07-02-2007, 09:49
|
#29 |
| Guest | 1- Bu yönetmelikler gazete sütunlarında bahsedilemeyecek63 II. Abdülhamit devrinde çıkarılan bazı nizamnameler ve iradelerle basın özgürlüğü tamamen yok edilmiş, ön sansür uygulanan kitaplar dışarıdan gelen kitaplar ve gazeteler denetim altına alınmıştır. Gazetelerde masum birtakım kelimelerin kullanılması dahi yasaklanmıştır. Burun, yıldız, bomba, anarşi, Girit, grev, hasta, müsevat, suikast, vatan, kargaşalık, istibdat, inkılap, ihtilal, hürriyet gibi kelimeler bunlar arasındadır. 1888 tarihinde çıkarılan matbaalar nizamnamesini geçersiz kılan yeni bir nizamname çıkarılmıştır. Bu yalnız matbaacıları değil, kitap satanları, dizgi yapanları da içine almaktadır. Önceden izin alma koşulu getirdiği için sansür niteliğindedir. Bu nizamnamenin 19. maddesine göre: - Hiçbir matbaa sahibi basacağı kitabı Maarif Nezaretinden ruhsat almadıkça basamaz - Basımdan sonra da adedi ve kaç nüsha basıldığını bildiren imzalı bir beyanname ile birlikte İstanbul'da Maarif Nezareti'ne, taşralarda mahalli hükümetlere verir - Her türlü resim, tasvir, madalya basıp satanlar da bu kurala uymak zorundadır - Basımevinde mürettipler çalışırken kapı yalnızca bir zemberekle kapalı bulunacak, matbaanın yanındaki binalara geçilebilir kapı ve penceresi olmayacak.64 Zararlı yayım basanlara, bulunduranlara hatta okuyanlara verilen en hafifi ceza sürgün edilmektir. Ya göstermelik bir mahkeme sonucunda ya da hiç yargılanmadan. Refik Halit Karay buna "tantana gitmek" denildiğini yazıyor, başından geçen bir olayı anlatıyor. Ciltlenmek üzere bıraktığı iki Fransızca kitabı muzır bulan iki hafiye, günlerce kitapların sahiplerini beklemişler. Mücellit onlara sezdirmeden kaşla göz etmese, Refik Halit yakayı ele verecekmiş. Sonra kitapları zararsız bulup gitmişler. Oysa bunlardan birinde Paul Doumer'in çocukların kitabında Cumhuriyetçi olmaları öğütleniyormuş gençlere. Yani saltanat devrinde işlenebilecek en büyük cinayetin propagandası.65 |
|
| |