Tekil Mesaj gösterimi
Alt 08-02-2007, 16:43   #38
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

İKİNCİ BÖLÜM


YAZILI BASINDA BİREYSEL ŞİDDET İÇERİKLİ HABERLERİN

SUNUMU

I. YAZILI BASININ ŞİDDET İÇERİKLİ HABERLERİ SUNMA BİÇİMİ
Günümüzde kitle iletişim araçlarının yaygınlaşan kullanımı ile şiddetin toplumda yaygınlaşma ve bir anlamda meşrulaştırılması ve/veya içselleştirilmesi olgusu gittikçe önem kazanmaya başlamıştır. Çünkü; izlediği TV’de, sinemada, okuduğu gazetede şiddet içerikli birçok gösterim ve haberle yüz yüze gelen bireyin, gerçek yaşamda bu denli şiddetle karşılaşması mümkün değildir. Ancak, “av/avcı”, “ezen/ezilen”, “yöneten/yönetilen”, “horlayan/horlanan” görünümleriyle ortaya çıkan ve “göreceli” bir boyutta kendini gösterdiğinden dolayı aynı oranda da farkına varılması zor olan şiddet dayalı sistem realitesini, bu arada gözden uzak tutmamamız gerekiyor. Zaten kitle iletişim araçlarının, tek başına şiddete dayalı bir toplumsal yaşamı oluşturabileceğini ya da toplumdaki şiddetin düzeyi üzerinde etkili olabileceğini söylemek tutarlı da gözükmemektedir. Çünkü, bireyler, kitle iletişim araçlarının etkilerine maruz kalmadan önce, yer aldıkları toplumsal sınıf ve konumlarının gerektirdiği ve de egemen sınıf kültürünün (kitle kültürünün/başat kültürünün) onlara yüklediği değer ve davranış değerlerini benimsemelerini sağlayacak biçimdeki düzenlemelerle maniple edilmektedir. Böylece, sınıflı bir toplumsal yaşamda sınıfsal bir bilinçten uzak bir biçimde kazanılan böylesi bir yanlış bilincin etkisiyle, içinde yaşadıkları toplumsal realiteyi değiştirebilecek yeterli parasal, zamansal ve kültürel olanaklara sahip olamamanın getirdiği husumet ve saldırganlık eğilimlerinin, bunları elde edebilme yol ve yöntemlerindeki temel mantığın şiddete dayalı bir kültürel yaşam içinde gerçeklemesine yol açmakta ve bu durum, sözü edilen kültürün yaşayabilmesi için gerekli desteğin verilmesi anlamına gelmektedir. “Bu kalabalık, haşinlik ve kiniklik ortamı içinde yaşanan bütün insan ilişki biçimlerinde insan bir başka insanla insanca bir ilişki kuramıyor. Bütün insan ilişkiler, iş hayatında da, siyasal hayatta ya da aşk da av/avcı ilişkisi olabiliyor. Sevişenler ilişkisine bugünkü tarzımız olanak tanımıyor. Horlamak ve horlanmak bir marazi tatmin biçimi oluşturuyor. Kendimizi başkalarının (gücümüzün yettikleri) üzerinde şiddet uygulamakta (dövmek, sövmek, horlamak, ikili ilişkilerde inisiyatifi hep kendi elimizde tutmak) haklı görmeye başlıyoruz. Şiddetle örülü bir biçimde çeşitli boyutlarda yaşanan insansal ilişkilerin yer aldığı böylesi bir toplumsal ortam içinde yaşayan ve aynı zamanda, yer aldıkları toplumsal konumu değiştirebilecek olanaklara sahip olamamanın getirdiği güvensizliğin ve husumetin etkisiyle, benzer konumda yer alan insanlara uygulanan şiddeti haklı görmeye başlayan ve bu nedenle de şiddete dayalı çözümler dışında alternatif bir toplumsal realiteyi düşünmekten alıkonulmuştur. Sorunlara böylesi bir hayat tarzının olağan saydırdığı bir bakış açısı içinde bakmaya alışmış insanlara, kitle iletişim araçların bunu zorlayacak yönde bir eleştirel yayın politikası gütmeleri, okuyucuya/izleyiciye itici geleceği düşünüldüğünden, “haber verme ve bilgilendirme” işlevi, şiddete dayalı sistem mantığının meşrulaştırılması, kültürel yönden normalizasyonu yönünde olacaktır” (Oskay 1992 a: 8-11).
  Alıntı ile Cevapla