerinde görülür.
Kemiğin fosfat kristalleri, apatitik kalsiyum fosfatınkilerle kıyaslanabilir. Hidroksiapatit buna iyi bir minorolojik örnek teşkil eder. Kemiğin kimyasal yapısı henüz tam olarak bilinmemektedir. Bunun nedeni fosfatların kimyasının çok kompleks oluşudur. Sentetik ve biyolojik hidroksiapatitler üzerinde yapılan çalışmalar, kemik mineralinin apatit kısmının aşağıdaki formüldeki gibi olmadığını, bunun yerine kalsiyumca %10 eksik olduğunu göstermiştir.
Ca4 (PO4)3 (OH)1
Infrared çalışmalar da, kalsiyumca eksik apatitlerdeki kaybolan elektronik yükün, nötraliteyi sağlamak için yeterli miktardaki ortafosfat iyonları arasında teşekkül eden hidrojen bağlantısıyla telafi edildiğini ortaya koymuştur.
Serumda Bulunan İyonize ve Bağlı Kalsiyum İle Serum Fosfatları

Serum proteinlerinin, kalsiyumun ne kadarının serbest ve ne kadarının bağlı olduğunu tayin eden başlıca faktör olduğunu çalışmalar göstermiştir. Bununla beraber, paratiroid hormonu ve vitamin D’nin kandaki total ve iyonize kalsiyum düzeyi üzerinde önemli bir etkisi vardır (Şekil 20). Plazma kalsiyumunun sadece % 6.5 kadarı şelatlaşmış formda olup, bunun da yarısı sitrat ve fosfatla birleşmiş bir durumdadır.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 29-01-2007, 11:46   #37
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Tablo 39’da normal düzeyde diyetsel kalsiyum ve fosforla beslenen kanatlıların çeşitli seksüel olgunluk devrelerinde serum, kalsiyum ve fosfor düzeyleri verilmektedir.
TABLO 39
Kanatlılarda Çeşitli Seksüel Olgunluk Devrelerinde Serum, Kalsiyum ve Fosfor Düzeyleri
Yaş
Total plazma kalsiyum
Plazma inorganik fosfat
Haftalar
% mg
% mg
11
14
18
22
11.5
11.4
13.3
19.5
5.7
6.0
5.1
4.2


