Özetle, globalleşme süreci evrenselleşme (benzeşme) ve yerelleşme (farklılaşma) yönünde iki dinamiği bir arada barındıran, ikisini etkileşime geçiren, sonuçta ikisini de dönüştüren bir süreçtir. Kimi yazarlar bu dönüşümü melezleşme olarak adlandırmaktadır. Artık global olanın da yerel olanın da bütün görüntüleri melez
görüntülerdir.
Örnekle söyleyecek olursak: Globalleşme süreci içerisinde, dünyanın merkezi gibi davranan Batı, kendisine evrensel olarak geçerli olanın tanımını yapmak hakkını tanımış, kendi ekonomik/siyasal sisteminin yanısıra, zihniyet dünyasını küresel
ölçekte hakim kılmaya (evrenselleştirmeye) çalışmıştır. Türkiye gibi, bu "evrenselin" bir parçası olmak üzere Batılı modernleşme projesini benimsemiş ülkelerde, bu projenin yerinden ettiği insanlar, Batıcı/ulus-devletçi/seküler düşünce dünyaları ve yaşam tarzlarıyla global/evrensel olanı temsil eden ve kendilerini birörnekleştirmeye çalışanlar karşısında tepkilerini, farklıklarını vurgulayan yerel dinsel ya da etnik kimliklerle çıkarak göstermeye başlamışlardır. Ancak, bu yerel kimlikler yukarıda tanımlamaya çalıştığımız küresel akışkanlığı şiddeti karşısında ne saf bir yerelliği temsil etmeyi
sürdürebilmişler, ne de aslında bunu arzulamışlardır. Bugün bir çok ülkede olduğu gibi Türkiye'de de ulus-altı bir eğilimi temsil eden,
"mikro-milliyetçilik" olarak adlandırılan etnik canlanış, ya da ulus-üstü bir eğilimi temsil eden İslamcı uyanış yukarıda da değindiğimiz iki nedenle "saf" değildir.
İlk olarak, yoğun kültürel karşılaşmalar çağında hiç bir etnik ya da dinsel/mezhepsel hareketin yerel bir saflık içinde kalması mümkün olamamaktadır.
İkinci olarak, gettolaştırılmamak, yok olmamak için böyle bir saflığı tercih etmek yerine, küresel akışkanlığın imkanlarıyla hem kendisi gibi olanlarla dayanışma içine girmek zorundadır, hem de yaygınlaşmak. Her ikisi de onu kaçınılmaz olarak melezleştirici süreçlerdir. Kaddafi ile Farakhan'ı, bir araya getiren de bu "ayakta kalmak" politikasıdır, politik İslamı melezleştiren de.
Bütün bunlar globalleşmenin birörnekleştiriciliğine tepkiyle ortaya çıkan ya da canlanarak yeni bir ivme kazanan yerelliklerin, global karşısında toparlamış göründüğü gücü problemli hale getirir. Bu noktada artık yerelin tanımı yapılmaya çalışarak, eğer varsa yerelliklerin temsil ettiği "özgürleşim" imkanları üzerine düşünülmeye başlanabilir. |