Zincirsiz Kölenin Şiiri
Yüzünde dolanan sarı ışığın
Karşısında bir dikenli dal mısın
Şu anda sen nesin?
Şu anda,
Yarınlara,umutlara, kurtuluşuna
Hiç bir sözüm yok
Şu anda sen nesin?
Steele sokaklarında
Son sığara tütüyor dudaklarında
Gözlerin senden izinsiz
Ortaçağ resimlerine dalıp gidiyor
Yirmi beş yıl misafir, işçilik de cabası
Gurbetin harcını sağlam kardın desene
Para değil
Özlemleri taşıyorsun ceplerinde
Yirmisinden bu yana
Bugün sen,
Kırk beş yaşını arkada bıraırken
Sıkılmış bir limonu andırıyor bedenin
Bazan olur ya,
Varlığını duyarsın yaşamın
Kana susamış makinalar karşısında
Bazan yoksun, yok oluyorsun
Boşlukta dağılan bir nefes gibi
Yolunu kaybeden kiz bir ses gibi
Eriyip bitiyorsun Steele sokaklarında
Oğlun, zokkoluk yapıyor
Kızın,bitpazarında sercan meydanda
Yirmi beş yılın hesabı Köroğlu’nun koynunda
Taşların üstünde serin yağmur kokusu
Vampir dişli yaratıklar taze kana susamış
Senin kanın bayatladı
Oğlunun da, kızının da
Yolboyu kestane ağaçları altında
Her sabah taşınırsın
Öylesine kör,
Öylesine perişan ekmek kapısına
Rüzgarın içinde yağmur sesi var
Kaçış,
Dor kısrağıma binsem diyorsun
Sonra gülüyorsun motor gürültüsüne
Yelpaze içinde dönen bir oyun
Bir işçi hayatı nasıl kucaklar
Ufuklarla gelen umut
Bitmeyen güneşin ışığına benziyor
Anılar zincirinde yaşlanan kadın
Anımsar ki,tüm süreçler
Zenci köle taşıyan sapsarı bir motordur.
Eyyy, makinaların zincirsiz kölesi
Şimdi Anadolu,
Balaban yüzlü çocuklar doğuruyor
Kıvırcık saçlarıyla toprağın üzerine
Kuytularda dondurulmuş arap tenli kadınlar
Arzuları,
İstemleri eteklerine dökülüyor
Uğultulu bir ormanın sessizliğiyle
Çalışınca fermansız işlerin adamısın
Ama,
Yaşamak zorlaşıyor gün be gün
Kambur kambur üstüne
Çekilirçekilir gibi değil
Hayatın bu ketresi
Yanağını ıslatan yağmur değil
Kar değil
Süzülen gözyaşıdır
Yerleşik bir düzenin olmadı
Hayal gemilerine bindin
“Seksen günde devrialem” teranesi
Bir kavramla yüz bin sevda çürüsün
Yasak bir kitabın ortasına gömülürken
Güzlerimin ışığı
Netseler şimdi,
Ne deseler boş laf
Bir nefesin hesabı ödeniyor gün be gün
Şimdi senin,
Yenik ve yıkık olan gözlerindir
Çünkü sen,
Yağmalardan,
Yangınlardan çıkıp geldin
Kulaklarında çınlıyor açlığın fırtınası
Teke tek işgücün de yenemiyor
Yenilmiyor okyanusun boşluğu
Ne tavşanın,
Ne tazının ar damarı çatlasın
Kavga alabildiğine çatlasın
Sökülsün kıl çadırlar
Uzun yolun dönüşü, kimbilir belki bir gün
Sıcak bir tas çorbanın kokusunu duyarken
Bir nefesin hesabıyla her şey ödenir.
__________________ Gönlümle baş başa düşündüm demin;
Artık bir sihirsiz nefes gibisin.
Şimdi tâ içinde bomboş kalbimin
Akisleri sönen bir ses gibisin.
Mâziye karışıp sevda yeminim,
Bir anda unuttum seni, eminim .
Kalbimde kalbine yok bile kinim .
Bence artık sen de herkes gibisin.
Eylül 2008 |