Bu tablodan da anlaşılacağı üzere dişi kanatlı hayvanların seksüel olgunluğun başlangıcında kan kalsiyum düzeyinde önemli bir artış olmaktadır.
Kalsiyum Bileşiklerinin Sindirimi ve Asimilasyonu
Ca kullanarak yapılan çalışmalar vitamin D3’ün kalsiyum absorpsiyonunu önemli derecede artırdığını göstermiştir. In vivo absorpsiyon bütün ince bağırsaklarda yükselmektedir. Wasserman ve çalışma arkadaşları, vitamin D ile ilgili olarak yaptıkları çalışmalarda vitamin D3’ün, bağırsak mukozasında, kalsiyum nakleden proteinin teşkilini etkilediğini göstermişlerdir.
Cornell Üniversitesi ve Fransa’da yapılan çalışmalarda da kalsiyum, fosfor ve vitamin D3 bakımından yeterli rasyonlarla beslenen hayvanlarda laktozun kalsiyum abrospsiyonunu ve naklini yükselttiği saptanmıştır. Bu etkinin diğer şekerler tarafından da meydana getirildiği gösterilmiş fakat en etkili olanının laktoz olduğu anlaşılmıştır. Bunun nedeninin, bu şekerin daha az absorbe olduğu, bunun sonucu kalsiyum ve fosforun ince bağırsaklardaki absorpsiyonunda rol oynayan fakat tam bilinmeyen fonksiyonu için daha fazla şekerin ortamda kaldığı öne sürülmüştür.
Kalsiyum ve Yumurta Kabuğunun Teşkili
Kalsiyum yumurta kabuğunda hemen hemen saf kalsiyum karbonat olarak bulunur. Bu, tavuğun ovidukt kanalının kabuk bezlerindeki membrana depo edilir. Yumurta kabuğu teşkili için kalsiyum ihtiyacı üzerinde yapılan çalışmalar, östrojen hormonunun, yumurtlama döneminin başlangıcında kandaki kalsiyum düzeyini artırdığını göstermiştir. Ayrıca karbonik anhidraz enziminin, kalsiyum karbonatın, karbonat kısmının sağlanmasıyla ilgili olduğu da çeşitli çalışmalarla gösterilmiştir.
Dişi piliçler seksüel olgunluğa yaklaştıkça olgunlaşmakta olan yumurtalıklarından salgılanan estrojen hormonu, androjen hormonu ile sinerjik (synergic) çalışarak iskeletin bilhassa uzun kemiklerinin ilik boşluklarında süngerimsi kemiğin (medüller kemik) meydana gelmesine yol açar. ilk yumurtanın kalsifiye edilme zamanına doğru, femur kemiğinin ilik boşluğunun hemen hemen tamamı bu ince kemik formasyonu tarafından işgal edilir. Bu dönemde dişi piliçin iskelet ağırlığı 15-20 gram artar ki bu, 4-5 gram kalsiyum depolanmasına tekabül eder. Medüller kemik teşekkülünün derecesi diyetsel kalsiyum düzeyi tarafından pek etkilenmemektedir. Çünkü, 20 haftalık süre zarfında %0.6 düzeyinde diyetsel kalsiyumla beslenen piliçlerle rasyonlarında %2.4 düzeyinde kalsiyum bulunan piliçler aynı miktarda medüller kemiğe sahip olmuşlardır. Medüller kemik labil bir kalsiyum rezervi olup, yumurta kabuğunun teşkili sırasında herhangi bir zamanda hayvan tarafından kullanılabilir. Bir tavuğun yetersiz diyetsel kalsiyum alması halinde, kalsiyum bilançosu negatif olur. Paratiroid hormon sekresyonu büyük ölçüde artar. Bunun sonucu olarak, kortikal (cortical) kemikten önemli derecede kalsiyum mobilize edilir ve böylece medüller kemiğin muhafaza edilmesi mümkün olur. Akut kalsiyum eksikliğinde yumurta verimi durur ve medüller kemik yavaş yavaş rezorbe olur. Bu olay muhtemel olarak, kalsiyum gerektiren diğer hayatsal fonksiyonların devam edebilmesi için meydana gelir.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 29-01-2007, 11:46   #38
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Yapılan çalışmalar, kabuk teşkilinde birinci derecede sınırlayıcı faktörün kalsiyum, ikinci derecede sınırlayıcı faktörün ise karbonat olduğunu göstermiştir. Hem kandaki bikarbonatın hem de karbonik anhidraz enziminin etkisi altında karbonik asitten gelen karbonat iyonlarının kaybolması hidrojen iyonlarının akümülasyonuna yol açar ve neticede metabolik asidoz teşekkül eder. Bazı araştırıcılar, sıcak havalarda, hayvanlarda solunumun artması sonucu kandan önemli düzeyde CO2 kaybolduğunu bunun da yumurta kabuğunun incelmesine yol açtığını öne sürmüşlerdir. Yapılan bir çalışmada çevre sıcaklığının 13°C’den 34°C’ye yükseltilmesinin, yumurtlayan tavuklarda akciğer solunumunu önemli derecede artırdığı bunun sonucu olarak meydana gelen alkalosis yüzünden yaklaşık olarak yumurta kabuk kalınlığında %12 düzeyinde bir düşme meydana geldiği saptanmıştır. Bunun aksine, akciğerlere çekilen havanın %2-5 düzeyinde CO2 ile zenginleştirilmesi acıdosis ile sonuçlanmakta bu da kendisinin kan PH’sında azalma ile göstermektedir. Bazı çalışmalar da atmosferik CO2’in artışının yumurta kabuk kalitesini iyileştirdiğini ortaya koymuşsa da bu sonuçlar, bütün çalışmalarda tekrarlanamamıştır. Yumurta kabuğunun teşkil mekanizmasını anlamak bakımından, üreme sistemini kısaca incelemek yararlı olacaktır. Şekil 21’de tavuğun üreme sistemi verilmektedir. Dişi kanatlıların üreme sistemi, bir yumurtalık (ovaryum) bir de yumurta kanalı (ovidukt)’dan ibarettir.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 29-01-2007, 11:46   #39
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Ovaryum

