Batı, İslam toplumlarındaki toplu isyanların örgütlü tahriklerin sonucu olduğu görecek ve bu tahriklerin panislamist politikanın üretildiği hilafet merkezince yönetildiğini düşünecektir. Batı basını örneğin Pall Mall gazetesi dünya Müslümanlarının Osmanlı hilafetine bağlılık göstermeye başladıklarına işaretle bu gelişmenin Avrupa için yol açacağı tehlikelere dikkat çekmektedir. Pall Mall ve The Levant Herald gazetesine göre Arapça gazeteler Osmanlı padişahlarının hukuken bütün Müslümanların halifesi olduğu propagandasını yaptıklarını ileri sürmektedir. Batı’nın Sevr’i Türkler’e kabul ettirişinde silahlı mücadeleyi göze alamamasında Güney Asya hilafet hareketinin oluşturduğu kavganın rolü vardır. Hatta daha da ötesi Heyet-i Temsiliye dış ilişkilerinde halifelik akımına ve tüm Müslüman ülkelerin yardımına güveniyor; genel bir İslam ayaklanmasını göz önünde tutuyordu. Anlaşıldığı üzere hilafet hareketi Batı için ciddî bir tehdit halini almıştır. Batı ve özellikle İngiltere hilafet hareketini tahrip etmek istiyordu. Ama bunu yaparken hilafete doğrudan cephe almaktan da çekiniyor, bunun yerine “Hindistan’da hilafet hareketindeki azimli Müslümanları pasif direnişte ısrar eden Hindularla frenlemeye çalışıyordu.” Sonuçta özetle söylenebilecek olan şudur: Hilafetin önem kazanışı Müslümanların Batı sömürgeciliğiyle yüzleştiği Osmanlının son dönemine rastlamıştır. Osmanlı hilafeti Osmanlı tebaasından Arapların bir kısmı hariç diğer tebaa ile Osmanlı tebaası olmayan bilhassa Uzak Doğu Müslümanlarınca destek ve bağlılık görmüştür. Bu yönüyle hilafet Osmanlı için kesin ve kurtarıcı bir güç olmasa da Batı karşısında ciddi şekilde caydırıcı bir rol oynamıştır. |