Tekil Mesaj gösterimi
Alt 20-02-2007, 12:34   #13
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Petrarca bir anlamda Antik Roma stoa filozoflarının ruhun özgürlük ve mutluluk ideallerini çağının insanına taşımıştır.
Giovanni BOCCACCİO da, kilise ve töre baskılarının ötesinde, insanın bu dünyada yaşamakta olduğunu, bu dünya ile bağlantılı olduğunu ortaya koyar.
Rönesans’ın ileriki yıllarındaki düşünürlerden Niccolo MACCHIAVELLI insanın ne olduğu, ne ve nasıl yapması gerektiği üzerinde çalışmıştır. Ona göre insan bir doğa gücüdür, canlı bir enerji kütlesidir. Böyle bir yaratık, Hıristiyanlığın alçakgönüllülük ve gönül tokluğunun en yüksek erdem olarak gösteren öğütlerinin içine sığamaz. Hatta eski çok tanrılı pagan dinlerini Hıristiyanlıktan daha üstün görür. Çünkü bu dinler, ona göre insana bu dünyada iyi yaşamayı öğütleyerek onu hayata bağlamışlardır.
Çağın sonlarına doğru yaşamış olan Michelde MONTAIGNE de indivudualist
Ve Hümanisttir. İnsan yaşamı ve insan doğasının yapısı onun da çalıştığı başlıca konudur. “Her şeyden önce ben kendimi araştırıyorum. Benim fiziğim de metafiziğim de bu.” der. ”İçimizde bir doğa kımıldıyor, ona kulak verir, yasalarını kavrarsak, erdeme, dolayası ile de mutluluğa giden yolu bulmuş oluruz.” diye devam eder. Dogmatizmin tam düşmanıdır. Doğruyu nerede bulmak gerektiğini sorunu onu sonraları Antik çağ şüpheciliğine götürmüştür. Yalnız o bu akıma klasik öğretisine ek olarak bir yenilik kazandırmıştır. Antik şüphecilik “hiçbir şey bilmiyorum, öyle ise bilginin hiçbir önemi yok” yargısına varır. Montaigne ise böyle pesimist değil, o son sözün “hiçbir şey bilmiyorum değil, ne biliyorum sorusu“ olmalıdır iddiasındadır.

Rönesans felsefesi içinde PLATONİZM ve ARİSTOTELİZM adları altında oluşmuş olan iki akım üzerinde de durmak gereklidir.
Ortaçağ, skolastik felsefesini direkt olarak Antikçağ otoritesi Aristoteles’e dayandırır. Bu felsefenin karşısında olan Rönesans’ın da Aristo’ya karşı tepki göstermesi doğaldır.
Rönesans, Aristo karşısında Platon’a derin bir sevgi ve saygı ile bağlıdır. Platonun yaptıklarını inceler, adına sevgi dernekleri ve hatta bir Akademi (Floransa’ da ki Platon Akademisi) bile kurulur.
Platon’ a karşı duyulan sevginin İstanbul’un işgalini takiben Bizans’tan göçen
bilginler tarafından başlatıldığı yaygın olarak iddia edilir.

Platonizm’in yanında Aristoteles felsefesinin özüne inip, onu ortaçağ doğmalarından arındırıp yeniden incelemeyi amaçlayan bir Aristo çığırı da Rönesans felsefe akımları içinde var olmuştur.
  Alıntı ile Cevapla