Konu: Sağır Oda
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 01-02-2007, 02:25   #47
NuraN
Dişi Kartal
 
NuraN - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Haftalık Dergisi Roportajı
HİTLER’İN ÖLÜM KAMPLARINA GÖNDERDİĞİ YAHUDİLERDEN TOPLAYIP GÜVENDİĞİ İSİMLERE EMANET ETTİĞİ TONLARCA ALTIN BİR TÜRK DİZİSİNE İLHAM KAYNAĞI OLDU. DİZİYİ KURTLAR VADİSİ’Nİ YAPAN BEYİN TAKIMI HAZIRLADI

Nazi altınlarının sırrı Sağır Oda’da çözülecek

1997 yılının Ocak ayında, Amerika’dan İsrail’e, Portekiz’den Türkiye’ye tüm dünya İsviçre’nin Zürih kentinde yaşayan bir gece bekçisini konuşuyordu.

Bu gece bekçisinin adı Christoph Meili idi. Meili İsviçre’nin önemli bankalarından “Union Bank”ta çalışıyordu. Ve bu bankanın gizli kasalarında İkinci Dünya Savaşı’na ait özel hesaplar tutuluyordu. Meili’ye bu hesapları imha etme görevi verilmişti. Ancak o bunu yapmadı. İmha etmek yerine hesapları basına verince, “Nazi Altınları” meselesi de ilk kez ortaya çıktı. Nazi Altınları, dünya tarihinin en acımasız, en kanlı ve en kirli noktalarından biri. İkinci Dünya savaşı sırasında Naziler, ölüm kamplarında, gaz odalarında az sonra can verecek olan Yahudilerin ellerindeki yüzükleri, ağızlarındaki altın dişleri topladılar. Sonra bunları eritip külçe altın haline getirdiler ve bu külçeleri İsviçre bankalarının kasalarına koydular. İsviçre’ye nakledilen altınların miktarı konusunda değişik iddialar var. Örneğin Amerika’daki İngiltere Büyükelçisi’nin ABD Hazine Bakanlığı’na 9 Ocak 1942 tarihinde gönderdiği gizli yazıda, Berlin’den Bern’e 21 ton altın aktarıldığı söyleniyor. Sadece belgeli bu havale bile yaklaşık 315 milyon dolara işaret ediyor. 1945 yılında savaşın bitimine kadar bu aktarımların sıkça tekrarlandığı düşünülürse Nazi Altınları’nın değerini hayal etmek bile güçleşiyor. Aslında İsviçre bankaları, kendilerine gelen bu altınların kaynağını biliyordu. Ancak komisyon alabilmek için yıllarca sesini çıkarmadı. Nazi Altınları konusu da savaşın bitiminden, 1997 yılına kadar yani neredeyse 50 yıl hiç açılmadı. Bir gece bekçisi ise olayın seyrini değiştirdi.

Bekçi Meili’in banka kayıtlarını basına sızdırmasının ardından dünyadaki tüm Musevi örgütleri, özellikle de “Dünya Yahudi Kongresi” Nazi Altınları’nı yakın takibe aldı. Aynı tarihlerde Amerikan Başkanı Clinton’ın talimatıyla ABD Dışişleri Bakanlığı Ekonomik İşlerden Sorumlu Bakan Yardımcısı Stuart Eizenstat’ın başkanlığında bir çalışma başlatıldı. Bu çalışmaların sonucu 7 Mayıs 1997 tarihinde bir raporla kamuoyuna açıklandı. Bu raporda, Arjantin, Portekiz ve İsviçre gibi ülkelerin yanı sıra Türkiye’de de Nazi Altınları’nın bulunduğu iddia ediliyordu.

İşte Türkiye’nin gündemine Nazi Altınları meselesi böyle girdi. Bu raporda Türkiye’yle ilgili iki önemli iddia dikkat çekiyordu.