Ovaryum, yani yumurtalık tavukta vücudun sol tarafında böbreklerin üst ucunda yer alır ve vücuda dorsal olarak bağlanmıştır. Ovaryum, ova kapsayan foliküllerden yapılmış bir dış korteks ile iç kısımda bulunan medulla’den yapılmıştır. Kanatlı hayvanlar erginleşmeden önce ovaryum çok sayıda küçük ova, yani yumurtalardan ibarettir. Sadece bunlardan birkaçı erginleşir ve follikül patlayarak yumurtalar açığa çıkar.
Seksüel olgunlukta, individuel foliküller genişler ve çapları ovulasyondan önce 40 mm’ye ulaşır. Embryonik gelişme sırasında sağ gonad da mevcuttur. Fakat hayvan geliştikçe dejenerasyona uğrar. Bazı vahşi türlerde her iki ovaryum da mevcut ise de, genellikle yalnız bir adet ovidukt kanalı vardır.
Ovidukt

İçinde yumurtanın hareket ettiği uzun kıvrımlı bir kanaldır. Yumurtanın albumini, kabuk zarları ve kabuğun kendisi ovidukt kanalında oluşur. Ovidukt’un büyüklüğü, vücudun büyüklüğüne göre değişir ve beş ayrı bölgeyi veya kısmı kapsar. Bunlar, ınfundibulum, magnum, ısthmus, uterus ve vagina’dan ibarettir.
İnfundibulum

İnfundibulum, ovidukt kanalının huni veya çanak şeklinde olan anteriyör kısmıdır. Yumurtlayan bir tavuktaki uzunluğu 9 cm kadardır. Infundibulum ovulasyonla açığa çıkan yumurtanın alınmasını sağlar. Bu kısmın aktivitesi ovum yani yumurta tarafından başlatılır. Çünkü yumurta yumurtalıktan serbest hale gelinceye kadar normal olarak bu organ inaktif bir durumda bulunur. Ovulasyon zamanı abdominal kaviteden ovum çıkarılıp bunun yerine bir yabancı materyal konsa ınfundibulum bu defa bu maddeyi kabul eder. Yumurtanın ınfundibulum de kalış süresi ortalama olarak 18 dakikadır. Bazen yumurta ınfundibulum tarafından alınmaz. Kusurlu ınfundibulum’un nedeni kesin olarak bilinmemekle beraber, bazı solunum hastalıklarıyla ilgili olabileceği öne sürülmektedir. Infundibulum tarafından alınmayan yumurtanın 24 saat veya bundan daha kısa bir sürede vücut tarafından absorbe olduğu yapılan çalışmalarla gösterilmiştir.
Magnum

Ovidukt kanalının en uzun kısmıdır. Boyu 33 cm’yi bulur. Yumurta proteinin çoğu olan albumin burada salgılanır. Yapılan çalışmalar yumurtanın ortalama olarak magnum’da 2 saat 54 dakika kaldığını göstermiştir.
Isthmus

Magnumun peristaltik hareketleri yumurtayı ısthmus’a iter. Yumurtlayan tavuklardaki uzunluğu yaklaşık olarak 10 cm kadardır. Magnum ile ısthmus arasındaki sınır belirlidir. Kabuk iç ve dış zarları ısthmus’da meydana getirilir. Önceki bildirişlerin aksine, sonradan yapılan çalışmalar bu kısımda yumurtaya albumin ilave edilmediğini sadece önemsiz miktarda su eklendiğini ortaya koymuştur. Yumurta ısthmus’da 1 saat 14 dakika kalmakta sonra uterus’a geçmektedir. Bu duruma göre, yumurtanın ınfundibulum’dan uterusa geçişi 4 saat 26 dakika sürmektedir.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 29-01-2007, 11:47   #40
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Uterus

