Tekil Mesaj gösterimi
Alt 02-02-2007, 09:01   #9
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Kamu-özel sektör ilişkileri ve işbirliğinin 1980'lerden itibaren değişmeye başladığı bilinmektedir. Devletin iş hayatına yaklaşımındaki tabular -bugün hala izlerine rastlansa dahi-yavaş yavaş kalkmış,siyasi mekanizma olsun bürokrasi olsun özellikle dış ekonomik ilişkilerde özel firmalarımızın faaliyetlerini destekleme gereğim kabule başlamıştır. Bu zihniyet değişikliği giderek daha geniş ölçüde uygulamaya da yansımakta, devlet kurumları ihracat konularında olsun yurt dışı ihalelerde olsun ağırlığını özel firmalarımızdan yana koymakta tereddüt etmemektedir. Aynı şekilde, özel sektör de genellikle dış ilişkilerde devletle işbirliğine ve dış politikalarımızla ahenk içinde olmaya itina göstermektedir.

2000 yılında Türkiye'nin dış politikasında dış ekonomik ilişkilerin yeri yönetimine ilişkin bazı saptama ve değerlendirmeler.

Yirmi Birinci asra girerken, Türkiye'nin son derece kapsamlı, çeşitli ve karmaşık dış ilişkiler yumağı içinde dış ekonomik ilişkiler belki de en önemli yere sahiptir. Bugünün gerçeği dış siyaset ile ekonomik ilişkilerin birbirinden ayrılmasının mümkün olmadığı, bunların karşılıklı etkileşim içinde bulunduğudur. Her dış politika adımında bir dış ekonomik ticari kollama unsuru olduğu gibi, her dış ekonomik faaliyette de dış siyaseti destekleme veya en azından ahenk içinde olma kaygısı bulunur.

Uluslararası ilişkilerde -siyasi-askeri araçların en azından görünürlüğünün azaltılması eğilimi gözönünde tutulduğunda ekonomik araçlar en b yük rolü oynamaktadır. Bu ilişkiler diğer bir ülkenin siyasi tutumunu etkilemek için bir baskı aracı olarak kullanılabildiği gibi, siyasi sorunların çözümü için de etkili bir olumlu araç oluşturabilmektedir. Ülkemiz de bunun ekonomik unsur1arın karşılıklı etkileşimini hesaba katan bir dış politika yürütme anla-y mı benimsemiştir.

Ancak, 'ekonomi diplomasisi' gibi kavramlar kulağa hoş gelse ve dış politikaların her şeyden önce ekonomik çıkarların hizmetinde olduğunu ileri sürüldüğü görülse de, bu karşılıklı etkileşimin bir sınırı olduğunu kaydetmek gerekir. O da ülkenin siyasi-güvenlik çıkarlarının mutlak önceliğidir. Dolayısıyla dış politika yürütülürken bu iki unsur arasında bir tercih durumu ortaya çıktığında,siyasi-güvenlik çıkarlarımızı korumak için ekonomik çıkarlardan fedakarlık gerekebilecektir. Demokratik bir rejimde bu tercihin nerede ve nasıl oluşacağı bellidir.
  Alıntı ile Cevapla