IV. Yerel Medyanın İmkanları?
Yukarıda bir çok defa tekrarladığımız gibi, günümüzün küresel akışkanlığı içerisinde yer ve zaman duygusu altüst olan bireyler/topluluklar için yerellikler, sığınılabilecek, dayanışma duygusuyla ortak eylemlilik içerisine girilebilecek, hakim olanlar karşısında direnilebilinecek bir "yer" sunduğu; giderek karmaşıklaşan ve kendilerini daha sıradanlaştıran yaşam ile yeni bir
bağ kurmalarını sağladığı, hoşnut olmadıkları şeyleri değiştirme yönündeki güçlerini ve umutlarını beslediği için önemlidir. Ancak, bunlar yerelliklerin sadece imkanlarıdır, yerine getirdikleri değil. Yerellikler, bireyler/topluluklar için yeni-hapishaneler haline gelme tehlikesini de içermektedirler, onlara durmaksızın yeni-yerler/hedefler göstererek "özgürleştirme" imkanlarını da. Ancak çoğu örnekte yerellikler, vaat ettikleri "özgürleştirici" imkanları sağlamak yerine, onların önünü tıkamaktadır. Ülkesel-medyanın, ulusal (global) kimliklerin tanımlanmasında, aynı coğrafyayı paylaşan bireylerin ortak bir dil, geçmiş ve gelecek duygusu geliştirmesinde çok önemli bir rolü olmuştur. Türkiye'deki yazılı basının, radyonun en sonunda da televizyonun gelişim sürecine bakıldığında bu rol açıkça görülebilmektedir.
Türkiye'de ülkesel-medya, hep "kraldan kralcı" olmuş, yayın ve basın politikası uzun yıllar özellikle de yayın tekelinin söz konusu olduğu dönemde hep yukarıda tanımladığımız türden bir "evrenselliğin" benimsetilmesi hedefi etrafında götürülmüştür. Bir yazarın söylediği gibi, yer yüzünde, "Yurttaşlık Bilgisi"
kitaplarının sayfalardaki üslupla, "vatandaşlarına dişlerini günde kaç defa fırçalamaları gerektiğini" söyleyen çok az medya vardır. Klasik Batı müziğini yani "evrensel" ve "değerli" müziği sevdirmek uğruna, radyolarından yerel müziğinin çalınmasını yasaklayan örnek ise galiba hiç yoktur. Yine, Türkiye radyolarının meşhur "yurttan Sesler" programlarında, "temiz"/"evrensel" İstanbul
Türkçe'sinin benimsetilmesi uğruna, bütün yerel türküler İstanbul ağzıyla seslendirilmiştir. "Acılı arabesk" müzik önce halkın beğenisini, sonra da moralini bozduğu gerekçesiyle TRT'de yasaklanmış, ancak arabeskin rekabeti dayanılmaz olunca, bizzat devlet "acısız arabesk" ısmarlamıştır. Yayın tekelinin kalkmasından, özel radyo ve televizyonların yayına başlamasından sonra ise durum sadece "görünüşte" değişmiştir. Örneğin artık her yöre ağzıyla Türkü söylenebilmektedir, hatta belirli yörelerin türküleri, "evcilleştirilmiş sanatçılar" tarafından söylenince "iyi rating" de yapmaktadır. Ancak görünüşteki konu ve söylem çeşitlenmesine rağmen, Türkiye'deki ülkesel-medya, öğrencilerine "hal ve gidiş" notu veren başöğretmen konumunu hiç terk etmemiş,sürekli olarak yurttaşlarına "evrensel doğruların" ne olduğunu öğretme,
hatırlatma misyonuyla hareket etmiştir. Ülkesel-medya siyasa yapıcıların, Genel Kurmay'ın, İstihbarat teşkilatının yerine geçerek Türkiye için "projeksiyonlar" yapıp, ülkesel/global çıkarlarımızı tanımlama çabasına girişmiştir. |