Daha sonra kontrolü eline alan 6. Sülale zamanında genişleme siyaseti devam ediyor ve bu arada da Akdeniz’in doğusundaki sitelerle sıkı ticaret ilişkileri kuruluyordu. Sülalenin en dikkate değer ismi Pepin I, Sina yarımadasındaki bedevileri yenerek Mısır'a bakır madenlerinin yolunu açmış,Nubye'yi birtakım iktisadi yararlar sağlayacağı için Mısır'ın bir sömürgesi haline getirmişti. Vakitsiz ölen firavun, yerine 6 yaşındaki oğlunu bırakmıştı. Pepin II (oğlu) dönemi çok uzun sürdü fakat, Pepin II, babası gibi, bu çok geniş ve merkeziyetçilikten uzak imparatorluğu yönetecek otoriteye sahip değildi. Böylece valiler bağımsız hareket etme alışkanlığı kazanmışlardı. Pepin I’ in ordu birlikleri önünde boyun eğmek zorunda kalmış ve şu ana kadar her fırsatta Mısır'ın vesayetinden kurtulmak için fırsat kollayan bedeviler, Pepin II'nin güçsüzlüğünü ve valilerin bağımsız davranışlarını fırsat bilip, 2300 yılında hiçbir direnişle karşılaşmadan Mısır'ın içlerine kadar girdiler.Krallık iktidarının ve yönetici sınıfların acizliği halkın ayaklanmasına sebep oldu ve bu bir sosyal devrime yol açtı. O günden beri Mısır görülür bir anarşi içine girdi ve bu 8.Sülalenin sonuna kadar sürdü. Bu devrimle Mısır 3 krallığa ayrıldı: 1-Asyalı istilacıların ele geçirip oturduğu Delta Krallığı 2-Heraklepolis dolaylarında Orta Mısır Krallığı 3-Teb dolaylarında da Yukarı Mısır Krallığı Bu krallıklar arasında Teb sülalesi diğer krallıkları yenerek topraklarını genişletti ve böylece Orta Krallık Dönemi, Teb Sülalesi tarafından kurulmuş oldu. Aslında Eski Krallık, yağmacıların istilası altında, yok olmayla sonuçlanan çökme dönemine girmeden önce uygarlık ve siyasi kuruluşlar alanında dikkate değer bir dirilik göstermiştir. Ülkeyi, başkentleri olan Memfis'ten despotça yöneten bir hükümdar, işbaşında kendilerine hizmet eden merkezi bir hükümet ve bunu yöneten bir vezir vardı ki;aynı zamanda adalet,maliye ve tarım bakanıdır. İdari yönetim bakımından Mısır, illere bölünmüş ve bu iller valilerin otoritesi altına konulmuştu. Bu valilerin yetkisi çok genişti. Ayrıca hükümdarın, mahalli yönetimi ve valilerin icra biçimini fiilen kontrol etmesi mümkün değildi. Bunun için bütün Eski Krallık süresince devlet memurları kendilerini bağımsız saydılar. Hükümdar bu duruma karşı koyamıyordu, zamanla valilik babadan oğla geçen bir makam oldu. Böylece merkeziyetçilik ve merkez iktidarı büsbütün bozuldu. |