Haber dilinde bir başka boyut ise, dış gerçeğin görsel boyutta gazeteci tarafından yeniden oluşturulmasında ortaya çıkmakta, bir başka deyişle, olaya yol açan süreçlerde ve olayın gerçekleşme anında olayın öznesi ve tanığı olmayan gazetecinin, olay kişileri adına konuşan söyleminde veya öyküleme biçiminde ortaya çıkmaktadır. Bu çerçevenin tutarlı ve anlamlı olabilmesi için birkaç habere göz atmamız yerinde olacaktır; “Rüyasında ‘kötü’ gördüğü karısını bıçakladı. Gece rüyasında karısının kendisini başkasıyla aldattığını gören ve bunun etkisinden kurtulamayarak birliğinden firar edip İzmir’e gelen asker koca, 18 yaşındaki eşi Sevim’i bıçakla ağır şekilde yaralamıştır. 15 aylık asker olan Hüsnü Nekiz, 4 gün önce rüyasında karısı Sevim’in kendisini başka bir erkekle aldattığını görmüştür. Yatağından fırlayıp birliğinden firar eden Hüsnü Nekiz, gece İzmir’e gelmiştir. Evde 4 yıllık eşi Sevim ile 3 yaşındaki oğlu Yılmaz’ın şaşkın bakışlarıyla karşılaşan Hüsnü, çocuğunu bir süre sevmiş, yatağına yatırıp uyutmuştur. Daha sonra eşi Sevim’i bahçeye indiren asker firarisi, burada münakaşaya başlamıştır. Karısını öldürmeye teşebbüs eden asker firarisi, pişmanlık duymadığını, namusu için bunu yaptığını (Sabah 06.03.1990: 3) söylemiş ve “çocuğumu düşünüyorum” demiştir. (Hürriyet 01.03.1976: 3). Aynı haber Günaydın’da şu şekilde verilmiş; “Kendisini askerde iken hamile kalan karısını delik deşik etti. İstanbul’daki birliğinden firar ederek, İzmir’e dönen deniz eri Hüsnü Nekiz, “Bana bunu yapmayacaktın Sevim. Beni aldatmaya, hem de arkadaşlarımla yatmaya utanmadın mı?” diyerek bıçağını genç kadının vücuduna defalarca sapladı. Halen İstanbul Kasımpaşa’da vatani görevini deniz eri olarak yapmakta olan Hüsnü Nekiz (22) oturmakta olduğu İzmir’den kendisine geldiği mektuplardan 4 yıl önce sevişerek evlendiği karısı Sevim Nekiz’in (18) arkadaşlarıyla düşüp kalktığını öğrenmiştir. Yaptığı araştırmada karısının bu yoldan hamile kaldığını da duyan Hüsnü Nekiz, birliğinden firar ederek İzmir’e evine gelmiştir. |