Uterus ovudukt kanalının torba şeklindeki kısmı olup, yumurtlayan tavuktaki uzunluğu 10-12 cm kadardır. Yumurta uterusta yaklaşık olarak 20 saat 40 dakika kalır. Kabuk ve yumurta kabuğu pigmentleri bu bölümde meydana getirilir. Kabuklu pigmentlerin, yumurtlamadan önceki son 5 saatte meydana geldiğini yapılan çalışmalar göstermiştir. Su ve bazı tuzlar da albuminde uterusta ilave edilmektedir.
Vagina

Uterus’tan kloka’ya kadar uzanan vagina 12 cm uzunluğundadır. Yumurtanın teşkilinde bir rolü olmayıp daha ziyade yumurtanın dışarı atılmasında fonksiyon gösterir.
Yumurta Kabuğunun Yapısı ve Bunu Etkileyen Faktörler

Yumurta kabuğu iç kısma iki zarla bağlanmıştır. Bu iki zar da, yumurtanın yassı tarafı müstesna, birbirlerine bitişik durumdadır. Yumurtanın geniş kısmında ise hava boşluğunu teşkil için birbirlerinden ayrılırlar. Şekil 22’de yumurta kabuğunun bir kesiti verilmektedir.






Şekil 22: Dekalsifikasyona Uğratılmış Tavuk Yumurta Kabuğunun Enlemesine Kesiti.
Kabuğun esas kısmını süngerimsi tabaka meydana getirir. Organik matriksi de kapsayan kısım budur. Kalsifikasyon ilerledikçe kalsiyum karbonat bu kısımda depolanır. Kabuk zarları ve kütikül tabakası çıkarıldıktan sonra geriye kalan kısım (gerçek kabuk), hemen hemen tamamen kalsiyum karbonat ile küçük miktarlarda magnezyum, fosfat ve sitrat ve az miktarda olmak üzere sodyum ve potasyumdan ibarettir.
Tavuk yumurta kabuğunun kalın veya ince oluşu kalıtımla büyük ölçüde ilgili olmakla beraber, başta beslenme olmak üzere, çevre, yaş, mevsim, hastalıklar gibi bazı faktörler tarafından önemli ölçüde etkilenmektedir. Beslenme faktörleri arasında, kalsiyum, vitamin D ve manganez başta gelir.
  Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
You may not post new threads
You may not post replies
You may not post attachments
You may not edit your posts

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık




Türkiye`de Saat: 15:13 .

Powered by vBulletin® Copyright ©2000 - 2008, Jelsoft Enterprises Ltd.
SEO by vBSEO 3.3.2

Sitemiz CSS Standartlarına uygundur. Sitemiz XHTML Standartlarına uygundur

Oracle DBA | Kadife | Oracle Danışmanlık



1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306 307 308 309 310 311 312 313 314 315 316 317 318 319 320 321 322 323 324 325 326 327 328 329 330 331 332 333 334 335 336 337 338 339 340 341 342 343 344 345 346 347 348 349 350 351 352 353 354 355 356 357 358 359 360 361 362 363 364 365 366 367 368 369 370 371 372 373 374 375 376 377 378 379 380 381 382 383 384 385 386 387 388 389 390 391 392 393 394 395 396 397 398 399 400 401 402 403 404 405 406 407 408 409 410 411 412 413 414 415 416 417 418 419 420 421 422 423 424 425 426 427 428 429 430 431 432 433 434 435 436 437 438 439 440 441 442 443 444 445 446 447 448 449 450 451 452 453 454 455 456 457 458 459 460 461 462 463 464 465 466 467 468 469 470 471 472 473 474 475 476 477 478 479 480 481 482 483 484 485 486 487 488 489 490 491 492 493 494 495 496 497 498 499 500 501 502 503 504 505 506 507 508 509 510 511 512 513 514 515 516 517 518 519 520 521 522 523 524 525 526 527 528 529 530 531 532 533 534 535 536 537 538 539 540 541 542 543 544 545 546 547 548 549 550 551 552 553 554 555 556 557 558 559 560 561 562 563 564 565 566 567 568 569 570 571 572 573 574 575 576 577 578 579 580