Gazeteci haberin oluşum aşamalarını anlatıyor; “Her gazete bürolarında polis telsizleri vardır. Polisiye haberlerin büyük çoğunluğu bu telsizler aracılığıyla yakalanır. Polis muhabirleri gün boyu emniyette dolaşır, orada haber kaynaklarıyla sürekli ilişki içinde olmaya çalışır ve genelde asayiş bürosuna uğrar. Oradaki günlük asayiş (polis) bültenlerini kontrol eder. Yine günlük olarak adliyede bulunmaları gerekir. Bir adliye muhabiri, adliyeye gittiği zaman önce olup-biten bütün olayları öğrenmek için suçüstü savcılığına uğrar” (Göktaş ile 1992’de yapılan röportaj). “Diyelim ki, olayı duyduk, gittik. Olay yerinde ilk söylenen, ‘içeri giremezsiniz’ sözüdür. Çünkü, detektifler içeride öncelikle delil tespit çalışmaları yaparlar, ondan sonra savcı gelir, sonra içeriye gazeteci girer. Bizim için öncelikli öneme sahip olan fotoğraftır. İki tür fotoğraf vardır. Birincisi, yerde yatan ya da cesetler. Onu da ikiye ayırmak gerekiyor; biri kanlar içinde yatan ceset fotoğrafı diğeri üstü örtülü ceset fotoğrafı. Her ikisi de çekilir. Çünkü; gazetenin ve de yazı işlerinin hangisini kullanacağı belli olmadığından ötürü. Muhabir o cesedin bu tür fotoğraflarını çekmeye çalışır. İkinci tür fotoğraf ise, ölen kişinin yaşarken çekilmiş fotoğrafıdır. Bunlar haberin olmazsa olmaz koşullarıdır. Ondan sonra inceleme yapan detektiflerin kimlerin yaptığı konusundaki tahminleri sorulur. Eğer varsa olayın tanıklarıyla o da yoksa komşularıyla konuşulur. Unutmayalım, o sırada doktor gelir, ceset üzerinde neden öldüğü konusunda ön inceleme yapar. Bizde, doktordan cesetle ilgili en ince ayrıntıları öğreniriz. Eğer bu arada katil yakalanmışsa, biz onu göremeyiz. Çünkü, biz gelene kadar ifadesi alınmak üzere götürülmüştür” (Şevkat ile 1992’de yapılan röportaj). |