07-02-2007, 09:50
|
#30 |
| Guest | Hüseyin Cahit Yalçın, "Türk basınının Abdülhamit zamanıyla ilgili tarihi yazılırken sansür bölümünün önemli bir yer alması gerekir" diyor. Bugünki gençlik ve Abdülhamit zamanında yetişip de gazetecilik yaşamına yaklaşmamış kişilerin bu sansürün şiddeti, dehşeti ve aynı zamanda budalalığı, işkilliği üzerine doğru bir düşünce edinebilmeleri olanaksızdır. Bunu belgeler üzerinde görmedikçe insan anlayamaz. Sansüre gönderilen en önemsiz bir yazının bile ne gibi yıkıntılara uğradığını gösteren sansürcü provalarından ne yazık ki bende yoktur. Eğer eski gazeteler bunları saklamıyorlarsa tarihimizin bu noktası gerçekten karanlıkta kalacaktır.66 2. 2. 1. 10. II. Meşrutiyet Basını (23 Temmuz 1908) Bu dönemin belli başlı gazeteleri İkdam, Sabah, Tercüman - ı Hakikat ve Saadet'tir. Meşrutiyetin aşırı ortamı içinde yeni yeni gazeteler çıkmaya başlamıştır. Gazetelerde özgürlük, eşitlik meşrutiyet kavramlarını içeren ateşli yazılar yayımlanmıştır. Sansür, 24 Temmuz 1908 günü İkdam ve Sabah gazeteleri sahipleri kendi aralarında anlaşarak, gazete provalarını sansüre göndermemişler, gelen sansür memurlarına "Gazeteler hürdür, sansür yasaktır" demelerinden sonra sansür kalkmıştır.67 Halkın gazetelere rağbeti artmış, bazı gazetelerin tirajları 50 bine kadar yükselmiştir. Halkın istediği genel af basının da isteğiyle kabul edilmiş. Af kanunundan yararlanarak İstanbul'a dönen sürgünler, büyük sevgi gösterileriyle karşılanmışlardır. Ancak gazetecilik hakkında hiçbir fikri olmayanların ayrıca gazete çıkarmaya yeterli sermayeleri dahi bulunmayanların kişisel hınçlarını dile getirmek amacıyla gazete yayımlamaya kaylkıştıkları bu dönemde basın, her türlü frenden yoksun kalmıştır. Yayından evvel kontrol ve muayene kalktığı gibi yayından sonra da hiçbir cezalandırma söz konusu edilmediğinden, o günlerin basın hayatını, tam bir anarşi olarak nitelendirmek daha doğru olacaktır.68 |
|
| |