Birinci iddiaya göre, Musevilerden gaspedilen altınlar İsviçre bankalarından Türkiye’ye transfer edilmişti. Türkiye 1941 yılının başlarından, 1944 yılına kadar Nazi Almanyası’na krom ihraç ediyordu. Bu ihracatın bedelinin küçük bir kısmı Türkiye’ye askeri malzeme olarak ödenirken, büyük kısmı ise altınla ödenmişti. Ödeme İsviçre bankalarındaki hesaplardan yapılmıştı. Türkiye 1943 yılında İsviçre bankalarındaki döviz hesaplarını, kendisine Almanya tarafından ödenenler de dahil olmak üzere altına çevirttirdi. Bu altınları da Almanya üzerinden yurda getirdi. İşte Museviler bu altınların kendilerinden çalındığı iddiasında. Gerçekten de Türkiye’nin İkinci Dünya Savaşı başlangıcındaki altın stoku ile savaş sonu altın stoku arasında önemli miktarlarda artış var.

İkinci iddia ise, 1944 Ağustos ayında Almanya ile diplomatik ilişkilerimizi kesmemiz üzerine, Almanya Büyükelçisi Franz von Papen’in, Türkiye’den ayrılmadan önce Almanya’nın çıkarlarını burada temsil etmeye devam eden Ankara’daki İsviçre Büyükelçiliği’ne bir miktar altın sikke teslim etmesi ile ilgili. İkinci Dünya Savaşı’nın bitiminden sonra, İsviçre Büyükelçiliği de kendisine Nazi diplomatları tarafından teslim edilen bu altınları Türkiye’ye intikal ettirmişti. İddiaya göre bu altınlar da Musevi altınları...

Ancak Türkiye bu raporun yayınlamasının hemen ardından bir meclis komisyonu kurarak çalıntı altınlarla ilgili iddialara cevap verdi. Cevap bizzat dönemin Devlet Bakanı ve Hükümet Sözcüsü Prof. Dr. Şükrü Sina Gürel’den geldi. Gürel yaptığı açıklamada söz konusu altının yapılan ihracat sonucu kazanıldığını dikkat çekerek altınların iddia edildiği gibi çalıntı olmasından Türkiye’nin sorumlu tutulamayacağını savundu.

Şükrü Sina Gürel’in ikinci iddiaya yanıtı ise altınların iade edildiğinin belgelerle kanıtlanabileceği yönünde oldu. Kısacası Türkiye her iki iddiayı da çürütebiliyordu. Ancak ortada öyle bir iddia daha vardı ki o kadar kolay kolay çürütülemiyordu. Çünkü bu iddiaların kaynağı savaş sırasında İstanbul’daki ABD’li istihbarat yetkilileri...

ALMAN AJANLARI ALTINI PİYASAYA SÜRDÜ

Buna göre o dönemde İstanbul’daki Alman ajanları beş milyon dolarlık altını piyasaya sürerek dövize çevirmişlerdi. Bununla ilgili öne sürülen farklı görüşler var. Bir görüşe göre savaş sırasında Nazi Altınları, Viyana üzerinden Alman diplomat kuryeleri aracılığıyla Türkiye’ye getirildi. Bu altınlar, Deutsche Orient Bank (DOB) ve Dresden Bank kanalıyla Türkiye’de serbest piyasada satılmaya çalışıldı. Bu satıştan elde edilen gelir ise İsviçre, Viyana ve Almanya’daki bankalara aktarıldı.

Bir başka görüşe göre ise Nazi Almanyası’nın istihbarat ajanları Türkiye’deki faaliyetleri sırasında bu altınları kullandılar. Peki bu nasıl oldu?
__________________
Gönlümle baş başa düşündüm demin;
Artık bir sihirsiz nefes gibisin.
Şimdi tâ içinde bomboş kalbimin
Akisleri sönen bir ses gibisin.

Mâziye karışıp sevda yeminim,
Bir anda unuttum seni, eminim .
Kalbimde kalbine yok bile kinim .
Bence artık sen de herkes gibisin.

Eylül 2008


NuraN Ofline   Alıntı ile Cevapla