BİRİNCİ TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ’NİN HUKUKİ YAPISI VE YARGI : Mustafa Kemal Paşa, girişilen direniş hareketinin bir yeniden varoluş hareketi, padişaha, kurulu düzene, yüzlerce yıllık devlet geleneğine karşı bir başkaldırı olduğunun bilincindeydi. Halk desteği olmaksızın böyle bir hareketin asla başarılı olamayacağını çok iyi biliyordu. Bunun için her adımında halkın desteğini alma mücadelesi veriyordu. Meclisin açılma çalışmalarının yapıldığı günlerde, gazeteci Yunus Nadi Bey’in; her kerameti Meclisten beklemenin doğru olup olmadığı şeklindeki sorusuna “... ben bilakis her kerameti Meclisten bekleyenlerdenim... Bir devre yetiştik ki, onda her iş meşru olmalıdır. Millet işlerinde meşruiyet, ancak milli kararlara dayanmakla, milletin genel eğilimlerine tercüman olmakla gerçekleşir” (7) şeklinde cevap vermiştir. T.B.M.M.’ni oluşturan mebuslar, Osmanlı Devleti’nin Mebusan Kanunu ve Mustafa Kemal Paşa’nın seçimler hakkındaki genelgesi çerçevesinde seçilmişlerdir (6). Yani seçimler yürürlükte olan seçim kanununa göre yapılmıştır. Meclisi oluşturan 400 civarındaki mebusun 105’i İstanbul Mebusan Meclisinden gelerek katılmışlardır. Ancak İstanbul’un işgal edilmesiyle kapatılan Meclisin yerine kurulmuş olmasına rağmen bu Meclisin devamı değildir. Meclis açılır açılmaz, ülke yönetimi için gerekli kararları alıp uygulamaya başlamıştır. Meclisin çıkardığı yasalar incelendiğinde devletin, Büyük Millet Meclisi tarafından idare edildiği görülür. T.B.M.M. olağan dönemlerin olağan meclisi değildir. Bu meclis, hem düşmanla mücadeleyi organize edecek, hem devleti idare edecek, hem de yeniden yapılandıracaktı. Meclisin olağanüstü yetkilerle donatılmış olacağı Mustafa Kemal Paşa’nın kolordu kumandanlarına ve valilere gönderdiği 19 MART 1920 tarihli telgrafta özellikle vurgulanmıştı (8). Bu amaçla yasama, yürütme ve yargı tek elden, T.B.M.M. tarafından yürütülecektir ki, bu esasa “Güçler Birliği” adı verilmektedir. Meclis yasama işlevinin yanısıra yürütme işlevini de yerine getirmiştir. Hükümet üyeleri Meclis tarafından seçilir ve hükümete değil, Meclis’e karşı sorumlu olurdu. Yani hükümet bir bakıma Meclis’in bir çeşit memurlar heyeti idi (9). Hükümet üyelerinin seçilmesi Meclis’e ait olduğu gibi görevlerinden azilde tek yetkili yine Meclisti ki buna “Meclis Hükümeti Sistemi” adı verilmektedir (10). |