Tekil Mesaj gösterimi
Alt 13-02-2007, 08:49   #9
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Saltanatın kaldırılışının ardından Vahdettin bir İngiliz savaş gemisiyle İstanbul’dan ayrılmıştır. Konu 18 Kasım 1922’de Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde görüşülürken Vahdettin’in bu tutumu konuşmacılar tarafından kınanmış; söz alanlardan Rauf Bey Vahdettin hakkında “İslam hilafetini İngiliz himayesine terk edecek kadar büyük ve görülmemiş bir tarihi hıyanet işlediğini” dile getirmiştir. Söz konusu meclis toplantısında söz alan Konya Mebusu Şeriye Vekili Vehbi Efendi hilafet makamı münhal(boş) bulunduğundan yeni bir halife seçilmesi gereğini gündeme getirmiş; Vehbi Efendi’nin bu yönde hazırladığı fetva okunarak oya sunulmuş ve kabul edilmiştir. Fetvanın kabulü üzerine 162 üyenin katıldığı oturumda yeni halife seçimi yapılmış, muhtelif adaylar için oy verilmiş; 4 üyenin çekimser kaldığı bu oylamada adaylardan Abdülmecid Efendi 148 oy alarak halife seçilmiştir.
Halifenin seçilmesi ve seçim sonucunun Mustafa Kemal Paşa tarafından yeni halifeye iletilmesinden sonra Mustafa Kemal paşa Akşam Gazetesine verdiği bir demeçte “Tarihimizin en mutlu dönemi hükümdarlarımızın halife olmadıkları zamanlardır.... Ne Acemler, ne Afganlılar ne Afrika Müslümanları İstanbul halifesini asla tanımadılar... Biz halifeyi eski ve saygıdeğer bir geleneğe saygı duyarak yerinde bıraktık. Halifeye saygımız vardır.” demiştir. Mustafa Kemal Paşa bu beyanatıyla aslında hilafetin bir fonksiyonunun mevcut olmadığını, hilafetin Türklere fazla bir şey kazandırmadığını anlatmakta ve ileride takip edilecek olan siyasetin ip uçlarını vermektedir.
Buraya kadar sözü edilen gelişmeler hilafet yanlısı Mebusların gücü olduğu birinci meclis döneminde gerçekleşmiştir. Sonunda birinci meclis dağılmış ve seçimler yapılarak daha yenilikçi yapıdaki ikinci Büyük Millet Meclisi 2 Ağustos 1923 günü açılmıştır. Yeni meclis 29 Ekim 1923’te Cumhuriyeti ilan etmiştir. Bu gelişmeyi takiben Mustafa Kemal Paşa ile Abdülmecid arasında ^çok samimi olmayan” tebrikleşme telgrafları çekildi. Bu telgraflar İstanbul’la Anara arasındaki soğukluğun su yüzüne çıkarak tartışılmasına yol açmıştır. Bu arada Rauf Bey gibi birinci mecliste Mustafa Kemal’in yakınında önemli roller oynayan bir kısım kişiler de dahil bir gurup eski mebuslar “halifeyi” ön plana çıkarmaya dönük bir tutum sergilemeye başlamışlardır. Bu gelişmenin ardından Türkiye Büyük Millet Meclisi ile halife arasındaki gerginlik ve şüphe ilişkilerin kopma noktasına kadar varmıştır. Hilafeti Ankara üzerinde bir otorite konumuna yükseltmek isteyenlerin sesleri çoğalmaya başlamıştı.
Tüm bu gerginlik ortamında İsmailiye Mezhebinin Londra’da bulunan lideri Ağa Han ve Hindistanlı Emir Ali Başbakan İsmet Paşa’ya hitaben hilafet hakkında ortak bir mektup yazmışlardır. Mektup daha Ankara’ya gelmeden bazı gazetelerde yayınlanmış ve bu yayınlar nedeniyle bir dizi tutuklama vuku bulmuştur.
  Alıntı ile Cevapla